CHP Sözcüsü Yücel: Demokrasiden korkan bir iktidarla karşı karşıyayız CHP Sözcüsü Yücel: Demokrasiden korkan bir iktidarla karşı karşıyayız
Haber: Ahmet Çağatay Bayraktar Ekonomik büyümenin olmadığı, üretim düşüşünün yaşandığı, işsizliğin arttığı ve tüm bunların yüksek enflasyon içerisinde gerçekleştiği ortama stagflasyon adı veriliyor. Pandemi ile birlikte hızlı fiyat artışlarının yaşanması ve yüksek ihracat oranlarına göre cari açığın giderek artması da büyümeyi frenleyen etkenler arasında. Türkiye ekonomisi için ise stagflasyon kavramı yabancı değil. Türkiye’de ilk stagflasyon 1991’de yaşandı. Enflasyon yüzde 71.1 iken ekonomideki büyüme yalnızca yüzde 0.4’te kaldı. 2008’de ise dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “teğet geçti” şeklinde açıkladığı 2008-2012 yılları arasında süren ABD merkezli ‘Mortgage’ krizinde Türkiye’de büyüme oranı yüzde 0.8’e düşerken enflasyon yüzde 8.11 oldu. Pandemi sonrasındaki süreçte ekonomi yönetimdeki isimler değişse de son kabineye kadar düşük faiz politikası devam etti. Enflasyonu tetikleyen en önemli nedenlerden biri olan düşük faiz politikası Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek döneminde bir nebze olsun gevşetilse de uzmanlar tarafından yeterli görülmedi. Merkez Bankası'nın adımı sonrası bankalar kredi faizlerini artırdı. İhtiyaç kredisi faizi yüzde 5'e yaklaşırken, konut ve ticari kredi faizi yüzde 3'ün üzerini gördü. Bankalar kredi faizlerini artırınca kullanım da azaldı. Ticari kredi kullanımı 25 ay sonra ilk kez daraldı. Yılın ilk 6 ayında tasfiye kararı alan şirket sayısı, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 16 arttı. Bu da işsizlik rakamlarındaki artışı tetikledi. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıkladığı haziran ayı işsizlik rakamlarına göre işsizlik oranı Haziranda 0,1 puan artarak yüzde 9,6 seviyesine ulaştı. Tüm bu verilerin ışığında ekonomistler Türkiye'yi stagflasyona götüren koşulları ve çözüm reçetelerini 24 Saat için analiz etti. [caption id="attachment_392894" align="alignright" width="231"] İris Cibre, enflasyon konusunda Merkez Bankası'nın iyimser olduğunu söylüyor.[/caption] Kış ile enflasyon etkisi artacak Türkiye ekonomisinin lokomotifi olarak adlandırılan inşaat sektörü de enflasyonist ortamdan en çok etkilenen iş kollarının başında geliyor. Ekonomist İris Cibre, özellikle son kararlar ile inşaat firmaları da dahil olmak üzere kredi bulmanın özel sektör için zorlaştığını söyledi: “Bu durum da negatife düşecek ölçüde olmasa da büyümede bir yavaşlamaya neden olacak. Vergilerin yükselmesi ve akaryakıttaki artış da yüksek enflasyonu tetikliyor. Havaların soğumasıyla doğalgazda da endeksin sıfırlanması ile ciddi bir artış göreceğiz. Aylık bazda yüzde 3 civarında bir artış bekleniyor. Bunlar da enflasyonu artıracak. Yıl sonunda ise yüzde 65 civarında bekliyorum. Büyümedeki yavaşlama ile stagflasyon ihtimali de artıyor." İşsizlik verileri tahmin edilenden yüksek Geniş tanımlı işsizlikte görülen artışın stagflasyonun göstergesi olduğunu belirten Cibre, “İnsanlar bu ekonomik şartlarda çalışmaya istekli olmadığı veya uzun süre iş arayıp artık aramaktan vazgeçtiği için resmi verilere çok yansımasa da işsizlik artıyor. Çünkü belirli bir süreden sonra iş aramaktan vazgeçenler mevcut işsiz sayısı haricinde tutuluyor” dedi. Martta 2024 yerel seçimlerinden sonra ekonomideki gidişatın ne olacağı sorusuna ise Cibre şu şekilde cevap verdi: “Bunu şimdiden tahmin etmek oldukça zor. Çünkü mevcut ekonomi yönetiminin o zamana kadar görevde kalıp kalmayacağını bilmiyoruz. Merkez Bankası enflasyon konusunda bizlere iyimser bir öngörü sunuyor. Ama bu iyimser öngörüye rağmen enflasyon 2024’ün Haziran ayı için yüzde 70 olarak tahmin ediliyor. Yürütülen seçim ekonomisi ile birlikte enflasyondaki artışın devam edeceğini de göreceğiz” dedi. Mevduat faizleri yukarı çekilmeli “Vergiler artırılsa da bir kemer sıkma politikası içinde olduğumuz da söylenemez” diyen