Takıntı…

Yusuf KANLI Kıbrıslı Rum bir arkadaş aradı. Bir kez daha fark ettim. Hani o meşhur bugün artık tarih olan bir bankanın reklamında da vurgulandığı gibi, “yok birbirimizden...

Abone Ol

Yusuf KANLI Kıbrıslı Rum bir arkadaş aradı. Bir kez daha fark ettim. Hani o meşhur bugün artık tarih olan bir bankanın reklamında da vurgulandığı gibi, “yok birbirimizden farkımız” ama biz Kıbrıs Türküyüz, vesselam. Yorgo, köklü bir aileden geliyor. Babası, amcası EOKA terör örgütü kurucuları, yöneticileri arasındaydı. Glafkos Klerides dönemi dışişleri bakanı ise Yorgo Yakovu da büyük halasının oğlu. Büyük kız kardeşi de uzun yıllar Temsilciler Meclisi genel sekreterliği yaptı. YOK BİRBİRİMİZDEN FARKIMIZ… Dedim ya, etnik ve ailesel kökeni hiç fark etmez. Mesela değerli dostum Serden Hoca aradığında ne sorabilir? “Kamuoyu yoklamalarını nasıl değerlendiriyorsun?” gibi bir analiz ya da “Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yayında rahatsızlanması neyin işareti olabilir?” gibi bir yorum isteyebilir değil mi? Öyle de, Yorgo da Serden de sorularına “Türkiye’de Erdoğan giderse Kıbrıs sorununa ne olur?” gibi ya da “Kıbrıs Rum lider Nikos Hristodulidis adada çözüm için kılını bile kıpırdatmaz. Ümitsiz vaka. Ona oy verenler zaten çözüm için oy vermediler. Kıbrıs Türk Cumhurbaşkanı Ersin Tatar da ümitsiz vaka. İki devletli çözüm de ama, ne olduğunu kendisi bile bilmez. Tek katalizör Türkiye olabilir. Orada seçim lider değişimi getirirse acaba etkisi ne olur?” Soru güzel de, tipik Kıbrıslı bakış açısı. Dedim ya etnik köken fark etmez, seçimin Kıbrıs’a etkisi tek merak konusu. Türkiye halkı demokrasi ile otokrasi arasında referandum yapacakmış, kendinin ve cumhuriyetin geleceğini belirleyecek bir oy kullanacakmış, bu sandık bir varoluşsal öneme haizmiş falan önemli değil. Varsa yoksa Kıbrıs’a etkisi ne olur bu seçimin… Enteresan değil mi? METAKSA YA DA DİKİLİTAŞ… ÖTESİ KİMİN UMURUNDA Ama esasında ezelden beri aynı mantalite hakim ada halkları arasında. O nedenle sıklıkla adanın her iki yarısında da basının bakış açısını geliştirmesi gerekiyor diye yakınmıyor muyuz? Rum tarafı Metaksa meydanından ötesini, Türk tarafında Dikilitaş’tan ilerisini göremiyorsa, ciddi bir sorun yok mu? Diğer yandan “yerel” olmak da tam da bu belki de. Adada olan biteni ve gerek Türkiye, Yunanistan, bölge ülkeleri, Akdeniz gelişmeleri ve dünya konuları hep Kıbrıs eksenli düşünülmekteyse, konulara hep Kıbrıs merceğinden bakılıyor ise bir sorun mu var, ciddi ve kuvvetli bir yerel anlayış mı var? Kısaca avantaj mı dezavantaj mı bu durum? KADER SEÇİMİ Çok kalmadı… Mayıs ayına merhaba dedik. 14’ünde sandık başında olacağız. Kıbrıs’ta ve yurt dışında oy verme işlemi çoktan başladı, 9 Mayıs’a kadar devam edecek. Sadece Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde 100 bine yakın seçmenin, gerek TC kökenli gerekse de Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı da olan Kıbrıs Türk seçmeni oy veriyor bu günlerde. Nasıl karar verdiklerini sandıklar açılınca göreceğiz. Türkiye’de ise oy vermeye giderken tabii ki kimse Bekir Bozdağ’ın yakışıksız şekilde dillendirdiği gibi şampanya şişesiyle secde arasında bir karar verecek falan değil. O tam bir saçmalık. Süleyman Soylu’nun iddia ettiği gibi de sandık bir darbe girişimi falan asla değil. Demokrasilerde iktidarlar seçimle gelir, ve gider. Gelen kutlar, giden ağlaşır, normaldir. Ancak, son dönemde uygulamasına son verilen bir demokrasi geleneğinin niye olduğunu gösteren yararlı örneklerdir gerek Bozdağ’ın gerekse de Soylu’nun saçmalamaları. İçişleri, Adalet ve Ulaştırma bakanlıkları eskiden seçim dönemlerinde bürokratlara bırakılır, siyasiler istifa ederdi. Seçim güvenliği için gerekli görülürdü bu durum. Ne kadar haklı imiş! KADER REFERANDUMU Bu seçim bir kader referandumu. Halkımız iyi düşünüp karar vermeli. Tek adam rejimini, otokrasiyi, gerginliği, sabah, akşam aşağılanmayı, hakareti, ötekileştirilmeyi mi tercih edecek yoksa çoğulcu demokrasiye, insanca bir yaşama, kural ve değerlerle şekillendirilmiş bir demokratik yönetim geçiş mi tercih edilecek? Bu bir yaşamsal önemde referandum? Denge denetleme, hesap verilebilirlik, şeffaflık, herkesin kanun önünde eşitliği, çoğulcu ve güçlendirilmiş parlamenter sistem mi, gerici bir ittifakın desteklediği, keyfine göre yöneten, denge ve denetimden yoksun tek adam rejimi mi?