Yozgat'ta 20 engelliye akülü ve tekerlekli sandalye dağıtıldı Yozgat'ta 20 engelliye akülü ve tekerlekli sandalye dağıtıldı

222222Meltem Suat
Türkiye, dünyanın en büyük mülteci nüfusuna sahip ülkelerinden biri. 2023 yılı itibarıyla Türkiye’de 3,7 milyondan fazla mülteci ve göçmen yaşıyor. Türkiye’ye gelen mülteci ve göçmenlerin önemli bir kısmını, kendi ülkelerinde siyasi baskı, çeşitli tehdit, şiddet veya çatışmalar nedeniyle gazeteciler oluşturuyor. Göçmen gazeteciler, Türkiye’ye sığındıktan sonra, mesleklerine devam etmek için yeni zorluklarla karşılaşıyorlar. Bu zorlukları, şöyle sayılabiliriz:
İş bulmak: Göçmen gazetecilerin Türkçe bilmemesi, vize ve çalışma izni, iş bulmalarını zorlaştırıyor. 
Yabancı gazeteci olarak çalışmak: Türkiye’de yabancı gazeteci olarak kabul edildiklerinde bazı hak ve sorumluluklar yükleniyorlar. Örneğin, yabancı gazeteciler, Türkiye’de haber yapmak için izin almak durumunda kalıyorlar.
Toplumsal kabul görmek: Göçmen gazeteciler, bazen Türk toplumunda kabul görmekte zorlanıyor. Bu durum, onların mesleğini özgürce yapabilmesini engelleyebilir.
Ancak Türkiye’de gazetecilik mesleğine önemli katkılarda bulunan göçmen gazeteciler, kendi deneyimlerinden ve bakış açılarından yola çıkarak özellikle göç ve mültecilik gibi konularda, tarafsız, derinlemesine haberler yaparak yerel halkın ulaşamayacağı bilgileri sunabiliyorlar. Göçmen gazeteciler, kendi ülkeleri ve kültürlerinden gelen bilgileri paylaşarak, Türkiye’de daha farklı habercilik yapılması, yeni bir bakış açısı kazandırabilir, mesleğin gelişmesine katkıda bulunabilirler.
Göçmen gazetecilerin karşılaştığı zorlukların giderilmesi için, Türkiye'de çeşitli çalışmalar yapılıyor.  Bu çalışmalardan bazıları şöyle: 
Eğitim programları: Bu programlar, göçmen gazetecilerin Türkçelerini geliştirmelerine ve gazetecilik becerilerini artırmalarına yardımcı olmaktadır.
İş bulmalarına yönelik destekler: Bu destekler, göçmen gazetecilerin iş bulmalarını ve Türkiye'de gazetecilik mesleğini sürdürmelerini kolaylaştırmaktadır.
Farkındalık çalışmaları: Bu çalışmalar, Türk toplumunda göçmen gazetecilerin karşılaştığı zorluklar konusunda farkındalık yaratmayı amaçlamaktadır.
Türkiye’de yaşayan göçmen gazetecilerin sorunlarını, Medya ve Göç Derneği eş Başkanı Dua Muhammed ve Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü (Reporters sans frontières – RSF) Türkiye Direktörü Erol Önderoğlu ile konuştuk.
Muhammed: Gazeteciler, doğrudan hedef gösterilmeye maruz kalıyorlar 
-Türkiye’deki sığınmacı gazetecilerin, sektördeki durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz? 

-Suriyeli gazetecilerin durumu üzerinden cevap verecek olursam, gazeteciler, Suriye’de çok zor ve tehlikeli riskli koşullarda haber yaptılar. Her şeye rağmen yeni bir ülkeye gelip farklı çalışma ortamına girerek mesleklerini devam ettirdiler. Yeni medya kuruluşları kuruldu, radyo televizyon vb. Yani mesleklerini çok başarılı bir şekilde devam ettiler.
-Sığınmacı gazetecilerin Türkiye’de ifade özgürlüğü ve güvenlik konularında karşılaştığı zorluklar hakkında neler söyleyebilirsiniz?
-Türkiye’de yabancı özellikle sığınmacı gazeteciler maalesef çok özgür bir şekilde haber yapamıyorlar. Çok farklı konularda kısıtlamalar oluyor. Özellikle son iki yıl içerisinde sırf haber yaptıkları için tutuklanan gazeteciler oldu. Bu ister istemez diğer gazetecilere etkiliyor. Çünkü artık hemen hemen sınırdışı edilmeye maruz kalıyorlar.
-Yabancı uyruklu gazetecilerin sahada yaşadığı zorluklar nedir? 
-Gazetecilerin yaşadıkları zorluklar birebir Türkiyeli gazetecilerle kesişiyor şöyle diyebiliriz:
Sahaya kısıtlı ulaşım, dil bariyeri, verilere ulaşmak, sınırlı kaynak ve yetersiz verilerden dolayı haber teyidi yapamamak durumunda kalıyorlar.
Ve en çok aslında güvenlik riskleri çok. Gazeteciler, toplumsal baskıya maruz kalıyorlar. Hedef gösteriliyor, nefret saldırısı ve linç girişimine uğruyorlar. Bunlar birebir can güvenliğini etkiliyor. En önemlisi birçok gazeteci, çalışma izni ve basın kartı alamıyorlar. Öyle olunca sahada birçok soruna maruz kalabiliyorlar. Maalesef sığınmacılar ve mülteciler, Türkiye medyasında hep olumsuz bir şekilde stereo tipleştiriliyorlar. Suç işleyen, eğitimsiz, hep yardıma muhtaç gibi gösteriliyorlar. Ve bunu birçok medya kuruluşu yapıyor.
Erol ÖnderoğluÖnderoğlu: Çok daha zorlu günlerden geçiyorlar
-Türkiye’deki sığınmacı statüsündeki gazetecilerin sektördeki durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz? 

