Ekonomi

TAB Başkanı Ziya Şahin: Destekler maliyetlerimizin karşılığı olmalı

Türkiye Arı Yetiştiricileri Merkez Birliği (TAB) Başkanı Ziya Şahin, hayvancılık destekleri kapsamında arıcılara verilecek desteğin halihazırda maliyetler nedeniyle yetersiz görüldüğünü, gezgin arıcılıkta önemli kalem olan yakıt ve kristal toz şekerin kredili veya indirimli bir şekilde arıcılara verilmesi gerektiğini belirtti.

Abone Ol

Naz Akman

2024-2026 yıllarında üç yıl yapılacak olan hayvancılık destekleri açıklandı. Katsayı ve performansın baz alındığı yeni modelde küçükbaş hayvancılıkta hayvan başına 200 TL temel destek, arıcılıkta ise birlik üyelerine 100, üye olmayanlara ise 80 TL destek sağlanacak. Ayrıca kadın ve genç üreticilere ilave 40 TL, gezgin arıcılara ise yine ilave 30 TL destek verilecek. Türkiye Arı Yetiştiricileri Merkez Birliği Başkanı Ziya Şahin, son yıllarda yaşanan orman yangınları nedeniyle arıcılık faaliyet alanlarındaki daralmayı ve ekonomik kriz nedeniyle artan girdi maliyetlerini işaret ederek, arıcılara sağlanacak olan desteklerin her ne kadar yüzde elliye yakın artış gösterdiğini ifade etse de desteğin diğer sektörlerin altında kaldığını söyledi.

“Beklentimiz girdilerimizin kredili olarak karşılanması veya indirimli verilmesidir”

Şahin, geçen sene 60 TL olan arıcılık desteğinin bu sene 100 liraya çıkarıldığını anımsatarak, “Geçen yıllara göre desteklerde bir kıpırdanma görüyoruz. Arıcılık Türkiye’de birçok sektörü birbirine bağlayan önemli bir faaliyet alanı. Arı olmazsa tarım da olmaz, meralarda ot da olmaz, ayçiçek yağı da olmaz. Bu önemini göz önünde bulundurunca en az desteğe kavuşan alanın da arıcılık olduğunu görüyoruz. Bu anlamda alınganlık gösterip teşekkür etmekle beraber desteklerin yetmediğini söylemek durumundayım. Diğer sektörlerin altında kalan bir destek oldu, arıcılık üvey evlat konumuna düştü. Küçükbaş hayvancılıkta nasıl ki girdilere destek veriliyorsa arıcılıkta da temel maliyetler arasında yer alan mazot ve kışın arıların hayatta kalmalarını sağlayan kristal toz şeker gibi fiyat artışı ortada olan bu girdilere de gerekli destek verilmeliydi. Kasım ayından marta kadar arıların kışı geçirebilmelerini sağlayan besin ihtiyacını karşılayacak olan gıda kristal toz şekerdir. İklim şartlarına göre değişmekle birlikte kovan başı 20 kg şekerle besleme yapılması tüm dünyada kabul edilebilir bir miktar olarak görülüyor. Bugün 50 kiloluk kristal toz şekerin fiyatı en az bin 600 lira civarındadır. Yıl içinde binlerce kilometre yapan gezgin arıcının yakıt maliyeti de oldukça yüksek bir rakama çıkmaktadır. 30 lira destekle gezginci arıcılığı destekleyemezsiniz, arıcılık mazot demek, şeker demek. Öte yandan bir kilogram balın arıcıya maliyeti 261 TL. Bu maliyetteki bir balın piyasada kilosu 120-130 liraya alınıyor yani maliyenin yarı fiyatına. Dolayısıyla bu konjonktürde destekler maliyetlerimizin karşılığı olmalıdır. Beklentimiz girdilerimiz dediğimiz mazot, kristal toz şeker gibi kalemlerin kredili olarak karşılanması veya indirimli verilmesidir” sözlerine yer verdi.

“Balın kayıt altına alınmasını dört gözle bekliyoruz”

