Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Erinç Sağkan, "Uygun bir yöntemle müdahil olmadığımız tek bir toplumsal gündem dahi olmamıştır. Elektrik fiyatlarına yapılan zamlara, müzik yasağına, Katma Değer Vergisi ve Özel Tüketim Vergisi artışlarına, Türk vatandaşlığının parayla satılmasına, güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması düzenlemesine, Instagram yasağına ve zeytin yönetmeliğine karşı dava açtık. Boğaziçi Üniversitesi’nde Hukuk Fakültesi kurulması kararına karşı açılan davada müdahillik dilekçemizi sunduk" ifadesini kullandı.
7-8 Aralık'ta yapılacak TBB'nin 38. Olağan Genel Kurulu, Litai Konukevi'nde bulunan Av. Özdemir Özok Kongre ve Kültür Merkezi'nde toplandı. TBB Başkanı Erinç Sağkan, hak mücadelesi verdikleri sırada yaşamlarını yitiren Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi ve Gümüşhane Baro Başkanı Ali Günday'ı rahmetle anarak başladığı konuşmasında, "Bundan tam üç yıl önce bu salonda tüm baroların ve tüm avukatların birlikte kazandığı bir seçimle, değişmez denilenlerin henüz ilk günden değiştiği yeni bir dönem başladı. Kimsenin giremediği 5. katın bugün herkese açık olması bu anlayış değişikliğinin simgesel göstergesidir. Türkiye Barolar Birliğinde kişisel beklentilerin, hırsın ve ayrımcılığın yerini Baroların, meslektaşlarımızın ve yurttaşlarımızın hak ve menfaatlerini önceleyen bir anlayış aldı. Bugün burada, bu kürsüde, geride bıraktığımız üç yılın mali, idari ve hukuki hesabını gönül rahatlığıyla verebilmenin huzuruyla duruyorum. İşte bu huzur sadece başkan sıfatıyla değil, benim için aynı zamanda bir meslektaş olarak büyük onurdur. Çünkü görevi devraldığımız gün siz değerli meslektaşlarımın güvenine sahip çıkma sözü verdik. İşte o sözü tutmuş olmanın gururuyla karşınızdayım. Sadece geride bıraktığımız üç yılı değil, önümüzdeki dört yılı da konuşacağımız tarihi bir genel kurulda; geçmişin bize verdiği huzur ve gururun, geleceğin getirdiği heyecan ve sorumlulukla buluştuğu eşsiz bir kesişim noktasında bulunuyoruz" ifadesini kullandı. Sağkan, şunları kaydetti:
"Hiçbir hukuksuzluğa sessiz kalmadık"
"Hepinizin tanıklığına sığınarak ifade etmek isterim, gerek mesleğimiz gerek yargı sistemimiz gerekse yurttaşların hak ve özgürlükleriyle ilgili hiçbir meselede geri durmadık. Hiçbir sorunu görmezden gelmedik. Açtığımız davalarla, yaptığımız suç duyurularıyla, basın açıklamalarıyla, kamuoyuna seslenişlerimizle ve gerektiğinde sizlerle birlikte demokratik haklarımızı gösteri ve yürüyüş yapma hakkında kullanarak hiçbir hukuksuzluğa sessiz kalmadık. Anayasa Mahkemesi'nin Can Atalay dosyasında verdiği ihlal kararı üzerine İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi ve Yargıtay 3. Ceza Dairesi kararları sonrasında bir anayasal kriz yaşandı. Türkiye Barolar Birliği, Anayasa Mahkemesindeki dosya kapsamında bir üçüncü taraf görüşü sundu. Uzmanlar tarafından hazırlanan bilimsel içerikli görüşümüzü dosyaya sunduğumuz gibi kamuoyuyla paylaştık. Yargıtay 3. Ceza Dairesinin, hukuk sistemimizde görmeye alışkın olmadığımız nitelikteki kararı sonrasında hemen harekete geçerek duruma ilişkin tepkimizi gösterdik. Sorunun yüksek mahkemeler arası bir hukuki uyuşmazlık gibi değerlendirilerek basite indirgenemeyeceğini, bu krizin bir Anayasal Devlet/Anayasal Demokrasi sorunu olduğunu ifade ettik.
