Karakeçili'de "Mevlid-i Nebi Haftası" kutlandı Karakeçili'de "Mevlid-i Nebi Haftası" kutlandı
Haber Merkezi - 6 Ekim’de Yeni Adana Müzesi Konferans Salonu’nda Adana Lezzet Festivali kapsamında ‘’Bereketli Topraklar Üzerine Tarımdan Turizme’’ başlığı ile start alan festivalde 11.00-18.00 saatleri arasında değerli konukların katılımıyla, son derece önemli ve geleceğe yönelik etkin çalışmaları kapsayan başlıklarda oturumlar gerçekleşti. Açılış konuşmalarının ardından başlayan panellerden ilk oturumda konu başlığı Cumhuriyet’in 100. Yılı Özel oldu. Bu panelde erken cumhuriyet döneminden menüler, davet ve yeme içme kültürü konuşuldu. Araştırmcı Yazar Nurettin Çelmeoğlu, ODTÜ Tarih Bölümü Doç. Dr. Bahar Gürsel’in konuk olduğu panelin moderatörlüğünü Saray ve Kültür Tarihçisi Çağrı Başkurt yaptı. Panelde tarihi verilere baktığımızda cumhuriyetin temellerinin Adana’da atıldığı ve bunun şehrin her anlamda gelişimine sağladığı katkılar ele alındı. Ankara ve Adana özelinde cumhuriyet yemeklerinin de konuşulduğu panelde Araştırmacı -Yazar Nurettin Çelmeoğlu şunları söyledi: “Her bölgenin lezzetini sırasıyla doğası, tarihi, kültürü ve eğitimi oluşturur. Suyu bol, toprakları bereketli, bereketi sofralara akseden bir şehirdir Adana. Kazılarda 5 bin yıl önce burada siyez buğdayı yetiştirildiği keşfedildi. Bazı araştırmalar bu buğdayın orijininin bu bölge olduğunu iddia ediyor, bunlar son derece gurur ve heyecan verici bulgular.” Bilinen ilk restoran menüsünün 1765 yılında Fransa’nın başkenti Paris’te Restaurant Boulanger’de ortaya çıktığına dair tarihi bilgiyle sunumuna başlayan Bahar Gürsel, başkent Ankara’da Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki yeme-içme kültürü, yemek çeşitleri ve restoranların açılması sürecini anlattı. Cumhurbaşkanlığının ilk yıllarındaki menülerden, menülerde yer alan kuşkonmazdan, enginardan ve geleneksel yemeklerden bahsetti. İkinci konuşmacı Narköy / Nar Eğitim’in Kurucusu Nardane Kuşçu başarıya uzanan yolda neler yaşadığını, nasıl başardığını, azmin ve hayal kurmanın önemini vurgulayarak “düşünü nasıl gerçekleştirdiğini” anlattı. Kuşçu “Çocukluğumuzda gökyüzüne bakıp düşler kurardık. Yörük kültüründe çadırlar bile gökyüzünü görebilecek şekilde düzenlenirdi. Çocuklar ağladığında, sinirlendiğinde bak kuş geçiyor diyerek gökyüzüne bakması sağlanırdı. Acaba gökyüzüne baktığımızda ne oluyor ki ruh halimiz değişiyordu. Meraklı olmak, keşif ve deneme cesaretim işe yaradı. Yere bakarak sinirlerimin sakinleşmesi ve düş kurmam mümkün olmuyordu. Çözüm üretemiyordum. Gökyüzüne bakarken gülümsüyordum, rahatlıyordum ve düş kurabiliyordum. Başımızı gökyüzüne kaldırdığımızda gülümsemeye başlıyoruz ve oynayan kaslar sağ beynimizde bir noktayı aydınlatıyor. Çözümler üretip düşler kurabiliyoruz. Sol beyin daha somut yaklaşıyor. Düşten ya da çözümden haberi olursa hemen çalışmaya başlıyor. İkisinin birbirinden haberi olması içinde epifiz bezinin sağlıklı olması gerek. Çok küçük yaştan beri tohum toplamamın sebebi bu. Düşüm, organik tarım ve eğitim çiftliği kurmakla başladı. Bize ulaşılabilecek kadar yakın, doğal olabilecek kadar uzak bir yer gerekiyordu. Bu sebeple Narköy’ü Kocaeli’nin Kandıra İlçesi’nde kurduk.” Moderatörlüğünü Gazeteci Fatih Türkmenoğlu’nun üstlendiği Akdeniz Gastronomi Turizmi başlığıyla