Milletin büyük kısmı huzursuz, gergin ve öfkeli. Yöneticilerimiz televizyonlarda nurlu ufuklar pembe tablolar çiziyorlar ama durum hiç de öyle değil.
Kime baksanız, kulağınızı nereye dayasanız şikayetçiden geçilmiyor. Ankara yerel seçim telaş ve heyecanıyla meşgul. Ülkenin maaşıyla geçinen kesimi ise, hayat pahalılığının acı pençesi altında ezilmeme mücadelesi veriyor. Emeklileri hiç sormayın, perişan durumdalar. Ev sahipleriyle kiracılar gırtlak gırtlağa, çoğu kavgalı ve mahkeme kapılarında alıyorlar soluğu.Kadınlarımız tedirgin, her gün cinayet, darp, taciz.. Gençler yarından umutsuz, darmadağınık bir eğitim politikası sonucu, okuma ve geçim zorluğu çekiyorlar. Diplomalı çocuklarımız işsizlikten kıvranıyorlar.
Yargının haline üzülmemek mümkün değil. Yüksek mahkemeler bile birbiriyle çatışıyor. Anayasa’ya saygı öteden beri yok ama şimdi mahkemesine de saygı göstermiyoruz ki… Her şey birbirine karıştı. Popülist politikalar, dini siyasete iyice bulaştıran bir yönetim, içinden çıkılamaz bir noktaya sürükledi ülkeyi. Oy alacağız diye iki milyondan fazla insanı 40 yaşında emekli ettik. Şimdi staja takılan genç insanlar da emeklilik istiyorlar. Yıllardır atama bekleyen öğretmenleri unuttuk. Ama cemaat bulamayan ve gereksiz yerlere yaptığımız pek çok yeni camiye imamları hemen tayin ediyoruz. Öteki dünyaya daha fazla yatırım yapan bir anlayışın elindeyiz.
Oysa bu dünyada çözüm bekleyen o kadar hayati sorunumuz var ki. Önce yönetim çizgimizi yönetimin değil, milletin arzuladığı sağlam bir zemine oturtmalıyız. Ekonomik durumumuzu düzeltmeye kararlıysak eğer, önce popülist politikalardan vazgeçmeli ve hemen devlette israftan vazgeçerek tasarrufa yönelmeliyiz. Halen Meclis’te görüşülen 2024 bütçesini inceledim, öyle masrafları köpürten ve coşturan rakamlara, zengin ülkelerde bile rastlanamaz. Pek çok hizmeti özelleştirmemize rağmen, memur ve personel sayımızı hala arttırıp duruyoruz. Ayrıca bu özelleştirme işleri, yandaş destekçilere güzelleştirme işleri haline dönüştü. Buna da dikkat etmek lazım.
Israrla yapmakta devam ettiğimiz yanlışları düzelteceksek eğer, işe önce Devlet Planlama Teşkilatını kurarak başlamalıyız. Öyle yaparsak, gece rüyamızda gördüğümüz işlere plansız programsız ve hesapsız girişmeyiz. İkide bir Anayasa’yı değiştirmeye de kalkışmayalım. AKP yönetimi döneminde tam 12 kere değiştirmiş, 134 hükmüyle oynayarak yaz-boz tahtası haline çevirmişiz. Aslında Başkanlık sistemine veda edip Parlamento sistemine dönebilirsek, sıkıntıların çözümü yolunu da önemli ölçüde açmış oluruz. Denetimsiz devlet yönetimi olmaz, olamaz. Denetim kurumlarını ciddi biçimde çalıştırırsak, yolsuzluk-usulsüzlük ve suiistimal kapılarını da kapatamasak bile kontrol altına almış oluruz.
Günlük yaşamı da disipline etmemiz şart. Serbest piyasa ekonomisini serbest soygun ekonomisi haline gelmekten mutlaka kurtarmalıyız. Üç kuruşluk şeyi beş liraya yiyoruz. Gıda maddelerinin fiyatlarını kontrol edemiyoruz. Üretici zarar ederken çarşı pazarda halk soyuluyor, arada komisyoncular zengin oluyor. Bunca rezaleti yaşadığımız bir dönemden mutlu olmamız ve yönetimden yakınmamamız mümkün mü?
İyice tembelleştik. Çalışmadan, üretmeden, ter dökmeden kazanalım istiyoruz. Büyükşehir yasalarıyla köyleri mahalle haline getirdik. Köylümüzü de kanunla çok yerde şehirli yaptık. Tarımı perişan ettik. Herkes kapağı devlete atmaya çalışıyor. Meslek okullarının sayısı çok azaldı. Buna karşılık Üniversite sayısını ihtiyacın üzerine çıkardık. Her yerde kar var gibi, her yerde Üniversite var. Ama hoca sayısı yetersiz. Bu yüzden bu yıl 4000 kişiyi profesör yapmışız. Elini sallasan profesöre değiyor artık. Ehiller mi, değiller mi tartışıp duruyoruz. Gençlerimiz mutlaka Üniversite tahsili yapmak istiyor. Çoğu işe yaramayan ve iş bulması mümkün olmayan branşlardan,yarım aydın olarak yetişiyorlar. Öyle olunca iş bulmaları da zor tabii.
Yazacak, eleştirecek çok şeyler var ama mevcut seçim sistemiyle ve siyasi partiler kanunuyla bu işleri çözemeyiz. Peki nasıl yapacağız, nasıl düzelteceğiz Türkiye’yi? Ortak akıldan yararlanmıyoruz, kişisel menfaatlerden vazgeçemiyoruz. Peki nasıl ve ne yapacağız.? Yapay zekaya sorsak mı? Belki o bir çözüm yolu gösterir.