Genel

TBB Başkanı Erinç Sağkan'dan anayasa çıkışı

Türkiye Barolar Birliği Başkanı Erinç Sağkan, 31 Mart yerel seçimlerinin ardından siyasette önemli gündem maddeleri arasında yer alan Anayasa değişikliği tartışmalarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Sağkan, "İlk üç maddenin tartışma konusu dahi edilmeyeceği açıklanmadığı müddetçe anayasa tartışmalarının içinde yer alıp ona meşruiyet kazandıracak bir tavır içerisinde olmayız" dedi.

Abone Ol

Haber Merkezi - Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Erinç Sağkan, Anayasa değişikliği tartışmalarına ilişkin yaptığı açıklamada, "İlk üç maddenin dördüncü madde ile birlikte değiştirilmesinin ve Anayasa’nın girişindeki temel hükümleri de bununla bağlı olarak kesinlikle tartışma konusu dahi edilmeyeceği açıklanmadığı müddetçe biz bu Anayasa tartışmalarının içinde yer alıp ona meşruiyet kazandıracak bir tavır içerisinde olmayız” ifadelerini kullandı. 

ANKA'dan Esra Tokat'ın haberine göre, Sağkan, gerçekten bir Anayasa yapılmak isteniyorsa, Anayasa’da ne yapılmak istendiğinin, hangi maddelere nasıl bir bakış açısı getirilmek istendiğinin ilk önce kamuoyuyla paylaşılması gerektiğine ilişkin çağrıda bulundu. 

Öte yandan, Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu’nun yeni Anayasa’ya dair yaptığı iki toplantıya katıldıkarını, ancak bu toplantılara konuşmacı olarak değil izleyici olarak davet edildiklerini kaydeden Sağkan, sözlerini şöyle sürdürdü: 

"Bence en büyük sorun şu; Anayasa dediğimiz bir toplumsal sözleşme ve toplum şu anda sivil anayasa söylemi dışında neden Anayasa’ya ihtiyaç olduğuna dair hiçbir şey bilmiyor. Ne yapılacak Anayasa’da? Tabii ki darbe dönemi anayasaları hepimizi genel olarak rahatsız eder. Hiçbirimiz darbe dönemi anayasasıyla bir ülkenin sistematiğinin ve temel yasasının şekillenmesini istemeyiz. Ancak bu anayasanın onlarca kez değişikliğe uğradığını unutmamamız gerekiyor. Haliyle ben tartışmanın sivil anayasa, darbe dönemi anayasası kalıbından çıkıp gerçekten yeni bir Anayasa ile ne yapılmak istendiğinin ortaya konulmasını bekliyorum. Biz henüz bunu Türkiye Barolar Birliği olarak göremedik. Göremediğimiz için de ne yapılmaya çalışıldığı konusunda kamuoyuna olumlu ya da olumsuz bir görüş ifade edemiyoruz. Ancak şunu öncelikle ifade etmek gerekiyor; ilk üç maddenin dördüncü madde ile birlikte değiştirilmesinin teklif dahi edilmeyeceğine ilişkin kısımları ve Anayasa’nın tabii ki girişindeki temel hükümleri de bununla bağlı olarak kesinlikle tartışma konusu dahi edilmeyeceği açıklanmadığı müddetçe biz bu Anayasa tartışmalarının içinde yer alıp ona meşruiyet kazandıracak bir tavır içerisinde olmayız. Bunun öncelikle ortaya net olarak konulması gerekiyor.” 

Türkiye Barolar Birliği Başkanı Erinç Sağkan'ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle: 

"Anayasa toplumun tüm kesimlerinin uzlaşısı ile yapılmak durumunda"

“Egemenliğin Saray saltanatından alınması ve millete verilmesinin ruhunu temsil eden Anayasa’dır ancak 23 maddeden oluşan, içerisinde temel hakların düzenlenmediği, en önemlisi içerisinde laikliğin olmadığı bir Anayasa’dır. Haliyle 21 Anayasası’nın referans gösterilmesi bizde egemenliğin kayıtsız şartsız millette olduğu olgusundan ziyade başka kaygıları getiriyor. Ben o sebeple buradan bir çağrı yapmak istiyorum; gerçekten bir Anayasa yapılmak isteniyorsa bu Anayasa’da ne yapılmak istendiğinin, hangi maddelere nasıl bir bakış açısı getirilmek istendiğinin ilk önce kamuoyuyla paylaşılması gerekir. Çünkü Anayasa dediğimiz konu bir basit mevzuat düzenlemesi gibi sadece Meclis’te grubu bulunan siyasi partilerin tartışarak hayata geçirecekleri bir olgu değil. Anayasa toplumun tüm kesimlerinin uzlaşısı ile yapılmak durumunda. O sebeple meslek örgütlerinin, demokratik kitle örgütlerinin, üniversitelerin, kamu kurumu niteliğindeki meslek örgütleri de dahil olmak üzere birçok bileşenin görüşünün alınması gereken bir temel yasadır. Haliyle öncelikle neden yeni bir Anayasa’ya ihtiyacımız olduğu, çerçevesinin ne olacağı, hangi maddelerde nasıl bir düzenleme yapılması gerektiği gibi ihtiyacın neden hasıl olduğunu kamuoyu ile birlikte paylaşılmalı.” 

