Ülkemizin ilk ve tek uluslararası baskı resim okulunu kuran Ressam Prof. Dr. Basri Erdem, yok olmaya yüz tutmuş taş baskının yaygınlaştırılması ve eğitiminin verilmesine katkıda bulunuyor. Taş baskının tüm dünyada oldukça önem verilen bir sanat tekniği olduğunu söyleyen Erdem, “Taş baskı o kadar değerli ki, bu tekniği bilen herkes tüm dünyada kabul görür. Bu, gelecek nesillere bırakmamız gereken bir miras” diye bahsediyor. Erdem, taş baskı tekniğinin inceliklerini ve sanat hayatını 24 Saat Gazetesi’ne anlattı.
Ülkemizde ilk ve tek baskı resim okulunu kuran Erdem, çeşitli sanat atölyeleri düzenleyerek sanatseverlere ve genç sanatçılara ilham veriyor. Ressam, konuya dair “Sanat, kültürümüzün bir parçası, onu yaşatmak ve yaymak hepimizin sorumluluğu. Bu nedenle sanat eğitimine ve sanatçılara destek olmak için elimizden geleni yapmalıyız. Umarım gelecek nesillere daha da güzel bir sanat ortamı bırakabiliriz” diyor.
ERDEM, “TÜRK RESİM SANATINDA İSMİ OLAN BÜTÜN RESSAMLAR KÖY ENSTİTÜLERİNDEN YETİŞMİŞTİR”
Öğrencilik yıllarını anlatan sanatçı, o dönemki lise eğitiminin bugünkü üniversitelere eş olduğunu vurguladı. Türk resim tarihi için önemli isimlerin birçoğunun köy enstitülerinden yetiştiğini söyleyen Erdem, konuya dair “Çocukluk dönemimde başlayan resim serüvenimde özellikle köy enstitüsü kökenli okullardan gelmiş olmam çok büyük avantaj. Bugün Türk resim sanatında ismi olan bütün ressamların mayası oradadır” şeklinde konuştu.
Çocukluğunda aldığı nitelikli eğitimle profesörlüğe yükseldiği yılları özetleyen sanatçı, “1953’te resim ve müzik yönünden yetenekli çocukları sınavla aldıkları bugünkü güzel sanatlar lisesine gittim. Bu liseler bir tek İstanbul’da ve Ankara’da vardı. Üniversite düzeyinde eğitim verirlerdi. Orada çok önemli hocalarımız oldu. Türk resim tarihinde çok önemli yerleri olan Malik Aksel, İlhami Demirci, Gazi Eğitim Enstitüsü kurucu hocalarından Şinasi Barutçu’dan dersler aldık. Çocuk yaşımızda onlardan eğitim almak, tabiri yerindeyse üniversiteye orada başlamamıza neden oldu.
O dönem güzel sanatlar akademisinin dışında üniversiteler, fakülteler yoktu. 1983’te çıkan yasa ile milli eğitimdeki yüksekokullar üniversite bünyesine alındı. Öğretmen okulundan sonra eğitim enstitüsünü bitirdim. Köy çocukları olarak mecburi devlet hizmeti karşılığında hep yatılı okuduk.
Ardından devletin açtığı sınavla bugünkü adı Marmara Üniversitesi olan dönemin İstanbul Atatürk Eğitim Enstitüsü Resim Bölümü’nde asistan oldum. Orada 37 sene hocalık yaptıktan sonra profesörlüğe kadar geldik. 2007 yılında emekli olduktan sonra Işık Üniversitesi Feyziye Mektepleri’nde Güzel Sanatlar Fakültesi’nin kurucu kadrosunda görev aldım” diye konuştu.
“TÜRKİYE’DE TAŞ BASKIYI BİLEN 5-6 KİŞİ ANCAK VARDIR”
Litografi veya taş baskı sanatının yok olmaya yüz tuttuğunu belirten Erdem, sanatın inceliklerini şöyle anlattı: “Günümüzde Türkiye’de taş baskıyı bilen kişi sayısı 5 veya 6’yı geçmez. Taş baskı, bugünkü en gelişmiş ofset baskının anası olan bir tekniktir. Şimdi ofset baskıda çinko veya başka malzemelerden bir kalıp kullanılıyor, taş baskıda ise onun yerine de taş kullanılmış. Bunlar 10 santim kalınlığında mermere dönüşmemiş kireç taşıdır. Taş baskıyı Türkiye’ye 1840’lı yıllarda 2 Ermeni kardeş getiriyor. O dönem çok iyi Kuranı Kerimler basılmış ama ofset gelişince günümüzde sadece sanatsal amaçlı kullanılmaya başlanmış.”
“TAŞ BASKI BİLDİĞİNİZİ SÖYLEDİĞİNİZDE SİZİ GÜMRÜKTEN İÇERİ KİMLİK SORMADAN ALIRLAR”
Gönüllü olarak çeşitli şehirlerde çalışmalarını öğrencilere tanıtan sanatçı, bu uygulamanın devlet eliyle yapılması gerektiğini söyledi. Erdem, “Taş baskı o kadar değerli ki, tüm dünyada ‘Ben litografi biliyorum’ dediğiniz zaman kapıdan gümrük kontrolü yapmadan alırlar.
