Politika

Taşcıer: Erdoğan, 'kadın cinayetleri politiktir' savımızı bizzat doğruladı

CHP Genel Başkan Yardımcısı Gamze Taşcıer, Cumhurbaşkanı'nın kararıyla İstanbul Sözleşmesi'nden çıkılmasını eleştirerek, “Kadına yönelik şiddetin her çeşidinin önlenmesi için bütüncül politikalar öneren böylesine önemli ve etkili bir temel insan hakları belgesinden feragat eden Erdoğan iktidarı, kadınları kuşatan şiddetle mücadele etmek bir yana halihazırda var olan politika ve tedbirlerden de vazgeçme niyetinde olduğunu ortaya koydu" dedi.

Abone Ol

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkan Yardımcısı Gamze Taşcıer, İstanbul Sözleşmesi’nin kabul edilişinin 13'üncü yıl dönümünde, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kararıyla sözleşmeden çıkılmasını eleştirdi. "Kadınları kuşatan şiddetle mücadele etmek bir yana halihazırda var olan politika ve tedbirlerden de vazgeçme niyetinde olduğunu ortaya koydu" diyen Taşcıer, "Böylece yıllardan beri savunduğumuz, ‘Kadın cinayetleri politiktir’ savımızı da bizzat doğrulamış oldu” ifadelerini kullandı. 

Ankara Milletvekili ve Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Kadın-Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu Başkanvekili Gamze Taşcıer, 11 Mayıs 2011 tarihinde imzalanan İstanbul Sözleşmesi’nin yıl dönümü nedeniyle açıklamalarda bulundu.

CHP'li Taşcıer'in açıklamalarından öne çıkan başlıklar şöyle:

“İktidarın süregelen politikaları kadınları korumak yerine şiddeti teşvik eder hale geldi. İktidarın kadın hakları konusundaki karnesi kırıklarla dolu. 22 yıldır uyguladığı eksik ve zayıf politikalarla kadını şiddetin öznesi haline getiren bu iktidar cezasızlık kültürünün yayılmasına katkıda bulunuyor. İstanbul Sözleşmesi imzalanalı 4 bin 745 gün oldu. Bu süre zarfında Türkiye’de en az 4 bin 169 kadın, erkek şiddeti neticesinde hayattan kopartıldı. Şiddet bu kadar yaygınlaşmışken, taraf devletlere kadına yönelik her türlü şiddete ve suçlara karşı etkili, orantılı ve caydırıcı tedbirler alınması gerektiğini vurgulayan İstanbul Sözleşmesi’nden çıkmak, ‘biz cinayetlerin politik olduğunu kabul ediyoruz’ demektir.”

“Zihniyet değişmedikten sonra kanunlar değişse ne olur?"

TBMM’de Kadın-Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu’nda geçtiğimiz hafta açıklamalarda bulunan Adalet Bakanı’nın, “Türkiye’de son 22 yılda Temel Kanunlar değişti. Ceza kanunları, Hukuk Muhakemeleri, Ceza Muhakemeleri Usul Kanunları yenilendi” sözlerini anımsatan Taşcıer:

“Peki kadına yönelik şiddet geriledi mi? Karşı karşıya olduğumuz veriler bırakın gerilemeyi, Türkiye’de kadına yönelik fiziksel, cinsel, psikolojik ve ekonomik şiddetin boyutu her geçen yıl katlanarak arttığını ortaya koyuyor. Çünkü kadınları ötekileştiren, toplumsal yaşamdan soyutlayan, sosyal alanlardan dışlayan ve hayattan koparan şiddeti görmezden gelen, takdir indirimleriyle failleri cesaretlendiren eril yargı pratiği olanca gücüyle adalet mekanizması içindeki egemenliğini sürdürüyor. Şiddetin her türlüsünü yücelten zihniyet değişmedikten sonra kanunlar değişse ne olur? Adalet Bakanı’nın deyimiyle, ‘en iyi kanun kötü uygulayıcının elinde en kötü kanun’ hâline geliyor.”

"Kadını sürekli aile içinde tanımlama çabası şiddeti kökleştiriyor"

“Zorla evlilikler, küçük yaşta erken doğumlar, namus cinayetleri gibi bugün hala toplumun vicdanını kanatan suçlar karşısında tanık olduğumuz cezasızlık ve kadını sürekli aile içinde tanımlama çabası şiddetin kökleşmesine ve normalleşmesine katkıda bulunuyor. Bu da şiddetin görünmez kalmasına ve devam etmesine yol açıyor. CHP olarak, kadına yönelik şiddeti sonlandırmak için sadece yasal düzenleme yapmanın yetmeyeceğini defaatle ifade ettik. Kadına yönelik şiddetle cinsiyetçi önyargıların ışığında mağduru suçlayan ve faili aklayan bir yaklaşımla mücadele etmek mümkün değil. Bu bakımdan İstanbul Sözleşmesini, "Türk aile yapısını bozduğu" gerekçesiyle hedef göstermek iktidarın “Kadına yönelik şiddete sıfır tolerans” söyleminin gerçekle bağdaşmadığının kanıtıdır."

“Şiddetsiz bir geleceği birlikte inşa edeceğiz"

"Kadına yönelik şiddeti önlemenin öncelikli yolu yasa yapıcının çıkardığı kanunları arkadan dolaşan yürütmenin manipülatif algı operasyonlarını tamamen ortadan kaldıracak zihinsel bir devrim yapmaktır. Bunu da bugün ülke nüfusunun yüzde 65’ini yöneten Cumhuriyet Halk Partisi kadroları ilk seçimle birlikte gerçekleştirecektir. Yerel seçimler sonucunda ortaya çıkan tablo 22 yıllık iktidarın yarattığı sosyo-ekonomik çözülme ve tahribatın giderilmesi için Cumhuriyet Halk Partisi’ne önemli bir sorumluluk yüklemiştir. Daha demokratik, daha eşit, daha huzurlu bir toplum için hak temelli yeni bir sosyal mutabakatı sağlamak zorundayız. Bu bilinçle “İstanbul Sözleşmesi Yaşatır” demeye devam edecek, şiddetsiz bir geleceği hep birlikte inşa edeceğiz.”