Bursa'daki hastanede fil hastalığının tedavisi için özellikli yöntemler uygulanıyor Bursa'daki hastanede fil hastalığının tedavisi için özellikli yöntemler uygulanıyor

Image1-1NAZ AKMAN/ANKARA- Halk arasında bilinen adıyla “göz tansiyonu- Karasu hastalığı” (Glokom), günümüzde körlüğe kadar ilerleyebilen önemli bir sağlık sorunu. Öyle ki Glokom hastalığı dünyada körlüğün katarakttan sonra ikinci sırada gelen nedenlerinden biri olarak biliniyor. Dünya çapında geriye dönüşü olmayan ve önlenebilir körlüğün en önde gelen nedeni Glokom hastalığıdır. Milyonlarca insanı etkileyen yaygın bir göz hastalığı olan Glokom tedavi edilmediği durumlarda görme kaybına yol açabiliyor. Yaygın bir hastalık olmasına rağmen hastaların çoğu ise hastalığı taşıdığından habersizdir. Bilinenin aksine Glokom hastalığında hiçbir öncü belirti yok. Hastalık ancak ileri evrelerde görme alanını olumsuz etkiledikten sonra hastalar tarafından fark ediliyor. İlerleyen evrelerde ise hem yakın hem uzak görmeyi etkileyerek görme kaybına neden oluyor. Bu nedenle hastalığa dikkat çekmek için her yıl Mart ayının ikinci haftası Dünya Glokom Haftası olarak kutlanıyor. Prof. Dr. Emine Malkoç Şen, Dünya Glokom Haftası’na özel verdiği mesajda, özellikle 40 yaş üzerindeki herkesin yıllık rutin göz muayenesi yaptırmasını ve göz tansiyonunu ölçtürmesinin hayati önem taşıdığını vurguladı. 
Glokom nasıl meydana gelir?
Göz içerisinde bulunan damar ve sinirleri günden güne harap eden Glokom, herhangi bir ağrı, yanma, batma, kızarıklık gibi belirtisi göstermiyor. Bu nedenle en büyük risk altındaki grup olan 40 yaş üzerindeki kişilerin ve ailede Glokom hastalığı hikayesi bulunanların rutin taramalarla hastalığı tedavi altına alabileceği belirtiliyor. Göz içi basıncının sıklıkla yükselmesi nedeniyle görme sinirinin zarar görmesi olarak tanımlanan Glokomun, göz içi basıncı normalden yüksek olan kişilerde görülme riski daha yüksek. Uzmanlar göz içi basıncının yüksek olmasının herkeste Glokom olabileceği anlamına gelmediğini de belirterek farklı nedenlere bağlı da gelişebildiğini ifade ediyor. Gözün damar tabakasının içinde üretilen sıvının (aköz hümör) gözün dışına çıkması için oluşan dengeli basınç aslında gözün bütünlüğünün korunması için gerekli bir durumdur. Bu sıvı yeteri kadar dışa çıkmadığında göz içinde birikerek bu kanallarda yapısal olarak tıkanıklık oluşmasına göz siniri hücrelerinin beslenmesinin engellenmesine, basıncın artmasına neden olarak görme sinirlerine zarar veriyor. Göz siniri hücreleri yükselen göz içi basıncı nedeniyle hasar görerek yavaş yavaş öldükçe çevreden merkeze doğru görme kaybı ortaya çıkıyor. Hücrelerin tümü öldüğü zaman ise kalıcı total görme kaybı meydana geliyor. 
Risk grubunda kimler yer alıyor?
