Spekülatörlere dikkat
Utku ŞENSOY Alıp başını giden enflasyon her ne kadar frenleme eğilimine girdi denilse de güneşin bedava olduğu ülkemizde hesapsız yatırımlar nedeniyle çuvallar dolusu döv...
Utku ŞENSOY
Alıp başını giden enflasyon her ne kadar frenleme eğilimine girdi denilse de güneşin bedava olduğu ülkemizde hesapsız yatırımlar nedeniyle çuvallar dolusu döviz ödeyip ithal ettiğimiz petrol ve doğalgazın tetiklediği yüksek maliyetli elektrik, tarımdan gıdaya, üretimden tüketime her alanda fiyatlamanın katlanmasına neden oluyor. Üretim aşamasında kanayan yaraya yapılan pansumanlar çare olmayınca gıda arz zincirinin son halkasında yer alan marketlere neşter atılması bataklığın kurutulması yerine mahallede sivrisinek avına benziyor. İç dinamiklerin yanı sıra dış dünyadaki enflasyonist baskılar ve resesyon beklentisinin oluşturduğu sıkıntılı atmosfer işimizi kolaylaştırmıyor. Bir başka olumsuz etken de seçim sathı mealinde mali disiplinin rafa kaldırılıp hazineden kamuya, çalışana, emekliye bol kepçe para dağıtılmaya başlanması. Artan ücretler kısa bir süre yurttaşları rahatlasa da orta vadede piyasalar üzerinde negatif etki yaratıp, iğneden ipliğe her şeyde fiyat artışını tetikleyeceğini, çalışan ve emekliye verilen paranın bir süre sonra buhar olacağını, yeni artışlara gereksinim duyulacağını önceki yaşanmışlıklardan iyi biliyoruz.
Bu zincirleme reaksiyonun sonucunda borç harç para basıldıkça değer yitiren milli paramız, kaybedenler kulübünde dünyada en üst sıralarda yer almaya başladı. Türk Liramız, Merkez Bankası’nın milyarlarca dolar pompaladığı aralıklı müdahalelerine ve Kur Korumalı Mevduat benzeri enstrümanlara rağmen, Arjantin ve Mısır para birimlerinin ardından, geçtiğimiz yıl dolar karşısında en çok değer kaybeden üçüncü para birimi oldu.
2022’ye 13 lira seviyesinde başlayan doların artış hızı son dönemde biraz olsun dizginlenip, 19 liranın altında tutulsa da, seçim döneminde bunun sürdürülebilirliğinin nasıl olacağı merak konusu. Piyasaların dövizi nasıl fiyatlandıracağı, Ramazan ayı ve bayramın ardından yapılması beklenen seçim atmosferinde piyasalarda neler olabileceğini öngörebilmek pek de olası değil.
Tedavüle girdiği 2009 yılında en büyük banknotumuz 200 lirayla 125 dolar alabiliyorduk bugün ise, 11 doların altına düştü. Paramızın satın alma gücünün 14 yıldaki baş döndürücü erimesi, haliyle hepimizi derinden etkiliyor. Dileğimiz, spekülatörlerin manipülasyonlarına ve baskılarına rağmen huzur içinde sağlıklı bir ekonomik atmosferde seçimlere girip, bu süreci milli paramızın hırpalanmadan atlatmasıdır.
***
SOFYA’NIN AÇMAZI
Ekonomik sıkıntı Pandemi sonrası hemen her ülkenin ortak derdi, Almanya’dan İtalya’ya, Birlik dışındaki İngiltere’ye kadar Avrupa’nın başat ülkelerinde resesyon beklentisiyle Brüksel’in para musluklarını kesmesi en çok güçsüz ekonomileri ve küçük üyeleri etkiledi. Bulgaristan bir yanda ekonomik sorunlarla baş etmek için Brüksel’in kapısını aşındırırken, diğer yanda halkın bir kesiminin ülkeyi terk edip çareyi diğer AB ülkelerine gitmekte bulması nedeniyle sıkıntılı günler yaşıyor.
Todor Jivkov döneminde Türk azınlığa karşı uygulanan asimilasyon politikalarıyla 89’da zorunlu göçle azalmaya başlayan nüfus, AB üyeliğinin ardından gençlerin yurt dışına göçü ve ölüm oranlarına göre doğumların iyice azalması Sofya yönetimini kara kara düşündürüyor. 6 buçuk milyona düşen nüfus Bulgaristan’ın geleceği açısından kaygı verici.
