Teşekkürler Prof. Dr. Mehmet Haberal, yürekten teşekkürler…

Abone Ol

Ölümle burun buruna geldiğim ani rahatsızlığım nedeniyle kaldırıldığım Ankara Üniversitesi Başkent Hastanesi acil servisinde yapılan müdahale ile tekrar hayata tutundum. O anda sadece diğer hastaları ile ilgilenen değil, Türkiye’nin ve dünyanın sayılı cerrahlarından Prof. Dr. Mehmet Haberal’ın candan yakın ilgisi nedeniyle yatılı hasta olarak birtakım tetiklere tabi tutuldum. 
Tıp ilminin insan sağlığı için ürettiği bütün cihazlara birer ikişer kere girerek üzerimde denenen bilmediğim birtakım teklikler sonucu safra kesemin derhal ameliyat ile alınmasının gerektiği ortaya çıktı. 
Bu arada 85 yaşında iken kasık fıtığı rahatsızlığım nedeniyle Ankara Hastanesi cerrahi bölümüne başvurmuştum. Genç bir doktor, yaşımı ileri sürerek operasyonun benim için riskli olacağını, vereceği bir aperatifi kullanarak bu rahatsızlıktan kurtulacağımı söylemesi üzerine ben de beni başından savdığına inandığım doktorun dediğini yaptım. 
Ağrısı sızısı olmayan bu rahatsızlığım, zamanla şekil değiştirmişti. İdrar yolları ve cinsel organımı etkisi altına almıştı. Günlük yaşamımda sürekliliği, ağrı ve sızısı olmayan bu rahatsızlığım da yapılan tektiler sonuncuda ortaya çıkınca üç kez ameliyat masasına yatmam gerektiğini öğrendim. 
Türk ve dünya tıp dünyasın efsane cerrahı Dr. Mehmet Haberal “Ben bu üç aşamalı ameliyatı bir anda yapacağım” dedi. Vücudumdaki tüm organlar, ciğerler ve kalbimin böyle güçlü bir ameliyata hazır hale getirmek üzere bir hafta çeşitli işlemlere tabi tutuldum. Neticede kendimi dünya tıbbının da ameliyatlarını adım adım izlediği sihirli parmaklara teslim ettim. 
Ünlü cerrah ve ekibi, üç rahatsızlığı bir operasyonla hallederek beni büyük bir rahatsızlıktan kurtarmakla kalmadı, 91 yaşına bastığım şu günlerde Anıttepe’ye bakan pencereli odamda özel olarak tekrar bakıma alındım. 
Büyük önder Atatürk’ün “Beni Türk doktorlarına emanet edin” sözlerinin etkisi ile Başkent Hastanesi’ndeki tedavim nispeten bitmişti. Yine emsalsiz Doktor Haberal’ın isteği üzerine nispeten Ankara’nın dışında çam ormanlarının ortasında bir başka tedavi merkezine gönderildim. Belki dünyanın pek çok ülkesinde rastlanması mümkün olmayan bu sağlık kuruluşunda fizik tedavim uzmanlar eşliğinde yapıldıktan sonra iyileşerek taburcu edildim. Ambulansla geldiğim Başkent Hastane zincirinden yürüyerek çıktım ve yeni bir yaşama “Merhaba” dedim. 
Başkent Hastanelerinin methini duymuş pek çok dostum burada yeni hayatlarına başladı. Burada iş adamlarına, iş yeri kuracak müteşebbislere bir tavsiyede bulunmak istiyorum: Eğer ülkesinin kalkınmasını istiyorlarsa, sosyal yaşama destek çıkmak istiyorlarsa, Prof. Dr. Mehmet Haberal’ın yirmi dört saatlik yaşamını incelesinler. Bence onlar da ünlü birer iş insanı olurlar. 
Başkent hastaneleri hakkında uzun zamandır güzel şeyler yazmak istiyordum. İçinde yaşanmamış mekanların gerçekleri yansıtmadığını bildiğim için, bu konuda yazmak için demek benim hastalanmam gerekiyormuş. 
Efendim, Başkent hastanelerinin pek çok özelliklerin şahit oldum. Sabahın erken saatlerinde Prof. Dr. Mehmet Haberal ekibi ile yatan hastalarını ziyaret edip hatırlarını sorup doktorlardan hastaya yapılan tetkikleri soruyordu. Bu ziyaretler sabahla bitmiyor, öğleden sonra ve de gece devam ediyordu. Öyle tahmin ediyor ki efsanevi cerraha 24 saat yetmiyordur. 
Başkent hastaneler zincirinde çok yetenekli doktorların uzmanların yanı sıra birbirilerinden güzel hemşirelerin hastalarını memnun etmek için yarışmaları, hastanenin tüm birimlerinin 24 saat ilaçlı ve parfümlü sularla temizlenmesi, tüm çarşafların gün aşırı değiştirilmesi ile kalitesine kalite katan bu sağlık zincirinde beni duygulandıran bir olay da şu oldu: Tetkik için indirildiğim bir birimde Irak Bağdat’tan babasının kucağında gelen dünya tatlısı bir yavrunun Haberal’ın durmadan yüzünü okşaması… O yaştaki çocuk bile kurtarıcısına sevgisini gösteriyordu.