Glokom dünyada milyonlarca kişide görülen ve her insanda ortaya çıkabilecek bir hastalık ancak bazı faktörler hastalığın ortaya çıkma riskini arttırabiliyor. Toplumda 40 yaş üzerinde yüzde 2, 60 yaş üzerinde ise yüzde 10 oranında görülme riski daha fazla. 40 yaşın üzerinde olanlar, ailesinde Glokom hikayesi bulunanlar, önceden gözüne darbe almış kişiler, gözlük numarası yüksek olanlar (yüksek miyop ve hipermetroplar), uzun süreli kortizonlu göz damlası kullananlar ve migren hastalığı olanlarda Glokom hastalığı daha sık görülebiliyor. Özellikle Glokom hastalığı hikayesi olanlarda hastalığın görülme ihtimalinin normale göre sekiz kat daha fazla olduğu belirtiliyor. Peki uzmanlar görmenin sessiz hırsızı Glokom için ne öneriyor? Hastalığın tanı ve tedavisi için neler yapılmalı? 
Tanı, detaylı göz muayenesi ile konulabiliyor
Glokom hastalık herhangi bir belirti vermediğinden ve oluşan görme kaybı geri döndürülemediğinden erken tanı oldukça önemli. Hastalık ne kadar erken tespit edilirse, görme kaybı da o derece az yaşanabilir. Tanı için alanında uzman hekimlere başvurarak, detaylı bir göz muayenesi yaptırmak gerekiyor. Muayenede görme keskinliğinin belirlenmesinin ve rutin göz kontrolleriyle beraber göz içi basıncının yani göz tansiyonunun ölçümü, göz içi sıvısının dışa boşaldığı kanalların yer aldığı bölgenin kontrolü ve göz sinirinin durumuna ilişkin bilgiler alınarak uzman değerlendirmesine başvurulabilir. Glokom şüphesi duyulanlarda tanıyı kesinleştirmek için optik koherens tomografi (OKT) yöntemi ile retina sinir lifi kalınlığı muayenesi ve bilgisayarlı görme alanı muayeneleri gibi ileri tetkikler de yapılabilir. Tedavisi bulunan bir hastalık olan Glokom için öncelikle uzman hekimler tarafından tanı konulması gerekiyor. 
Glokom tedavisi olan bir hastalık
Glokom tedavisinde ise amaç göz tansiyonunu düşürerek göz sinirinin hasarını durdurmak ve görme kaybının ilerlemesini engellemek. Bu doğrultuda uzmanlar tarafından hastanın durumuna göre göz tansiyonu düşürücü damlalarla ilaç tedavisi, lazer tedavisi veya cerrahi tedavi uygulanabilir. Geç dönemde tanı konulan ya da sürekli ilaç kullanımının uygun olmadığı olgularda ise doğrudan lazer girişimleri ya da cerrahi yöntemler kullanılabilir. 
Dünya Glokom Haftası kapsamında hastalığa dikkat çekmek için görmeniz yeşilde kalsın diyen Prof. Dr. Emine Malkoç Şen, “Glokom hastalığı tüm dünyada geri dönüşü olmayan görme kaybının en önemli nedenlerinden biridir. Tüm dünyada yaklaşık 80 milyon insanı etkilemektedir, çok daha fazlası ise teşhis edilememekte. Bu nedenle her yıl Mart ayında tüm dünyada ‘Glokom farkındalığını’ arttırmak için ‘Dünya Glokom Haftası’ kutlanmakta ve hastalarımız bilgilendirilmeye çalışılmaktadır” dedi. 
Şen, “Glokom hastalığının ilerlemesini durdurmak mümkün”
Şen, hastalığa ilişkin ise “Glokom hastalığı, genellikle rutin göz muayenesi esnasında göz içi basıncının ölçülmesi ile tanı konur. Sıklıkla belirti vermez. Ancak açı kapanması glokomunda ya da çok yüksek göz tansiyonu varlığında ağrı, bulanık görme, ışıkların çevresinde haleler görme gibi belirtiler olabilir. 40 yaş üzerindeki hastalarımızın hepsinde göz tansiyonunun ölçülmesi, ön segment ve göz dibi muayenesi yapılmalı. Glokomun tedavisinde kontrol edebildiğimiz en önemli parametre de göz içi basıncıdır. Göz içi basıncını normal seviyelere düşürmek, şu andaki bilgilerimize göre, Glokoma bağlı görme kaybını önleyebilmek için elimizdeki en güçlü yöntem. Bu amaçla ilaç tedavisi, lazer veya cerrahi tedavi yöntemleri kullanılır. Uygun tedavi yöntemleri ile sinsi bir hastalık olan Glokom hastalığının ilerlemesini durdurmak mümkün. Glokom hastalarının üzerine düşen en önemli görev; Glokom damlalarını uygun saatte ve dozda damlatmak ve doktorunuzun önerilerine uymak. Ayrıca doğru beslenme alışkanlıkları (Akdeniz tipi beslenme Ekmek, tahıl, zeytinyağı, meyve, baklagiller ve sebzeler; tavuk ve balık alımı; ölçülü miktarda peynir, yoğurt alınması ve kırmızı etin düşük tüketilmesi ile sigarayı bırakmak, yaşam tarzı düzenlemesi ve düzenli egzersiz yapmak Glokoma karşı faydalıdır” bilgilerini verdi. 