Ardından konunun muhataplarıyla görüşmeler gerçekleştirerek, yargının attığı düğümü yine yargının çözebilmesine ilişkin önerilerimizi Yargıtay ve HSK ile paylaştık. Ayrıca Yargıtay 3. Ceza Dairesi hakkında yasal başvurularımızı yaptık. Nihayet Baro Başkanları ve meslektaşlarımızın kapsamlı katılımıyla demokratik protesto hakkımızı kullandık. Attığımız her adımda yalnızca hukukun üstünlüğünü savunma motivasyonuyla hareket ettik. Yargıtay önünde baro başkanlarımız ve meslektaşlarımızla birlikte gerçekleştirdiğimiz yürüyüş, hukukun üstünlüğüne olan inancımız ve kararlı duruşumuzla örnek bir tavırla yönetildi. Bu süreçte politik argümanlarla değil yalnızca hukukun sesini yükseltmek için hareket ettik.
"Ekonomik tablo, toplumsal yapı ve meslek örgütlerimiz üzerinde de büyük bir yük oluşturmuştur"
Göreve geldiğimiz 2021 senesi, ülkemizin girdiği en derin ve en uzun süren ekonomik krizin neredeyse başlangıcıdır. Somut bir tablo sunmak gerekirse, 2021 Aralık ayında dolar kuru 13,75 TL seviyesindeyken bir yıl sonra 2023 Aralık ayında ise 28,90 TL seviyesini görmüştür. Bu günlerde ise 35 TL seviyesindedir. Bu ekonomik tablo, yalnızca bireyler ve kurumlar üzerinde değil, toplumsal yapı ve meslek örgütlerimiz üzerinde de büyük bir yük oluşturmuştur. İktisadi krize ek olarak, kamuoyunda EYT olarak bilinen düzenleme ve yine 0-5 yıl kıdeme sahip meslektaşlarımızın Baro keseneği ödememesi yönündeki düzenlemeler ekonomik krizin meslek örgütlerimiz üzerindeki etkisini derinleştirirken, Barolarımızın mali yapısını sürdürülebilir kılma çabalarını da neredeyse imkansız hale getirmiştir.
"Enkaz Radarı uygulamasıyla, delil toplama süreçlerine destek verdik"
Kuşkusuz bu ağır koşullara karşı çözüm üretmek için görevlere geliyoruz. Ancak 6 Şubat 2023 sabahı uyandığımız deprem felaketi ise kırılan fay hattıyla birlikte hayatlarımızı öncesi ve sonrası şeklinde ikiye ayırdı. Deprem sevdiklerimizi bizden ayırdı, şehirlerimizi yıkıp anılarımızı yok etti. 122 meslektaşımızı, 55 bine yakın sayıda vatandaşımızı kaybettik. Anıları, hatıraları önünde saygıyla eğiliyorum. 11 bin meslektaşımızın ev ve büroları depremden doğrudan etkilenerek, hasar gördü; bir kısmı yıkıldı. Deprem sebebiyle yaşanan yıkımlarda sorumlu olanlar hakkında suç duyurularında bulunduk, hukuki girişimler başlattık ve yurttaşların hukuki bilgiye kolay erişimini sağlamak için hukuk rehberleri ve videolar hazırladık. Depremden sonraki ilk 10 gün içerisinde hayata geçirdiğimiz Enkaz Radarı uygulamasıyla, delil toplama süreçlerine destek verdik.