Cibre, “Çünkü finansal yatırımları döviz ve borsa tarafına yani varlık enflasyonuna doğru yönlendirme söz konusu. Halbuki mevduat faizlerinin ve politika faizlerinin yükselmesi gerekiyor. Politika faizini de çok yükseltmeyi tercih etmediklerini görüyoruz. Halbuki mevduat faizlerinin yukarı çekilmesi gerekiyor. Aksi takdirde varlık enflasyonu ve döviz talep de devam edecektir. Tüm bunlar da enflasyonu körüklemeye devam edecek. Vergilerin artırılması ile sıkılaşma gibi görünen hamleler olsa da harcamalar noktasında bir sıkılaşma yok” şeklinde konuştu. Dış yatırımcı 'bekle ve gör' diyor Gelmesi beklenen Körfez sermayesi, ekonomi seyrini olumlu etkiler mi? Cibre “Bir sermaye hareketi olsa da beklenenden az olur” diyen Cibre ekledi: “Gelen sermaye de Türkiye’nin ekonomik ihtiyacını karşılayacak boyutta olmaz. Batı da ‘Bekle ve gör’ düşüncesi içerisinde. Çünkü ekonomi yönetiminin ve politikalarının kalıcılığı konusunda şüpheleri var. Ekonomi yönetiminin politika faizi konusunda eli rahat olsaydı, fiyat artışlarını yine görebilirdik ama kısa sürede olumlu sonuç alınabilirdi. Fakat şimdi bir öngörü yapmak oldukça zor. Piyasada firmaların kredi bulmasında zorlandığını duyuyoruz ama kredi oranlarında bir düşüş de yaşanmıyor. TL’ye güven sağlanması için düşük olan mevduat faizlerinin düzenlenmesi gerekiyor.” [caption id="attachment_392898" align="alignright" width="277"] Özel, yüksek enflasyon devam ederse stagflasyon yaşanabilir diyor.[/caption] Hükümet riskin farkında “Alınan tedbirlere bakıldığında hükümetin de stagflasyon riskini gördüğünü düşünüyorum” diyen Ekonomist Erdal Özel, “Hazine ve Maliye Bakanlığı sıkı para politikası uygulamayı planlarken Cumhurbaşkanlığı ise istihdam ve büyümeyi öncelikleri arasına koyuyor. Hazine ve Maliye Bakanlığı, piyasadaki likiditeyi azaltacağına yönelik bir açıklamada bulunmuştu. Bu da ABD’deki bilanço daraltma sürecinin bir benzeri. Bu da kredilerin azaltılması anlamına geliyor. Fakat hem esnaf hem de profesyonel iş dünyasına baktığımızda kredilerle besleme süreci devam ediyor. Bu da piyasadaki hareketliliği devam ettirmeyi, istihdamı sürdürmeyi amaçlıyor. Özellikle ihracat tarafında bunu görüyoruz. Hem uygun faizli, çok sayıda kredi veriliyor. Tüketici kredilerinde ise sıkılaşma uygulandı” şeklinde konuştu. Önce resesyon riski var Türkiye’nin stagflasyona girme potansiyelinin yüksek olduğu açıklayan Özel, “Özellikle yüksek enflasyon bu ihtimali güçlendiriyor. Şu aşama Türkiye enflasyonla mücadele etmiyor. Orta vadede de enflasyonun düşürülmesi ekonomi yönetimi tarafından hedeflenmiyor. Nitekim enflasyonun tek haneye düşürülmesinde 2026 yılı gösteriliyor. Bu sürece kadar ise fiyatların yükseldiğini görmeye devam edeceğiz. Bu süreçte de Gayri Safi Milli Hasılanın düşmemesi ve işsizliğin artmaması için hükümetin mücadelelerini görmeye devam edeceğiz. Fakat ikisini bir arada sürdürmek çok zor. Stagflasyon öncesinde ise resesyon sürecini yaşayacağız. Şu anda da yavaş yavaş yaşıyoruz. Stagflasyon ise yabancı finans kaynakları ile üretim desteklenirse yaşanmayabilir. Kesin olan ise yüksek enflasyonun hayatımızda olmaya devam edeceği.” [caption id="attachment_392901" align="alignright" width="361"] Konukman, yerel seçimlerin belirleyici olduğuna dikkat çekti.[/caption] "Seçimden sonra bugünleri arayabiliriz" Stagflasyonun özellikle işsizliğin artmasıyla ortaya çıkabileceğini söyleyen Ekonomist Aziz Konukman, seçime kadar işsizliğin artırmaması için özel bir çaba sarf edileceğini söyledi: “Bu zamana kadar AK Parti hükümetlerinin kazandığı seçimlerde işsizliğin artmadığı ve ekonominin büyümeye devam ettiği bir tablo vardı. Enflasyonun yüksek olduğu bu şartlar içerisinde yapılacak hamleler ise önem taşıyor. Seçimden sonra bugünleri arattıracak bir kemer sıkma yaşanabilir. Enflasyon da kontrol edilmezse stagflasyon yaşanabilir. Hükümet yerel seçimleri kazansa bile yüksek enflasyon devam edeceği için toplum erken seçim talebinde bulunabilir.”