Nur Yıldız
Suriye, Heyet Tahrir Şam'ın (HTŞ) öncülüğündeki silahlı muhalif grupların ülkede kontrolü ele almasıyla yeni bir döneme başladı. Suriye'de 61 yıllık Baas rejimi yıkılırken, rejimden kaçıp Türkiye'ye sığınan milyonlarca Suriyelinin geri dönüp dönmeyecekleri merak konusu oldu.
Suriye'de muhalifler 2011 yılında Beşar Esad rejimine karşı özgürlük talebiyle ayaklandı. Rejim ise şiddetin dozunu artırdı. İç savaşa dönüşen çatışmalarda yüz binlerce kişi hayatını kaybetti. Silahlı muhalif gruplar uzun bir mücadeleye girerken, rejim uluslararası baskılara rağmen çözüme yanaşmadı.
İç savaşın şiddetlenmesinin ardından 29 Nisan 2011'de 252 kişilik bir Suriyeli mülteci grubu Hatay'dan Türkiye'ye girdi. Geçiçi koruma statüsüyle ülkeye alınan Suriyeli mültecilerin sayısı yıllar içinde 4 milyona yaklaştı. Bu statüdeki Suriyelilerin sayısı 3 milyon 737 bin 369 ile 2021 yılında en yüksek sayıya ulaştı.
İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya'nın birkaç gün önce paylaştığı 2024 verilerine göre ise Türkiye'de geçici koruma kapsamında 2 milyon 938 bin Suriyeli bulunuyor.
Suriye'deki gelişmelerle ilgili açıklama yapan Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Türkiye'nin, Suriye'nin egemenliğine ve toprak bütünlüğüne önem verdiğini belirterek, "Ülkelerini terk etmek zorunda olan milyonlarca Suriyeli artık ülkelerine dönebilirler" dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ise sürece dair ‘gönüllü geri dönüş’ vurgusu yaparak "Eli kanlı Baas rejiminin sona ermesiyle Suriye'de huzura ve güvenliğe giden yolun kapıları açılmıştır. Suriye'de barış ortamı kök saldıkça gönüllü geri dönüşlerin sayısı zamanla artacaktır. İlk günden beri bu meselede durduğumuz yer, tutumumuz bellidir. Türkiye, Suriye krizine daima vicdan odaklı yaklaşmıştır.”
Suriye’de ise HTŞ terör örgütü öncülüğündeki silahlı muhalif grupların İdlib'teki yönetiminin de başkanlığını yapan Muhammed el Beşir, yeni hükümeti kurmakla görevlendirildi. Suriye'nin geçici başbakanı El Beşir, geçici hükümetin ''Esad'ın kana susamış rejimiyle arasına mesafe koyan her yabancı devletle diyaloğa açık olduğunu'' söyledi.
“Sınır kapılarından gelen görüntüler ve haberler yanıltıcı olabilir”
Konuya ilişkin değerlendirmelerde bulunan Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü Sosyal Araştırma Yöntemleri ABD Öğretim Görevlisi Dr. Pelin Çağatay, bilhassa sığınmacı genç nesiller arasında doğduğundan beri Türkiye’de olup Suriye’yi hiç görmeyenler bulunduğunu belirterek sınır kapılarından gelen görüntüler için şunları kaydetti:
“2011 yılında başlayan Suriye savaşının üzerinden 13-14 yıl geçti. Savaş zamanı doğup buraya gelenler şu an 14 yaşındalar. Çocukken gelenler artık yetişkin oldular. Eğitimlerini Türkiye’de tamamlayan, buradaki okullardan, üniversitelerden mezun olanlar var. Ailesinden dolayı Suriyeli olup, Suriye’yi belki de hiç görmemiş, doğduğundan beri Türkiye’de olanlar var ve dolayısıyla Arapça’yı belki de hiç bilmeyenler var. Özellikle Suriyeli genç nesiller, ülkenin kültürel, sosyal ve ekonomik yapısıyla daha çok iç içe olmuş durumdalar. Bu faktörlerin geri dönme veya kalma üzerindeki etkileri nasıl olacaktır zaman içerisinde göreceğiz. Dolayısıyla şu anda sınır kapılarından gelen görüntüler ve haberler yanıltıcı olabilir. Ülkede neler olduğunu anlamak amacıyla durum tespiti yapmak üzere gerçekleşen nüfus hareketliliğinin anlık bir fotoğrafı da olabilir.”