"Hukuk Mesleklerine Giriş Sınavı nihayet ilk kez uygulandı"
Mesleğimiz zor bir dönemden geçiyor ve bu zorluklarla mücadele bir planlama istiyor. Yönetime geldiğimizde mesleki sorunlarımızın çözümü için kısa, orta ve uzun vadeli planımızı yaptık. Önceliği ölçüsüz şekilde açılan Hukuk Fakülteleri ve mezun sayısı ile mücadele olarak belirledik. Zira mesleki sorunlarımızın temelinde nicelik ve nitelik sorunu yatmaktadır. Her yıl 15 binin üzerinde mezunun dahil olduğu bir meslek grubuyuz. Dolayısıyla bizim çalışmalarımız da buraya yoğunlaşmak zorundaydı. Biliyorsunuz ki, Hukuk Mesleklerine Giriş Sınavı nihayet ilk kez uygulandı. Bu düzenleme kuşkusuz ki, bundan seneler önce yapılmıştı ancak popülist politikalarla tıpkı 2001 yılında olduğu gibi iptal edilme endişesi hepimizde vardı. Ancak kararlılığımız, ısrarımız, müzakere ve mücadele yöntemimiz sonuç verdi. Sınav uygulandı ve hukuk mesleklerinin geleceği adına önemli bir adım atılmış oldu. Bu sınavın sürekliliğinin sağlanması, mesleğimizin niteliğini ve saygınlığını koruma yolunda attığımız en kritik adımlardan biridir.
Meslektaşlarımızın ve Barolarımızın içerisinde bulunduğu ekonomik dar boğaz konusunda çalışmalar yapmak ana gündem başlığımız oldu. Türkiye Barolar Birliği Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi bu süreçte elimizdeki en etkili araçlardan biri oldu. Yönetim dönemimizde üç farklı takvim dönemi için Tarife çıkardık. Bu Tarifelerin her biri için ayrı ayrı uzun çalışmalar gerçekleştirdik. Rakamsal artış önemliydi; bunu başardığımızı düşünüyorum: İlk yıl yüzde 110’luk, ikinci yıl yüzde 90’lık artışlar gerçekleştirdik. Üçüncü yıl meslektaşlarımız için en kritik olan alanlarda yüzde 100 ile yüzde 60’lar arasında artışlar yaptık. Bu artışlar kendi dönemlerinde enflasyonun çok üzerinde gerçekleşti. Kümülatif olarak baktığımızda üç yılda tarifeyi yüzde 500’ler civarında artırdık. Özellikle kanuni avukatlık ücretinin uygulandığı alanlar için bu artışlar meslektaşlarımızın gelir düzeyini iyileştirme açısından son derece önemli bir gelişme olmuştur.
CMK Ücret Tarifesi’nde meslektaşlarımızın hak ettiği ücretleri alabilmesi için barolarımızla birlikte yoğun müzakereler yürüttük. Bilindiği üzere CMK tarifesi Adalet Bakanlığı ile Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından hazırlanıyor. Yönetim dönemimizde Bakanlık, iki kez CMK Ücret Tarifesi yayımladı ve her iki tarife de kendi dönemlerindeki enflasyon oranlarının üzerinde artışlar içeriyordu.
Yine yürüttüğümüz çalışmalarla, Avukatlık Kanunu’nun 180 inci maddesinde yer alan Adli Yardım Bürosu gelirlerinin belirlendiği kısımda eskiden yüzde 2 olan oranın yüzde 3’e çıkartılmasını sağladık. Bu gelişmenin 2025 yılında adli yardım bürolarının gelirlerine mutlak olarak yansıyacağını ifade edebilirim. Bu bir yana, uzun yıllardır çözülemeyen hemen hemen tüm Barolarımızda meslektaşlarımızın birikmiş adli yardım alacakları bulunuyordu. Yine yürüttüğümüz çalışmaların ardından 9'uncu Yargı Paketi’ne TBMM Genel Kurulunda eklenen bir maddeyle eklenen ek bütçeyle birikmiş ödemelerin yapılması yasal düzenlemeye bağlandı. Ödemenin önümüzdeki hafta barolarımıza iletilmek üzere birliğimize gönderileceğini de sizlerle paylaşmak isterim.
