ANKARA (AA) - ZEYNEP DUYAR - Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı (TTGV) Genel Sekreter Danışmanı Serdar Gökpınar, hayvansal proteinlerin yerine kullanılan "alternatif protein" pazarının 2023 itibarıyla 15-16 milyar dolara ulaştığını belirterek, "Stratejik yol haritalarının hazırlanması ve reel sektörümüzün de bu alanlarda harekete geçmesiyle, 10 yıl içinde dünyada kayda değer ekosistemlerden biri olabiliriz." dedi.
Gökpınar, AA muhabirine, dünya için çok önemli hale gelen iklim teknolojilerine odaklandıklarını ve başta elektrokimyasal depolama ve hidrojen ekonomisi gibi enerji sistemleri olmak üzere yeşil çimento ve gıda konularına çalıştıklarını söyledi.
Gıda sistemlerinin iklim üzerine etkisi anlamında çok ciddi gelişmeler yaşandığına işaret eden Gökpınar, "alternatif proteinler"le ilgili teknoloji ve kaynaklar üzerine de çalıştıklarını ifade etti.
Alternatif proteinleri "et, süt ve yumurta gibi hayvansal proteinlerin yerine geçebilecek çeşitli teknolojik yöntemlerle geliştirilen yeni kaynaklar" olarak tanımlayan Gökpınar, şunları kaydetti:
"Mesela laboratuvarda üretilen kültür etleri de bu kapsama giriyor. Fermantasyon teknolojileri, hassas fermantasyon, biyokütle fermantasyonu gibi teknolojiler, algler, mantarlar ve farklı ülkeler için böcek seçenekleri de mevcut. Dünyada bugün kullandığımız hayvansal proteinlerin yerine veya yanına gelebilecek şeyler tartışılıyor. Biz de Vakıf olarak dünyada bu konuyu inceleyip geleceğe dair bir projeksiyon oluşturduk, Türkiye'nin potansiyelini de ele aldık."
Bitkisel kökenli proteinler gibi daha hızlı hayata geçirilebilecek teknolojilerin pazar testlerinin yapıldığını anlatan Gökpınar, vegan pazarlar için geliştirilen bitkisel süt veya et muadillerinin bugün raflarda görüldüğüne ve Hollanda, ABD, Kanada, Singapur ve bazı Kuzey Avrupa ülkelerinin bu pazara yönelik yoğun çalışmalar yaptıklarına dikkati çekti.
Gökpınar, gıda sistemlerinde olabilecek herhangi bir sıkıntı veya değişikliğin herkesi çok ciddi etkilediğinin altını çizerek, bu alanda alternatiflerin çoğalmasının gıdaya erişimi kolaylaştırabileceğini dile getirdi.
İklim değişikliğiyle tarım ve gıda sistemleri üzerinde muazzam bir baskı oluştuğunu belirten Gökpınar, şu değerlendirmede bulundu:
"Akdeniz havzası, Afrika'nın kuzeyi, Güneydoğu Asya ve Türkiye bundan çok etkilenecek. Dolayısıyla bizim bir şekilde alternatif veya tamamlayıcı teknolojileri anlamamız ve bu yönde çözüm geliştirmemiz gerekiyor. Dünya nüfusunun 2050'de 10 milyara yaklaşması ve protein talebinin bugünkünün 1,5-2 katına çıkacağı düşünülüyor. Tarım arazilerinin dörtte üçünün hayvancılık için kullanıldığı günümüzde, su kullanımı, metan ve karbondioksit salımı artıyor. Dolayısıyla dünyanın söz konusu protein talebini kaldırıp kaldıramayacağı bilinmiyor. Alternatif protein sektörü 2023 rakamlarıyla 15-16 milyar dolara ulaştı. Bunun 2030'a kadar yıllık yüzde 8-10 büyümesi bekleniyor."
- "Gıda yol haritası oluşturmak gerekiyor"
Gökpınar, Türkiye'deki pazar büyüklüğü konusundaysa ellerinde şu an bir rakam bulunmadığını dile getirdi.
Alternatif proteinlerin bugünün değil en az 15-20 yıllık bir geleceğin konusu olduğunu belirten Gökpınar, orta ve uzun vadede bir projeksiyonun gerekliliğini ifade etti.
Türkiye'de nüfus, teknoloji ve iklimin tarım ve gıda zincirini nasıl etkileyeceğine dair öngörüleri bulunduğunu bildiren Gökpınar, şunları kaydetti:
"Buradan yola çıkarak bir gıda yol haritası oluşturmak gerekiyor. Protein de bunun çok önemli bir parçası olacaktır ama buradaki yeni teknolojiler sağlık ve ilaç gibi sektörlere de uygulanabilir. Bir yandan teknolojiyi geliştirmeye ve araştırmaya devam ederken diğer yandan da bu alanda politikalar yapıp ekosistemi buna göre hizalamamız lazım. Gıda, sağlık ve ilaç gibi teknolojilerde Türkiye'nin potansiyeli çok yüksek. Türkiye'nin ulusal bir gıda eylem planına ihtiyacı var. Stratejik yol haritalarının hazırlanması ve reel sektörümüzün de bu alanlarda harekete geçmesiyle, 10 yıl içinde dünyada kayda değer ekosistemlerden biri olabiliriz ve dünyaya fayda sağlarken gelir de elde edebiliriz. Türkiye için önerimiz, biyoteknoloji konusunda çok daha fazla adım atması bu teknolojileri stratejik yol haritalarıyla desteklemesi. Türkiye'nin bitkisel proteinler konusunda kısa ve uzun vadede önü çok açık."