-Sığınmacı meslektaşlarımız, Türkiye’de en zor dönemlerini yaşıyor diyebiliriz. Suriye’deki iç savaştan Türkiye’ye geldiklerinde yaygın şekilde geçici ikamet gibi koruma mekanizmalarından yararlandılar. 2019 sonrası ikametlerini yenilemeleri için kolaylık gösterildi. İstanbul’u bir Arap medyası merkezine de dönüşten gazeteciler, son dönemlerde, hem Suriye’ye dönmeye gönüllüymüş gibi zorla geri itilmeye başladı. Siyaset ve sosyal medyada yabancı düşmanlığının ivme kazanmasıyla sığınmacı meslektaşlarımız, çok daha zorlu günlerden geçiyor.
-Mülteci gazetecilerin Türkiye’de ifade özgürlüğü ve güvenlik konularında karşılaştığı zorluklar hakkında neler söyleyebilirsiniz?
-Türkiye’de yaşayan birçok gazeteci, özellikle Esad muhalifleri, 2019 sonrası ikametlerini yenilenmeden, geri gönderilme korkusundan İstanbul’un uzak semtlerinde dahi olsa, sokağa çıkmaktan, toplu taşımaya binmekten korkar olmuşlardı. Yerli gazeteciler için baskıların yaygın yaşandığı Türkiye’nin, son 10 yılda özellikle Arap medyası açısından bir çekim merkezi haline gelmesi şaşırtıcı gelebilir. Ancak gerçekten de öyleydi. Mısır ve Suudi Arabistan dahil, birtakım bölge ülkeleriyle diplomatik ilişkilerin son yıllarda ansızın geleneksel düzlemden çıkınca, sığınmacı gazeteciler, kendilerini, ülkelerini veya Türkiye’nin yeni pozisyonu eleştirmeye kalktıklarında daha riskli ve tehditkâr bir ortamda buldular.
-Yabancı uyruklu gazetecilerin sahada yaşadığı zorluklar nedir? Türkiye’de sığınmacılar medya tarafından nasıl temsil ediliyor?
-Günden güne yeni seyir alan diplomatik ilişkiler nedeniyle sığınmacı gazetecilerin, Türkiye’deki olumsuzlukları eleştirmeye kalkmaları bile muazzam bir tepkiye neden olabiliyor. Mart ayında, Suriyeli sığınmacılara yönelik jandarma kaynaklı olduğu iddia edilen şiddeti, davetli analist Oktay Yılmaz’a soran Orient News kanalından Ahmad Rihawi, soğukkanlı davrandığı halde, sadece Yılmaz’ın “Ne hakla Türkiye ve halkına saldırıyorsunuz?” şeklindeki tepkisiyle karşılaşındı, kanalın müdürü Alaa Farhad ile birlikte Yılmaz’ın şikâyetiyle iki gün gözaltında kaldı. 
Son yıllarda Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü olarak, Khaled Obeid gibi birçok gazeteci için, Geri Gönderme Merkezleri’nden ölümle burun buruna yaşayacakları Suriye veya İran’a geri gönderilmemeleri için girişimlerde bulunduk. 
-Mülteci gazeteciler, toplumsal değişim için nasıl bir rol oynayabilir?
-Türkiye, 90’lardan bu yana, İran, Suriye, Afganistan, Rusya ve bölgenin birçok ülkesinden güvenlik yoksunluğundan kaçan toplum kesimlerine kucak açtı. Oysaki son 10 yılda, bu tür bölgesel istikrarsızlığın doğurduğu insani krizlere sosyal medya dünyasında yaygın şekilde ırkçılıkla, nefret söylemi ve yabancı düşmanlığıyla yaklaşılması, hayatlarıyla sığınmacıları tanıyamamamıza neden oluyor. Ne yazık ki, mülteci veya sığınmacı gazetecilerin, Türkiye’ye ilk geldiklerinde, kendi ülkelerinin gizli servislerince tehdit edilmeleri veya ihbar edilmesi riski gibi birçok nedenle görünür olmayı pek de istemediklerini biliyoruz. Arap coğrafyasından gelip sığınan meslektaşlarımızı anlamamız, bölgemizde hayatı tanımamızı sağlayabilir. Ancak medyamızın, bu tür toplumsal sorunlara ve temalara daha soğukkanlı, nesnel ve empatiyle bakmalarını gerektiriyor. Toplumsal dönüşümde rolleri, ekonomiye ve topluma kattıkları, sosyal ve demografik atılım açısından neyi temsil ettiklerine dönük şeffaf, kamuoyunun da sürece katıldığı, politik ve medyatik fırsatçılık ve kolaycılığa yer bırakmayan pozitif makro bir planlamayı zorunlu kılıyor.

Editör: Ramazan Atabey