Stajyer avukatlarımızın daha nitelikli eğitim alabilmeleri için önemli adımlar attık. Staj süreleri boyunca görev alabilecekleri mahkeme ve dosya türlerinin kapsamını genişlettik. Soruşturma sürecinde kolluk, savcılık ve sulh ceza hakimliğindeki ifade süreçlerine katılımlarının önünü açtık.
'Haksızlığın kimden geldiğine bakmaksızın, adalete erişimleri engellenen ve sesi kısılmaya çalışılan herkesin yanında olduk'
Meslektaşlarımız için yaptığımız yoğun çalışmalar, Türkiye Barolar Birliğinin bir diğer temel görevi olan hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını savunma, koruma sorumluluğumuzdan bizi asla alıkoymadı. Bu iki ilke, yalnızca söylemde değil, eylemde de rehberimiz olmaya devam etti. Her fırsatta, bu kavramlara işlerlik kazandırmak için mücadele ettik ve toplumun ihtiyaçlarına uygun bir şekilde harekete geçtik. Daha önce de ifade ettiğim gibi, uygun bir yöntemle müdahil olmadığımız tek bir toplumsal gündem dahi olmamıştır. Elektrik fiyatlarına yapılan zamlara, müzik yasağına, Katma Değer Vergisi ve Özel Tüketim Vergisi artışlarına, Türk vatandaşlığının parayla satılmasına, güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması düzenlemesine, Instagram yasağına ve zeytin yönetmeliğine karşı dava açtık. Boğaziçi Üniversitesi’nde Hukuk Fakültesi kurulması kararına karşı açılan davada müdahillik dilekçemizi sunduk.
Depremde yıkılan binaların müteahhitleri ve diğer sorumlular hakkında ve deprem çadırlarını satan Kızılay yetkilileri hakkında suç duyurularında bulunduk. Amasra’da maden faciasında Bartın’da, İliç’teki siyanürlü toprak kayması sonrasında Erzincan’da, sokak hayvanlarının katledilmesine yol açacak yasa çıkarılırken Meclis önünde, İstanbul Sözleşmesi dosyasında Danıştay’da; seçilmiş siyasetçilere yönelik müdahalelerde İstanbul’da, Van’da, Hakkari’de ve Ankara’da Yargıtay ile Anayasa Mahkemesi önünde hukukun sesi olduk. 10 Ekim katliamı davasında, Diyarbakır Barosu Başkanımız Tahir Elçi’nin katledilmesine ilişkin davada, Narin kızımızın davasında ve Yenidoğan Çetesi davasında avukatlık mesleğinin onuruyla mücadele ettik. Haksızlığın kimden geldiğine ya da kime yöneldiğine bakmaksızın, adalete erişimleri engellenen ve sesi kısılmaya çalışılan herkesin yanında olduk.
İstismara uğrayan çocuklar için, çocuk işçiler ve emeği sömürülen yurttaşlarımız için, kitlesel bir cinnet halinin hedefi olan kadınlar için, kurutulan göller, kesilen zeytinlikler ve tahrip edilen doğa için, savunmasız hayvanlar için ve kısacası, hukukun tesisinden başka hiçbir ihtimali olmayan herkes için… Bu çabamızın bir parçası olarak, Avukat için de Adalet şiarıyla tarihe geçen bir miting düzenledik. Türkiye Barolar Birliği tarihinde ilk kez, tüm Barolarımızdan gelen meslektaşlarımızla bir açık hava mitinginde bir araya geldik. Ruhlarımıza ve bedenlerimize giydiğimiz, insan hayatı kadar kutsal olan cübbelerimizle, mesleğimizi itibarsızlaştırmaya çalışanlara, adalete gözdağı vermek isteyenlere ve avukatı yoksullaştıran politikalara karşı dimdik durduk. Aynı, meslek yemini ettiğimiz günkü gibi, adalet için verdiğimiz sözün arkasında durarak mücadelemizi gösterdik.