Baskı resimlerden oluşan çok değerli koleksiyonum var. Bu koleksiyon Giresun'dan başlayarak Karadeniz illerini dolaşıyor. Güzel sanatlar liseleri veya üniversitelerdeki çocuklar teknikleri öğrenmek için gözümüzün içine bakıyor. Biz de tanıtıyoruz, uygulama yapıyoruz. ‘Yeter ki gençlerimize katkım olsun’ diye düşünerek kendi masraflarımı cebimden karşılıyorum. Hiçbir siyasi ayrım yapmadan kim istiyorsa onlara gidiyoruz. Bu uygulamayı ya Güzel sanatlar Genel Müdürlüğü’nün ya da Kültür Bakanlığı’nın yapması lazım. Ülkemizin buna ihtiyacı var” diye konuştu.
“TÜRKİYE’NİN BAŞKA BİR YERİNDE BÖYLE BİR OKUL YOK”
Bu yıl Türkiye’deki ilk ve tek baskı resim okulunu kuran sanatçı, Cumhuriyet’in yüzüncü yılına özel bir açılış gerçekleştirdiklerini söyledi. Okulda yaz dönemi boyunca çeşitli atölyeler düzenleneceğini de duyuran Erdem, konunun ayrıntılarını şöyle anlattı: “2020’de Işık Üniversitesi’nden emekli oldum. Bu yıl Cumhuriyet’in yüzüncü yılına armağan olarak uluslararası bir baskı-resim atölyesi kurduk, ziyaretler devam ediyor. Türkiye’nin başka bir yerinde böyle bir okul yok. Mayıs ayının sonundan ağustosa kadar uluslararası yaz okulu, litografi, taş baskı, gravür ve heykel atölyeleri yapacağız.”
1948’de Lüleburgaz’da doğan sanatçı, ilköğreniminin ardından girdiği altı yıllık Kepirtepe İlköğretmen Okulu’nun sınavını kazanarak yatılı okuma hakkını elde etti. Öğretmen okullarının güzel uygulamalarından biri olan yeteneğe yönlendirme uygulamasından yararlanarak öğretmen okulunun üçüncü sınıfından dördüncü sınıfa geçerken ders notlarının aritmetik ortalamasının yüksek oluşuna paralel resim yeteneğinin öğretmenleri tarafından keşfi ile 1963 yılında yetenek sınavıyla İstanbul Ortaköy Öğretmen Okulu resim seminerine girdi.
Kültür ve pedagojik derslerinin yanı sıra ağırlıklı olarak haftada sekiz saat resim derslerinde temel sanat eğitimi aldı. 1966 yılında sınıf öğretmeni olarak mezun olan Erdem, ilkokullarda sınıf öğretmenliği yaptı.
Almış olduğu sanat eğitiminin dürtüsü ile şimdiki adı Marmara Üniversitesi olan dönemin İstanbul Atatürk Eğitim Enstitüsü Resim Bölümü’nün uygulamalı yetenek sınavını kazanarak 1967 yılında bölüme kaydını yaptırdı. Yatılı öğrencilik yıllarında Ziya Mayadağ, Selahattin Taran, İlhami Demirci, Malik Aksel, Osman Zeki Çakalo ve Süleyman Saim Tekcan gibi sanat eğitimcileri ve sanatçılardan dersler aldı.
Üç yıl gördüğü resim eğitiminin ardından resim öğretmeni olarak mezun olup 1970 yılından 1974 yılına kadar Urfa Kız Öğretmen Okulu’nda resim öğretmenliği yaptı.
Millî Eğitim Bakanlığı’nın eğitim enstitülerine eleman kazandırmak amacıyla açmış olduğu sınavı kazanarak 1974 yılında İstanbul Atatürk Eğitim Enstitüsü Resim Bölümü, Grafik Dalı öğretmenliğine atandı. Altı yıl sonra Atatürk Yüksek Öğretmen Okulu öğretmenliğine atanan Basri Erdem, 1985 yılında Marmara Üniversitesi’nde lisansını tamamladı. Doktoraya eşdeğer Sanatta yeterlik unvanını 1986’da alan sanatçı, 1. Asya Avrupa Bienali’ne katıldı. 1987 yılında Doçent 1997 yılında da Profesör oldu.
Yurt dışında çeşitli sanat etkinliklerine katılarak eserleri sergilenen Erdem, 2007 yılına kadar Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Eğitimi Bölümü’nde öğretim üyesi olarak çalıştıktan sonra kendi isteği ile emekli oldu.
Işık Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Grafik Tasarım Bölümü’nde öğretim üyesi olarak görev yaptıktan sonra özellikle gerçekleştirmek istediği müze ve atölyeler oluşturmak amacıyla Akademik yaşamına nokta koydu.
Tanınmış sanat galerilerinde çok sayıda kişisel sergi açan akademisyen sanatçının, yurtiçi ve yurtdışında birçok müze ve koleksiyonda eserleri bulunuyor.
SASAV (Sanatçılar ve Sanatseverler Vakfı) kurucu üyeliği ve yöneticiliği, UNESCO-AIAP-UPSD (Uluslararası Plastik Sanatçılar Derneği) üyeliği ve yöneticiliği görevlerini de yürüten sanatçı, halen doğduğu Akçaköy’e kurduğu sanat evi ve İstanbul Maltepe’de kendi olanaklarıyla kurduğu uluslararası sanat atölyelerinde çok dallı baskı resim-resim çalıştayları düzenliyor.