"Adalet Bakanı ve Bakan Yardımcısı Kurul'dan çıkmalı"

“Anayasa’nın yargıya ilişkin maddelerinde düzenleme ihtiyacı var. Örneğin Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun yapısı değiştirilmeli, Adalet Bakanı ve Bakan Yardımcısı Kurul'dan çıkmalı. Hakimler ve Savcılar Kurulu tamamen bağımsız bir yapıya kavuşturulup hakim ve savcı güvencesi bu ülkeye getirilmeli. Coğrafi teminat bu şekilde sağlanmalı. Savunma hakkı Anayasa’ya girmeli. Savunma hakkını temsil eden avukatın bağımsızlığı, Anayasa ile teminat altına meslek örgütü olan baroların bağımsızlığı ile birlikte alınmalı. Bunlar tartışılıyor mu zannetmiyorum ama sorarlarsa söyleyeceğimiz başlıklar mutlaka var.”

"Anayasa Mahkemesi'ni yok saymak popülist söylemden öteye gidecek bir unsur değil"

“Siyasilerin dönem dönem Anayasa Mahkemesi’ne dönük çok ağır söylemleri olabiliyor. Önemli olan AYM’nin bu söylemlerden etkilenip etkilenmediği. Siyasetçi günün konjonktürüne göre yorumlar yapar. Bizler hukukçuyuz, değerlendirmemizi hukukun üstünlüğü ve temel insan hakları çerçevesinde yaparız. Sonuç olarak Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin tarafı, 70 yıldır bu sözleşmenin altında imzası var Türkiye’nin. Türkiye, Avrupa Konseyi’nin kurucu ülkelerinden olan bir ülke. Haliyle öyle Anayasa Mahkemesi’ni kaldırmak, yok saymak popülist söylemden öteye gidecek bir unsur değildir. Çünkü Anayasa Mahkemesi olmasa dahi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi var insanların başvuru yapabilecekleri. Haliyle aradan Anayasa Mahkemesi’ni etkili bir üst mahkeme olarak hakları savunan bir mahkeme olmaktan çıkarsanız dahi insanların başvuracakları AİHM var. Bu aslında Türkiye’nin yönünü nereye çevireceği ile ilgili bir soru. Türkiye buna 70 yıl önce karar vermiş, Avrupa’da çağdaş, uygar medeniyet seviyesinde yer almayı rota olarak kendisine belirlemiş bir ülke."

"Anayasay'ya karşı bir başkaldırı bu"

"Anayasa’ya uyulmuyor. Uyulmadığının da somut örnekleri var. Bazı muğlak alanlar olabilir. Örnek vereyim ifade hürriyeti aslında bizim Anayasamızla tamamen güvence altına alınmıştır. Ancak baktığınızda özellikle yargı eliyle bu hak ve özgürlüklerin kısıtlandığını görebiliyoruz. Bu pek çok ülkede yaşanabilir, yorumdur çünkü. Bir ifadenin o ifade özgürlüğü sınırları içerisinde kalıp kalmadığı hakimin, savcının, yargı sisteminin yorumunun dışına çıktıysa eğer sistem cezalandırma yöntemine gidebilir. Ama AYM kararının uygulanmaması çok açıkça bu anlamda Anayasa’nın ilgili maddelerinin yok sayıldığı gerçeğini ortaya çıkarıyor ve daha da olumsuz tarafı açıkça Anayasa hükmü Yargıtay’ın ilgili ceza dairesi tarafından ihlal edildiği halde ki Anayasa’ya karşı bir başkaldırıdır bu, buna hiç kimse bir yaptırım ortaya koymadı. Biz Türkiye Barolar Birliği olarak üzerimize düşeni yaptık. Biz hem Hakimler ve Savcılar Kurulu’na, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi ile ilgili hem de Yargıtay Başkanlığı’na Yargıtay 3. Ceza Dairesi ile ilgili hem idari disipliner yönden işlemler yapılması için başvurularımızı yaptık. Hem de cezai anlamda soruşturma ve kovuşturma işlemlerinin yürütülmesi için başvurumuzu yaptık, takip de etmeye gayret ediyoruz. Ancak bugüne kadar bu olumsuz süreç ve hukuksuzluk sarmalının halen devam ettiğini görüyoruz. Can Atalay ile ilgili yapılan 3’üncü başvuru şu anda yine AYM’nin önünde. Maalesef yargının kendi attığı düğümü kendisinin çözmesi için büyük bir uğraş verdik. Ancak bunun mümkün olmadığını görüyoruz.”