Soçi’nin ardından
Utku ŞENSOY [caption id="attachment_421666" align="alignright" width="521"]
Utku ŞENSOY
[caption id="attachment_421666" align="alignright" width="521"] Erdoğan-Putin Soçi zirvesi[/caption]
Erdoğan-Putin mini zirvesi geçtiğimiz günlerde uluslararası kamuoyunun dikkatle izlediği önemli gündemlerden biriydi. Dikkatler, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın tahıl koridoru konusunda Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’i bu kez nasıl ikna edeceğine odaklanmıştı. Görüşmenin ardından Putin, “Biz tahıl anlaşmasını canlandırmaya hazırız. Ancak yeni anlaşma için Rusya’ya yaptırımların kaldırılması gerekiyor” şartını açıklaması uluslararası kamuoyunda soğuk duş etkisi yarattı. Putin, talepleri karşılanmadığı için anlaşmayı yeniden yürürlüğe koymadıklarını savunurken, “Batılı partnerlerimiz bizi dolandırdı. Birkaç gün içinde sözler yerine getirilsin biz bu tahıl koridorunun devam etmesi için kendi çabalarımızı sarf ederiz” sözleriyle topu karşı tarafa attı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ise, "Ukrayna yönetiminin yaklaşımlarını yumuşatması gerekiyor" cümlesiyle taraflar arasında gerginliğin yumuşaması yönünde bir hamleyi tercih etti, ancak bu çağrı Kiev'de karşılık bulmadı. Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy’nin başdanışmanı Podolyak’ın, Soçi buluşmasına ilişkin, “Gerçekçi olalım ve var olmayan seçenekler hakkında konuşmayı bırakalım” sözleri, Ankara’nın tahıl koridorunu yeniden canlandırma hamlesini başka bir bahara ötelemiş oldu.
Uluslararası politika böyledir, arzulanan sonucu alabilmek için, hele çatışan ülkeler arasında herhangi bir konuda arabuluculuğa soyunmuşsanız, yılmadan, bıkmadan ısrarla adımlarınızı atmaya devam etmeniz gerekir. Bu bağlamda Taraflar arasında Dışişleri Bakanlığının yapacağı mekik diplomasisinin sürmesinin, en son aşamada olgunlaşıp belirli bir yol alınabildiği takdirde liderlerin devreye girmesinin daha uygun olacağını düşünenlerdeniz.
***
YENİ BİR ENERJİ KRİZİ KAPIDA
Brezilya, Rusya, Hindistan, Güney Afrika ve Çin'in oluşturduğu küresel hasılanın üçte birini elinde tutan BRICS ülkeleri, önümüzdeki kış öncesi enerji konusunda atacakları adımın ilk sinyallerini vermeye başladı. İki buçuk trilyon dolarlık enerji gücünü elinde tutan bu beş ülke, vanaları kısma kararlarında devam edeceklerini açıkladı. Rusya, bu ay sonuna kadar günlük üç yüz bin varil kapasiteyle petrol pompalamayı sürdürüp, daha sonra kış boyunca kapasitesini artıracaktı. Ancak, ABD ve Avrupa’nın Moskova’ya yönelik ambargo ve yaptırımları kaldırılmaya yanaşmaması nedeniyle, bu ülkelerden yeni bir hamle geldi. Son dönemde Moskova-Riyad yakınlaşmasıyla, BRICS ülkeleri, Suudi Arabistan’ı da yanlarına alıp, enerji konusunda birlikte hareket etmeye başladı. Bu yakınlaşmanın ardından, Suudi Arabistan, günlük bir milyon varillik kesintiye devam etme kararını sürdürüyor. Böylece petrol konusunda 2024 yılı başına kadar güçlü bir arz kesintisi bekleniyor.
Önümüzdeki günlerde havalar soğuyacak kuzey yarı küredeki ülkeler soğuk kış şartlarında ham petrol stoklarını kullanıp talepte patlamaya yol açacak. Bu tablo ufukta ciddi bir enerji krizinin bile doğabileceği endişesini beraberinde getiriyor. Zira, Varil başı 70 dolarlar seviyesindeki ham petrol 90 dolarlar seviyesine çıktı. Yakın bir gelecekte bu artış daha da hissedilebilir seviyelerde olabilir. Dolayısıyla bu kış petrolde yeni yükselişler ve onun tetikleyeceği zamların kapıda olacağı zor günler bekliyor ülkemizi.
***
EKONOMİSTLER KARAMSAR
Enerjideki bu karanlık tablo aslında, hemen her sektörü derinden etkileyecek. Küresel finans kuruluşları bu olumsuz tablonun etkilerinin 2024 yılı boyunca dünyayı derinden etkileyeceği görüşünde.
Uluslararası ekonomi analistleri, faizlerin yüksek seyretmesi, Çin ekonomisindeki yavaşlama ve kırılganlık, yaşlı Avrupa ekonomisindeki ağırlaşma, enerji krizinin de tetiklemesiyle, gelecek yıl tüm dünya ekonomilerini hissedilebilir biçimde etkileyeceğini belirtiyor. Küresel finans kuruluşları, küresel ekonominin 2024 yılında zayıf bir performans sergileyeceği, artan talep doğrultusunda enflasyonun uzun bir süre daha yukarıda olacağı, bunun da Türkiye’nin yanı sıra pek çok gelişmekte olan ve gelişmiş ekonomilerin faiz seviyelerini yüksek seviyelerde tutmak zorunda kalacağı görüşünde.
Özetle 2024 yılında dünya ile birlikte ülkemizi hayli zor günler bekliyor. Ekonomilerde küresel yavaşlama kaçınılmaz. Yapmamız gereken, kemerleri iyice sıkmak, kamudaki çarçura son verip, harcamaları yaşamsal olanlar dışında tamamen kesip, mali disipline sıkı sıkıya bağlı kalmak. Geçim derdindeki dar gelirli yurttaşa vergi yükü bindirip, emekliye kök maaş formülüyle zam yapmama kurnazlığına giderek ulusal ekonomideki yük kaldırılamaz. Güçlüden zayıfa herkesten ekonomik gücü oranında adil biçimde bu zor dönemde elini taşın altına koyması istenmeli, beklenmelidir. Ucuz siyasi hesapları rafa kaldırıp yerel seçim hesabı yapmadan, elbirliğiyle ekonomiye odaklanmamız lazım, aksi takdirde kimin kazandığının pek de önemi yok, 31 Mart’ın ertesinde baharı değil kabusu yaşarız.