“Glokom multifaktöriyel bir hastalık”
Türkiye’de görülen Glokom hastalığı oranının dünya genelinde görülme oranından daha yüksek olduğunu ifade eden Şen, “Türkiye'de yaklaşık yüzde iki oranında Glokom insidansı mevcut, genel dünya çapında ise 1.2 yani yaklaşık 80 milyona yakın Glokomlu hasta olduğu biliniyor ve bundan daha fazlası da Glokom tanısı almamış hasta olduğu düşünülüyor. Türkiye’de görülme oranı dünya genelinden daha yüksek, çünkü Akdeniz ülkesiyiz psödoeksfoliasyon sendromu ülkemizde daha fazla. İnsanlar açı kapanması krizi gibi yani bir kalp krizini düşünün onun gözdeki halini düşünün açı kapanması krizi gibi bir krizle ancak göz tansiyonunu fark edebiliyor, onun dışında daha fazla oranda görülen açık açılı Glokom tipinde hasta görme alanı kaybı olana kadar genellikle bir belirti ile bize gelmiyor. Rutin bir göz muayenesi veya rutin bir gözlük almak için geliyor, o sırada gözünün arkasında çukurluk görürsek, görme sinirinde ya da göz tansiyonunu yüksek ölçersek diğer tetkikleri yaptırıp onlarda da bir bozulma varsa Glokom hastası teşhisi koyabiliyoruz. Glokom öyle bir hastalık ki bazen sadece yüksek göz içi basıncıyla gelmiyor, tansiyon normal oluyor hastanın ama görme sinirinde çukurlaşmaya neden oluyor oradaki hücrelerin ölmesine neden oluyor. Hangi hastada bu olur hangi hastada diğeri olur kısmını önceden belirleme şansımız yok çünkü Glokom multifaktöriyel bir hastalık. Yani çevresel faktörler, ailesel faktörler, genetik, yüksek miyop, şeker hastalığı, üveit, uzun süreli kortizonlu damla kullanımı, kortizonlu burun spreyi kullanımı Glokomu tetikliyor” dedi. 
“Yeşil renkle Glokom farkındalığını arttırmaya çalışıyoruz”
Glokom hastalığına dikkat çekmek için yeşil rengin kullanıldığını belirten Şen, “40 yaşından sonra herkesin gözünde bir sıkıntı yoksa bile yılda bir düzenli göz muayenesini yaptırması gerekiyor. Dünyada her yıl Mart ayında Glokom Haftası kutlanıyor. Dünyanın her bir köşesinde yeşil renk Glokom farkındalığı için özel bir renktir çünkü tıpta yeşil demek hastanın iyi olduğu anlamını taşıyor. Bu nedenle yeşil renk bizim sembolümüz, yeşil renkle Glokom farkındalığını arttırmaya çalışıyoruz. Havaalanlarına, otobüs duraklarına kamusal alanlara asılan afişler, televizyonlarda veya sosyal medyadaki içeriklerle Glokom riski taşıyan grupların muayene olmasını, hastalığın ilerlemeden tedavi edilmesini amaçlıyoruz” diye konuştu. 

Editör: Ramazan Atabey