“Suriye’deki koşullar iyileşmeden kitleler halinde geri dönüşler beklemek gerçekçi değil”
Suriye’de yaşanabilir bir ortam inşa edilmesinin uzun yıllar alacağının altını çizen Çağatay, bunun geri dönüşleri etkileyeceğini belirterek şunları aktardı;
“Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’nın (UNDP) yaptığı ve 2019 yılında yayımladığı bir çalışmada, Yemen’de 4 yıldır devam eden iç savaşın insani gelişmişlik düzeyini 21 yıl geriye götürdüğü ve devam etmesi halinde kazanımların 40 yıl geriye gidebileceği söylenmiştir. Savaşların insani kalkınma üzerindeki olumsuz etkisinin katlanarak arttığını düşünürsek 13 yıldır savaş yorgunluğu içinde olan Suriye açısından durumun pek de parlak olmadığını söyleyebiliriz. Dolayısıyla Suriye’de savaş koşullarının bitiyor olması olumlu olmakla birlikte güvenilir ve yaşanılabilir bir ortamın inşa edilmesinin uzun yıllar alabileceğini unutmamak gerekir. Oradaki koşullar iyileşmeden de büyük kitleler halinde geri dönüşler beklemek pek gerçekçi değildir. Kaldı ki literatürdeki çalışmalar, ailevi veya insani nedenlerle göç edenlerde geri dönüş oranının, ekonomik temelli göçlere kıyasla genellikle daha düşük olduğunu söylemektedir. Geri dönüş kararının menşe ve hedef ülkedeki koşullar, bireysel ve sosyal faktörler ile politikalar da dahil olmak üzere çok farklı bileşenlerden etkilenen karmaşık bir yapısı vardır. Bu nedenle bir anda mucizevi bir şekilde, akın akın geri dönüşler bekleyemeyiz.”
“Türkiye’ye yakın zamanda gelenlerin dönme ihtimali daha yüksek”
OECD’nin 2008’deki Uluslararası Göçe Bakış raporuna göre hedef ülkeye gelen göçmenlerin yüzde 20 ila yüzde 50’sinin geldikten sonraki 5 yıl içinde ya geri döndüğünü ya da başka bir ülkeye gittiğini aktaran Çağatay, benzer şekilde Uluslararası Göç Politikaları Geliştirme Merkezi’nin (ICMPD) 2012’deki raporunda da geri dönüşlerin en yoğun yaşandığı dönemin hedef ülkeye geldikten sonraki 2 yıl içinde gerçekleştiğini ve 5 yıldan sonra da belirgin olarak azaldığını dile getirdi. Çağatay, bu durumda Türkiye’de geçirilen süreyi dikkate almanın sağlıklı olacağını belirterek şöyle konuştu:
“Türkiye’de geçirilen süreyi dikkate alırsak, Türkiye’ye en yoğun göç hareketi 2013 yılında yaşandı. On seneyi aşkın bir süredir Türkiye’de yaşayan Suriyeli nüfusun büyük bir bölümünün dönmeyeceğini, Türkiye’ye yakın zamanda gelenlerin ise dönme ihtimalinin daha yüksek olabileceğini söyleyebiliriz. Geri dönenler elbette olacaktır ancak milyonlarla ifade edilecek büyüklükte bir geri dönüşün gerçekçi bir beklenti olmayacağı düşüncesindeyim.”
“Düşük ve yüksek eğitimli göçmenlerin geri dönme olasılığı daha yüksek”
Yaş ve eğitimin de geri dönüş kararını etkileyen faktörlerden olduğunun altını çizen Çağatay, şöyle açıkladı;
“Geri dönme eğilimi ile yaş arasındaki ilişki genellikle “U” şekilli bir eğri ile ifade edilir. Yani gençlerin ve ileri yaşlardaki göçmenlerin geri dönme eğilimi daha yüksektir. Benzer bir ilişki eğitim durumu için de söz konusudur. Düşük ve yüksek eğitimli göçmenlerin geri dönme olasılığı daha yüksek iken orta düzeyde bir eğitime sahip olanlar arasında menşe ülkeye geri dönüş daha az olmaktadır. Literatürdeki bu çalışmalar, bize Suriye’ye geri dönme potansiyeli olan nüfus hakkında kabaca fikir verebilir ancak bu iki parametreyle bir sonuca varmak doğru olmaz çünkü geri dönme kararının son derece değişken ve karmaşık bir yapısı vardır.”
“Ekonomik teşvikler tahmin edilenin aksine etkili olmamaktadır”
Geri dönüşü teşvik etmek amacıyla üretilen politikaların sürece etki edip etmeyeceğini değerlendiren Çağatay, şöyle devam etti:
“Alman hükümeti Suriye’ye uçak seferleri düzenleyip geri dönmek isteyen Suriyelilere 1000 euro verilmesini önerdi. Eğer ekonomik şartlar hedef ülkede daha cazip ise, bu tarz ekonomik teşvikler tahmin edilenin aksine o kadar da etkili olmamaktadır. Türkiye’de geri dönmeyi teşvik edici politikalar üretir mi bilemiyorum ancak bunların etkili olabilmesi için Suriye’deki ekonomik, sosyal ve politik gelişmelerin Türkiye’dekinden daha iyi olması gerekmektedir.”
“Yeniden entegreyi kolaylaştıracak programlamalar gerekiyor”
Türkiye’den geri dönüşün boyutunu konuşmak için erken olduğunu belirten Çağatay, “Suriye’deki gelişmelere bağlı olarak zamanla göreceğiz. Suriyeli nüfusun büyük bir kısmının Türkiye’de geçirdikleri uzun süreye bağlı olarak burada kalacağını öngörebiliriz. Suriye’ye gönüllü olarak dönmek isteyenler için ise düzenli ve insani bir şekilde geri dönüşünü sağlamak ve yeniden entegre olmalarını kolaylaştırmak için programlamaların yapılması gerekiyor” dedi.