Tunceli ve Ovacık'a kayyım atandı! Tunceli ve Ovacık'a kayyım atandı!

Türkiye Barolar Birliği Başkanı Avukat Erinç Sağkan, "Türkiye’de eğer bir anayasa tartışması yapılacaksa, 'darbe dönemi anayasasından kurtulalım' diyorsak öncelikle anayasal devlet, anayasal demokrasi sisteminden uzaklaşılan, hiçbir yapıcı sorunun çözümünü sağlamadan anayasa tartışmasının vatandaş nezdinde bir anlamı olmayacağını üzülerek ifade etmek durumundayım. Anayasa’daki temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği bir ortamda maalesef ki yeni bir anayasa tartışmasını açmak yurttaş nezdinde sağlıklı bir karşılık bulmayacaktır" dedi. 

Türkiye Barolar Birliği Başkanı Avukat Erinç Sağkan, bir dizi ziyaretlerde bulunmak üzere Burdur’a geldi. Sağkan, Burdur Barosu tarafından avukatlık mesleğinde 40 ve 50 yılı geride bırakan avukatlar için düzenlenen programa da katıldı. Burdur Baro Başkanı Avukat Ramazan Gedik, kentte görev yapan avukatlar ve stajyer avukatların katıldığı programda Türkiye Barolar Birliği Başkanı Avukat Erinç Sağkan, avukatlık mesleğinde 40 ve 50. yıllarını tamamlayan avukatlara plaketlerini takdim etti. Sağkan, ruhsat alan yeni avukatların yemininin ardından cübbelerini giydirerek ruhsatlarını teslim etti.

"Bizlere düşen görev hukuka olan güvenini tekrar tesis etmektir"

Erinç Sağkan, şunları söyledi:

"Bugün sokağa çıktığımızda insanların hukuka olan güvenlerinde ciddi bir azalma olduğu görülüyor ve bizim ülkemizin de maalesef ki yargı bağımsızlığı konusunda, hukukun üstünlüğü konusunda ciddi sıkıntılar yaşadığı, sistemimizin ciddi sorunlara sebebiyet verdiği, çok geciken adaletin artık vatandaş nezdinde adaletsizlikle eş değer olduğu gibi çok köklü sorunlarımız var. Bunlar birer gerçek. Türkiye’de çözülmesi gereken en başlıca sorunların yargı bağımsızlığına dönük vatandaştaki algının giderilmesi, gerçekten güvenebilecekleri, sırtlarını yasladıklarında adaletin tesisine olan inançlarını tazeleyebilecekleri bir hukuk sistemini el birliği ile inşa etmek zorundayız. 'Geciken adalet, adelet değildir' cümlesi o geciken adalet sorununu yaşamayanlar bakımından son derece hoş bir cümle ancak hakkına ulaşmak için yıllarca mahkeme kapılarında sürünmek zorunda kalan vatandaşlar bakımından ise çok ama çok büyük bir soruna tekabül etmekte. Bugün baktığımızda en basit dava dosyalarının bile 3 yıl, 4 yıl, 5 yıl sürdüğü ve içerisinde bulunduğumuz iktisadi kriz ortamında alacaklının hakkına kavuşmaktan son derece uzaklaştığı, cezalandırma konusundaki yurttaşın nezdinde oluşan cezasızlık algısının maalesef ki artık perçinlendiği bir süreçte bizlere düşen görev hakimiyle, savcısıyla, avukatıyla hep birlikte yurttaşlarımızın hukuka olan güvenini tekrar tesis etmektir. 

"Yurttaş nezdinde sağlıklı bir karşılık bulmayacaktır"

Anayasa Mahkemesi kararlarının uygulanmadığı bir düzende maalesef ki bunu başarmaktan çok uzak olduğumuzu ifade etmek durumundayım. Bunu üzülerek ifade ediyorum çünkü ben yargı sisteminin çok önemli bir parçası olan ve yargının asli kurucu unsurlarından olan savunma makamını temsilen burada bulunuyorum. Haliyle yaşanan sürecin, o sürece bir dahlimiz olmasada yarattığı sıkıntıyı kılcal damarlarımıza kadar sorumluluk anlamında da hissediyoruz. Bizim dışımızda gelişen olaylardır deyip kenara çekilmek gibi bir lüksümüz yok. Buna hiç sebebiyet vermedik diyerek arkamıza yaslanıp olanı, biteni seyredemeyiz. Sonuçta bu çarkın bir parçasıyız. Ancak bağımsız kalan ve doğruyu söylemekten çekinmeyen bir parçasıyız. O nedenle Türkiye’de eğer bir anayasa tartışması yapılacaksa, darbe dönemi anayasasından kurtulalım diyorsak öncelikle anayasal devlet, anayasal demokrasi sisteminden uzaklaşılan, hiçbir yapıcı sorunun çözümünü sağlamadan anayasa tartışmasının vatandaş nezdinde bir anlamı olmayacağını üzülerek ifade etmek durumundayım. Anayasa’daki temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği bir ortamda maalesef ki yeni bir anayasa tartışmasını açmak yurttaş nezdinde sağlıklı bir karşılık bulmayacaktır. O sebeple ben bütün bu unsurların altını çizerken Türkiye’de bir anayasa değişikliği gündemine, Türkiye’de yargının hızlandırılması, yargının bağımsızlığı için yapılacak olan düzenlemelere Türkiye Barolar Birliği’nin de Baroların da bütün kurumsal birikimi ve örgüt yapısıyla az önce belirttiğim şartların sağlanması halinde destek olmaya hazır olduğumu ifade etmek isterim. Ancak öncelikle anayasal demokrasi anlayışına zarar veren uygulamalardan özellikle kaçınılması gerektiğini ve mevcut anayasanın ihlal edilen maddelerine ilişkin olarak da bu ihlallerin son bulması gerektiğinin uyarısını yapmak durumundayım. 

Editör: Ziya Burak Erol