Adalet Bakanlığı ile büyük oranda mutabık kalınan maddeler...
Geçtiğimiz Genel Kurul’da tarafımıza bir görev olarak tevdi edilen Avukatlık Akademisi’nin kurulması için mekansal tahsisin dışında her hazırlığımızı yaptık. Finansman desteği konusunda ise kayda değer ilerleme ile kurulacak akademinin örgütlenme yapısı ve eğitim içeriği konusunda da detaylı bir fikirsel hazırlık yaptık. En kısa zamanda mekan sorununun da çözüleceğine ilişkin inancım tamdır. Kurulacak Avukatlık Akademisi'nin mesleğin niteliğinin artmasına büyük katkısı olacağı gibi geleceğine ışık tutmak bakımından da etkisinin yüksek olacağını düşünüyorum. Hedeflenen ve hayata geçmesi konusunda büyük yol kat edilen, yargı reformu strateji belgesinde yer alması konusunda Adalet Bakanlığı ile büyük oranda mutabık kalınan maddeler şunlardır:
Hukuk Fakültesi girişinde uygulanan başarı puanı sıralamasının 125 binden 50 bine yükseltilmesi, stajyer avukatlara kamu kaynaklı finansman desteği, bilgi ve belgeye erişim konusunda Avukatlık Kanunu 2. maddesinin etkin şekilde uygulanması için yasal düzenleme, önleyici avukatlık modeli çerçevesinde avukatın çalışma alanını genişletecek şekilde Avukatlık Kanunu 35. Madde düzenlemesi, bazı iş ve işlemlerin avukat tarafından yapılmasının zorunlu olması, kamu avukatlarının özlük haklarını da içerir şekilde sorunlarının çözümüne dair yasal düzenleme, CMK ücretlerinin mesleğin onuruna yakışır bir belirlemeye ulaşması ve CMK ile Adli yardımda KDV oranlarının düşürülmesi, bağlı çalışan avukatların ücret hakları da dahil olmak üzere çalışma esaslarını belirleyen yönetmelik yapmak yetkisinin TBB’ye verilmesine ilişkin yasal düzenleme, avukata dönük şiddetle mücadele konusunda yasal düzenleme yapılması, hasar danışmanlık veya başka isimlerle kanuna aykırı olarak faaliyet gösteren ve meslek alanımızı daraltan yapılarla mücadele kapsamında mevzuat düzenlemeleri, avukatların emeklilik haklarının güçlendirilmesi konusunda mevzuat çalışması.
Bu başlıkların bu ay içerisinde açıklanması beklenen Yargı Reformu Strateji Belgesinin içerisinde yer alması için Adalet Bakanlığı ile büyük oranda mutabık kaldığımızı sizlerle paylaşmak isterim. Bu aşamadan sonra yapılması gereken, artık siyasi iktidarın da taahhüdü altına girecek olan ve mesleğimizin geleceği için çok önemli olan bu düzenlemelerin yasal güvenceye kavuşması için TBB ve Baroların tüm kurumsal güçleri ile baskı unsuru olmasıdır. Nihayet, aslında bunların hepsini kapsayacak bir Avukatlık Kanunu çalışması… Türkiye Barolar Birliği mesleğimizin karşılaştığı tüm sorunlara çözüm üreten, avukatlık mesleğinin itibarını ve gücünü daha da artıran, modern ve vizyoner bir Avukatlık Kanunu taslağını ortaya koymalıdır. Bu, yalnızca bir yasal düzenleme hazırlığı değil, aynı zamanda mesleğimizin geleceğini güvence altına almak için yapılması gereken en büyük reformlardan biridir. Türkiye Barolar Birliği, bu çalışmayı kararlılıkla yürütecek iradeye ve güce sahiptir."