gerçekleşen panelin konuşmacıları TUROFED Başkanı Erkan Yağcı, ÇUKTOB Başkanı Tayyar Zaimoğlu, ETÜDER Başkanı Melih Şahinöz ve AKTOB Başkanı Kaan Kavaloğlu oldu. Kaan Kavaloğlu, ‘’Lezzet ve kültür festivalleri bir bölgenin kalkınması için değerli. Antalya’da kütlesel turizm gerçekleştiriyoruz. Yiyecek içecek departmanları da otellerin en hacimli alanları. Bu hacim nedeniyle yöresel mutfaklara verilen değer arttı. T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın yaptığı uluslararası anlaşmalardan biri sürdürülebilir turizm alanında oldu. Lezzet festivalleri de bu konuda önemli bir sac ayağı oluşturuyor. Adana’ya festival sebebiyle gelenlerin keyif almış olarak dönmeleri burayı gastronomi seyahatleri için tercih edilecek destinasyon haline getirecek ‘’ diyerek festivallerin önemine değindi. Turizmin geleceğindeki en önemli unsurlardan biri gastronomi diyen Erkan Yağcı, bu yıl 60 milyon turist beklediklerini, önümüzdeki 5 yılda bu sayı 100 milyona çıkarmayı hedeflediklerini söyledi. Yağcı ‘’Bunu başarmak için de turizmin çeşitlenmesi gerekiyor. Tedarik, hammadde, yerel üreticiden temin, sunum, üretici ve turiste bunun bu kültürle ulaşması son derece önemli. Bu turizm çeşidi artık Türkiye’de de önemsenmeye başlandı ve bu festival bu alanda öncü oldu. Bu etkinlikleri Türkiye’nin tamamına yaymalıyız’’ diyerek konunun önemine değindi. Dünyanın en iyi susamının Manavgat’ta üretildiğini ifade eden Cengiz Haydar Barut, üretimin yüzde 70’inin Japonya’ya satıldığını belirtti. Bu gibi değerlerimizin onlardan önce bizim keşfetmemiz gerektiğini de dile getiren Barut, bu değerleri marka haline getirip dünyaya öyle ulaştırmamız gerektiğini söyledi. Yurt dışında gerçek Türk restoranları açılmalı diyen Barut sözlerine ‘’Havalimanları ve otellerde en iyi yemeklerimizi, en şık ve en güzel şekilde sunmalıyız ki onları burada yiyen turistler döndüklerinde anlatsınlar, sonrasında tekrar ülkemize gelmek ve o lezzetleri yemek istesinler’’ diyerek sunumun da önemini vurguladı. Gökmen Sözen ise şöyle konuştu: ‘’Türkiye’nin tanıtımı için şef restoranlar olmazsa olmaz. Ülke politikası olarak bu alana ağırlık verilmesi önem kazanıyor. Biz o isimlere daha fazla destek vermeliyiz ki Türk mutfağı gelişsin. Dünyanın önemli şehirlerinde tanınmış ve başarılı şeflerimizle şef restoranları açmalıyız. Yerel mutfaklarımızı ve konuk ağırlama sanatlarımızı nasıl geliştireceğimizi konuşmalı ve bu yönde hızla adımlar atmalıyız.’’ Marka Uzmanı Yelda İpekli’nin moderatörlüğünde Tutucu Damaklara Yeni Tatlar konu başlığıyla devam eden panelin konuşmacıları Anadolu Halk Mutfağı Derneği Başkanı Önder Köse, Orkide Pastanesi Yönetim Kurulu Üyesi Murat Özgüller, Gastronometro Direktöri ve Sosyal Girişimcisi Maximilian Thomae, Roka İstanbul Executive Şef Ali Karaman oldu. Panelde, gelenekselliği korurken yeni yorumlar geliştirmek, bunu yaparken de kullanılan gıdaların yerel üretimden olmasına dikkat etmek gerektiği, sunumu ve tatları farklılaştırmanın değer kattığı konuşuldu. Maximilian Thomae ‘’Türkiye’deki hizmet kültürü dünyada bence en iyisi. Adana Lezzet Festivali son derece kaliteli içeriğiyle bu alanın gelişmesine katkı sağlıyor. Dünyada en önemli sorun olan sürdürülebilirliği burada ele almak, konuşmak çok değerli’’ diyerek görüşlerini paylaştı.