Sektördeki üreticilere üretim miktarlarına göre destek verilmesi gerektiğini belirten Şahin ayrıca ilave destekler kapsamında kadınlara yapılacak olan desteğin ilerleyen dönemlerde kötüye kullanılabileceği konusunda uyarılarda bulunarak, “Türkiye’de kadınların arıcılık yapmasını teşvik eden, kadınlarımızı bu alana kazandıran Türkiye Arı Yetiştiricileri Merkez Birliği’dir. 2019 yılında ‘kadınlar arı sütü üretiyor’ şeklinde projeler başlattık. Kadınlar arıcılık sektöründe propolis, arı sütü gibi incelikli işleri yapıyor. Ancak yıl boyunca onlarca kiloluk kovanlarla binlerce kilometre yol kat edip gezgin arıcılık yapmaları zor görünüyor. Dolayısıyla kadınlarımıza ayrıca destek verilmesi bir açıdan doğru ancak diğer açıdan ise farklı sorunlara sebebiyet verebilir. Gelecek yıl kadın arıcılarımızın sayısı birden yüzde 40’ın üzerine çıkarsa burada reel olmayan bir art niyet arayabiliriz. Çünkü sırf desteklerden faydalanmak için bu rakamın şişirilebileceğini ön görüyoruz. Birliğimiz üyesi tüm üreticilerimizin kovanları bellidir, kimin ne ürettiği ne kadar ürettiği istenilirse tespit edilir. Bu anlamda dünyaya rol model oluyoruz ancak 2019’dan bu yana neden ballarımız kayıt altına alınmıyor? Eğer istenilirse sektördeki merdiven altı bal üretiminin önüne geçilebilir, bugün açıklanan maliyetlerin altına bal satışı yapılıyor bu ne kadar gerçek bal olabilir ki? Sahanın kontrolü bakanlık ve il ilçe müdürlüklerindedir. Balın kayıt altına alınmasını dört gözle bekliyoruz” dedi.

“Çam balı alanlarına ayrı bir statü kazandırılmalı”

Son yıllarda artan küresel ısınma ve doğa felaketleri nedeniyle bal üretim alanlarının daraldığını ifade eden Şahin, üretim alanlarının geliştirilmesi gerektiğini belirtti. Şahin, “Küresel ısınma, iklim değişikliği, orman yangınları ortada. Aldığımız balın yüzde 70’ini orman alanlarından sağlıyoruz. 2020 yılından bu yana, yanan orman alanlarında ciddi kayıplarımız oldu. Türkiye’deki en büyük orman yangını 2020 yılında Muğla’da yaşandı, bal veren 6 bin hektarlık orman alanı yandı. Yanan ormanların yerine yapılan ağaçlandırma çalışmaları orada ancak 40 yıl sonra üretim yapılmasını sağlayabilir. Bu süreyi düşürmek için yanan ormanların yerine farklı coğrafyalarda transplantasyon yapılmasını istiyoruz, bu devlet eliyle yapılmalıdır. OGM planlı bir şekilde bunu yaygınlaştırılmalı ve bu alanları bal üretimi alanı haline dönüştürülmesi özellikle bekleniyor. Ürettiğimiz balın yüzde 40’ı çam balıdır, çam balında dünya lideriyiz. 9 milyon arı buralardan faydalanıyor, orman teşkilatı bu anlamda tedbir almalıdır. Çam balı alanlarına ayrı bir statü kazandırılmalıdır” diye konuştu.

“Arının yaşam alanlarını doğallaştırmalı”

Bal üretimi konusunda ayrıca ayçiçek ve pamuk alanlarının da korunması gerektiğini söyleyen Şahin son olarak, “Türkiye’de bal aldığımız bir diğer alan ayçiçek ve pamuk alanlarıdır. Trakya’dan Konya, Adana, Tokat’a kadar ayçiçeği üretiyoruz. Ancak son yıllarda ayçiçeğine umursamaz bir şekilde ilaç atılıyor. Çünkü ayçiçek ekili alanlar ile patates mısır ekili alanlar iç içe. Patatese haftada bir ilaç atılıyor, bu ilaçtan ayçiçekler de etkileniyor, arı buralara konamıyor veya ölüyor. Ayçiçek alanlarında arı olmazsa alınacak yağ oranı yüzde 60’a kadar düşer. Bu anlamda uyarılarda bulunduk, planlı üretime geçmeliyiz. Eğer arıya ihtiyacımız varsa arının yaşam alanlarını doğallaştırmalıyız. Bu böyle devam ederse 50 küsür yıldır sektörüne emek veren biri olarak üzünçle gidişatın kötü gittiğini belirtmek durumundayım. Bilimsel olarak TAGEM ile 10 proje ürettik, güvenleri için teşekkür ediyoruz. Önerilerimiz; üretim alanlarının geliştirilmesi, çam balı üretim alanlarını devlet eliyle kontrol altına alınması, hatta OGM’nin bu alanları çam balı üretim alanı olarak ilan edip geliştirmesidir. Dünya genelinde kestaneye en çok zarar veren böcek türü olan kestane bal arısıyla mücadelemiz devam ediyor, kestane balını daha fazla geliştirmemiz gerekiyor. Geven balımız var ancak yine üretim alanlarımız yok, gevenler Doğu’da yakacak olarak kullanılıyor. Balı kimliklendirmeliyiz, kayıt altına almalıyız, dünyaya balı satarken tüm analizleri yapıyoruz ama aynı analizleri iç piyasada yapmamız gerekiyor" değerlendirmesinde bulundu.