Yaşadığımız coğrafyanın azizliğine bakın, bir yanda ipini koparan milyonlarca Orta Doğu ve Orta Asya kökenlilerin dolmasıyla 90 milyonu aşıp, onların barınma vb. giderleri için harcadığı milyarlarca dolarla ekonomisi sarsılan Türkiye, diğer yanda ülkeyi terk eden gençler yüzünden azalan nüfus nedeniyle ekonominin çarklarını döndürmekte zorlanan Bulgaristan…
Orta Doğu, Kafkaslar ya da Balkanlar, hep uçlarda gezinen bu geniş coğrafyada ne zaman bir orta yol bulunabilecek?
***
YİNE SEYİRCİ KALDIK
Yaşlanan Avrupa’da nüfusun azalması sıkıntılı bir durum ancak sürekli artan nüfusla ülkelerin yönetilemez hale gelmesi daha da tatsız. 5-6 çocuk yapıp, saldım çayıra Mevlam kayıra anlayışıyla hareket edildiğinde ilgisiz, sevgiden yoksun sokaklarda büyüyenler ilerde toplumun başına sorun açmaya başlıyor.
Mutsuz çocukluklarındaki marazi sorunluların sarmalında ergenliklerini geçiren insansılar, ölesiye sahiplenme dürtüsü içinde ben merkezli dünyalarında, kadın-erkek ilişkileri, birey olabilmenin faziletleri ve yaşam hakkı gibi toplumsal kurallardan bihaberdir. Çocukluğunda ebeveyn sevgisi görmediği için eline tutuşturulan oyuncak arabaya tutku ve ihtirasla bağlananlar, ya bıkınca kaldırıp bir kenara atar ya da kırıp imha eder. Kendi gettolarında toplumdan dışlanmış olarak kin ve nefretle büyüyen bu güruha mensup insansılar yüzünden, geçen yıl 334 kadınımız cinayete kurban gitti, 245 kadın da şüpheli ölüm sonucu yaşamını yitirdi. İstanbul Sözleşmesi’nden çekilen imzanın bu tablonun oluşumuna etkisi çoktan rafa kaldırıldı tartışılmıyor bile.
Ulu orta yapılan, “Kefenini hazırlasın” tehditleriyle göz göre göre katledilen yüzlerce kadınımız ve ailelerine karşı mahcubuz, çaresizce o canların katledilişine seyirci kaldık. Ne yazık ki şiddet bununla da sınırlı değil, 24 Saat gazetemizin dünkü manşetinde de yer alan Sağlık-Sen’in, “Sağlıkta şiddet Raporu”na göre geçen yıl 422 sağlık çalışanı şiddet kurbanı olmuş. Sözün bittiği yer desek yeridir.
***
DÜNYAMIZ ISINIYOR
Dünyanın dört bir yanında aşırı kalabalıklaşmanın sonucu bırakın sağlıklı yaşam alanına ve gıdaya, temiz suya erişimin bile büyük sorun olduğu tabloyla karşı karşıyayız. Bir yanda doymak bilmeyen hırsları, tüketim çılgınlıkları ve rant saldırılarıyla çevreyi saygısızca, hoyratça talan eden açgözlü kifayetsiz muhterisler, diğer yanda bir lokmaya muhtaç yaşam mücadelesi verenler… Böylesi bir dünyada çaresizlerin durumuna duyarsız kalamayan bireylerin sıkıntıdan beyni yanarken, renkli yaşam sürenler ballı börekli zevk sefa aymazlık içinde lüks yaşamlarını sürdürüyor!
Böylesi sıkıntılı yüz milyonlarca insanın olduğu bir dünyanın insanoğluna sağlıklı bir ortam sunması beklene bilir mi? Haliyle o da ısınıyor, tepesinin tası atıyor, iklimler değişiyor, orman yangınları çoğalıyor, kasırgalar daha da güçleniyor, deniz seviyeleri yükseliyor, kavurucu sıcaklıklarla kuraklık artıyor. Ocak ayının ortasındayız hala kar yok, hala toprak yağışlardan nasibini alamadı. NASA Yöneticisi Bill Nelson’un ifade ettiği gibi, "Bu ısınma eğilimi endişe verici”.