Manisa'nın Soma ilçesinde, Fernas Madencilik'te çalışırken işten çıkarılan işçiler, iş güvenliği eksiklikleri ve düşük ücretlere dikkat çekmek amacıyla 25 Eylül'de başlattıkları yürüyüşlerini Ankara'ya taşımak için yola çıktı. İşçiler Ankara'da, Kurtuluş Parkı’ndan TBMM’ye yürümeyi planlamıştı. Ancak maden işçilerinin Ankara’ya girişi, polis tarafından Sincan ilçesinin Temelli girişinde engellendi.
Eylemdeki maden işçisi Özay Karakuş, yürüyüşlerinin engellendiği yerde yaptığı açıklamada şunları söyledi:
"Bir maden işçisiyim, ne sendika başkanıyım ne örgütleme uzmanıyım ne de temsilciyim. Burada 50 tane arkadaşız. Hiçbiri yer altında ölmek istemiyor. 301 kişinin şehit olduğu ocaktan ben sağ çıktım. Burada kolluk kuvvetiyle bizi halk olarak karşı karşıya getiriyorlar, soyutluyorlar. Hiçbir bakan sesimizi duymak istemiyor. Ben buradan eşime sesleniyorum, şayet ben ölürsem benim arkamdan gelecek sadakayı kabul etme. çünkü ben ölmek istemiyorum. 301 kişi öldüğünde herkes ev verdi, araba verdi, maaş verdi. Sen o sadakayı kabul edersen sana eşin olarak hakkımı helal etmeyeceğim.
"Gerekirse biz de öleceğiz. Çünkü o pislik madende ölmek istemiyoruz”
50 tane arkadaşımız 38 günden beri yoldayız. Hiçbir bakan, sağır olmuş ki bizi duymuyor. Hiçbir vekil, hepsi sağır olmuş, kör olmuş ki bizi görmüyor. Biz dilenmeye gelmedik. Biz bu yolda iki tane şehit verdik. Ali Faik ile Tahir Başkan'ı. Gerekirse biz de öleceğiz çünkü o pislik madende ölmek istemiyoruz. İş sağlığı güvenliği istiyoruz. Nasıl sen askerinin iş sağlığını, güvenliğini alıyorsan, tesisatını veriyorsan, polisinkini veriyorsan madencininkini de vereceksin. Biz küçük bir meze değiliz, biz işçiyiz. Üretiyoruz, en zor işi yapıyoruz. Depremde bizi hep üst düzeylerde, bütün kanallar gösteriyor. Bir gün olsun bu madenciler görevden kaçmadı. Marşa’ta da Hatay’da da Gölcük’te de hiçbirimiz işten kaçmadık. Karşılık beklemedik.
"Kolluk kuvvetini bize düşman ediyorsunuz. Biz vatandaş değil miyiz”
Demek istediğim şu ki şu kadar vicdanınız kalmamış ki kör olmuşsunuz. Bu işçilerin hakkını vermeyecek kadar sağır olmuşsunuz. Ben 38 günden beri ailemi, iki tane evladımı görmedim. Bu arkadaşlarımın hiçbiri görmedi. Belki beni vatan haini ilan edeceksiniz. Ben bir maden işçisiyim. Hiçbir partiye üyeliğim yok. Sadece sendikal haklarımı istedim. İş sağlığı güvenliği istedim. Beş arkadaşıma çıkış verdiniz. Biz iş sağlığı güvenliği olmadığı için, iki evladımızı yetim bırakmamak için yollara düştük. Lakin kolluk kuvvetini getiriyorsunuz, bize düşman ediyorsunuz. Amaç nedir? Biz vatandaş değil miyiz? Depremde polisle, askerle beraber cenaze çıkarmadık mı, insanları kurtarmadık mı? O zaman bizi dünya starı yaptınız. Bu kadar zor mu bizim haklarımızı savunmak? Bu kadar insanı neden zebil ediyorsunuz, neden yoksullaştırıyorsunuz?
"O zaman sendikaları kaldırın, boynumuza da tasma takın, köle olalım”
Bunlar dilenmeye gelmedi, ailelerine ekmek götürmeye geldiler. Aramızda çocuklarına kıyafet alamayan insanlar var. Biz aptal değiliz. Yollara neden düşelim? Hakkımız olmayan bir şeyi neden isteyelim? Siz o zaman sendikaları kaldırın, bakanlıkları kaldırın, biz köle olalım. Tarlada çalışalım, takın birer de tasma bize. Ben kendimi artık öyle görüyorum. Bu işçiler kendilerini tasma takılmış hayvan gibi görüyor artık. Nedir bu çektiğimiz çile? Neden durduruyorsunuz? İnsanların özgürlüklerini neden kısıtlıyorsunuz? Bir tane bakanı durduruyor mu kolluk kuvveti, bir tane vekili durduruyor mu? Durduramıyor. Ama kanunda durdurması gerekiyor. O da bir vatandaş. Eğer yüreği olan bir kişi çıkarsa ona da sonsuz teşekkürler ediyorum ve Allah razı olsun diyorum.”