Ticanilik mi hortladı?
Mehmet Necati GÜNGÖR
Son haber Tekirdağ’dan geldi.
Bir ilkokulun bahçesindeki Atatürk büstüne “Put” ve arkasından çirkin ifadeler yazılı resimler sosyal medyaya da yansıdı.
Bu resimler sosyal medyayı adeta salladı.
Halkımız, son yıllarda ülkenin çeşitli yerlerinde meydana gelen Atatürk heykel ve büstlerine saldırı olaylarını büyük bir üzüntü ve kahırla izliyor.
Ticanilik isimli bu mel’un tarikat Türkiye’de 1949 yılından itibaren en yaygın aşırı dinci faaliyet olarak görülmeye başlanmıştı.
Dönemin İçişleri Bakanı Halil Özyörük, Ticanilerin Atatürk’ün heykellerine yaptıkları saldırıları şöyle değerlendirmekteydi:
“1.Tecavüzlerin hedefi alelıtlak heykel ve büstler değildir. Tecavüzler, bir şahıs olmaktan çıkıp Türk inkılâbının ve Cumhuriyetin sembolü haline gelmiş Atatürk’ü temessül edenlere karşıdır.
2.Dağıtılan beyannameler açıkça Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet rejimi aleyhine müteveccihtir.
3.Gerek beyanname dağıtma işleri, gerek heykellere tecavüz hadiseleri bir merkezden planlı idare edildiği intibaını uyandıracak şekilde yurdun birbirlerinden oldukça uzak bölgelerinde birbirlerine yakın zamanlarda vukua gelmiştir.
4.Önceleri gizli olarak tecavüz hareketleri sonraları fedailik ve kahramanlık tezahüratı haline getirilmiştir.
5.Bu delillere rağmen yakalanan şahıslar Ticaniler denilen topluluğa mensuptur.”
İki yüzyıl önce Fas’ta kurulan bu tarikat, Türkiye’ye tarikatlar ve tekkeler kapatıldıktan sonra Abdülkadir Medeni adında bir Mısırlı tarafından getirilmişti.
Kemal Pilavoğlu İstanbul’da bir otelde görüştüğü bu adamdan aldığı ilhamla 1936 yılında Ankara’da bu tarikatı kurmuştu.
İçişleri Bakanı Halil Özyörük, Meclis’te Ticaniler için; “Ticaniliğin hakiki mahiyeti memleketin büyük ekseriyetini teşkil eden Müslüman vatandaşlara anlatılmalıdır. Onlara izah edilmelidir ki, Ticaniliğin Müslümanlıkla hiçbir alakası yoktur. Ticaniler devletin olduğu gibi Müslüman Türklerin de baş düşmanlarıdır. Bu kisve altında yürütülmek istenen tecavüzkâr hadiselerin tek gayesi memleketi anarşiye sürüklemek ve düşmanlara peşkeş çekmektir. Bunlar yarın mahud Fedaiyan-ı İslam Cemiyeti’ni taklide yeltenecek tıynettedirler.”
Kemal Pilavoğlu Bozcaada’da kurduğu çarkı Rumların mal varlıklarına çökerek elde ettiği geniş arazilerde şarap üretimiyle devam ettirirken karısının ihbarı ile üç erkek çocukla basılmış ve “elle fiili livata” suçundan yakalama kararı çıkarılmıştı.
2 Ocak 1977 tarihinde de Ankara Hamamönü’nde öldü.
Pilavoğlu’nun yaşayan müritleri tarafından gerçekleştirildiğine inanılan bu saldırıların önü arkası gelmiyor maalesef.
Dönemin İçişleri Bakanı Halil Özyörük’ün taşıdığı hassasiyeti, dönemimizin İçişleri Bakanı Soylu’dan da bekliyor ve bu rezilliğin sonunun getirilmesini, suçlularının yakalanarak ağır cezalara çarptırılmalarını bekliyoruz.