Siyaset bilimciler yanıtladı: Muhalefet ne yapacak?
Haber: Bilgesu Erdem
“Kader seçimi” diye lanse edilen 14 Mayıs ve 28 Mayıs seçimleri halihazırdaki iktidarın galibiyetiyle sonuçlandı. Meclis’te çoğunluğu elde edemeyen ve Cumhurbaşkanı seçiminden de mağlubiyetle ayrılan muhalefetin izleyeceği yollar merak konusu. Millet İttifakı’nda dengeler nasıl değişecek, muhalefet bundan böyle ne yapmalı sorularının yanıtını Siyaset Bilimciler Prof. Dr. Mithat Baydur ve Prof. Dr. Şebnem Oğuz, 24 Saat için verdi.
“Muhalefet şaşkın”
Prof. Dr. Mithat Baydur’a göre “Muhalefet, Altılı Masa çerçevesinde, kaybedilen seçimin şaşkınlığını yaşıyor ve her kaybedişte olduğu gibi herkesin birbirine dair incitmeden de olsa suçlaması devam ediyor.”
“Millet İttifakı’nın bileşenleri seçimlerin sonucunu farklı yorumladı”
Prof. Dr. Şebnem Oğuz ise, seçimden hemen sonra Millet İttifakı’nı oluşturan partilerin seçim sonuçları ile ilgili olarak yaptıkları açıklamalardaki farklılığa dikkat çekti ve “İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener seçim sonucunu normalleştirerek halkın hür iradesine saygı duymak gerektiğini belirtirken, Deva Partisi Ali Babacan seçim sonuçlarının gerçeği yansıtmadığına dair en ciddi itirazı yükseltti. CHP ise hem seçim sonuçlarını hızla kabullendi hem de özellikle yeni kabine açıklandıktan sonra iktidara karşı söylemini yumuşattı, Anayasa konusunda iş birliğine açık olduğunu belirtti.” ifadelerini kullandı.
CHP tabanı nasıl hissediyor?
Baydur, “Özellikle Altılı Masa’nın lokomotif partisi olan CHP’nin seçmenleri dört partinin (DEVA, Gelecek, Saadet Partisi ve Demokrat Parti) oy oranlarının üzerinde milletvekili aldığından hareketle bu ittifaktan (veya bu alışverişten) fazla karlı çıkmadığını ve CHP’nin sayısal anlamda yanlış hesap yaptığını söylüyor. Bunun dışında anlamsal çerçevede de CHP’nin bu muhafazakar camianın oyunu alabilme pahasına Türkiye’deki milliyetçi, mukaddesatçı ve muhafazakar camiaya fazla yaslanmasından kimlik kaybı olabilir tereddütü içerisinde. CHP’ye şimdilik eleştirilerini sürdürüyor.” diyerek CHP tabanının, partiye olası kırgınlığının altını çizdi.
MİLLET İTTİFAKI DEVAM EDER Mİ?
“Partiler arası bağ zayıflar”
Baydur, “Benim tahminim bundan sonra bu partilerle olan bağın biraz daha gevşeyeceği, muhtemelen geldikleri orijin itibarıyla (özellikle Deva ve Gelecek partisi) merkez sağ ve ve AK Parti orijinli olduklarından dolayı bazı oylamalarda iktidar partisiyle büyük ihtimalle birlikte hareket edeceklerdir.” dedi. İYİ Parti ile CHP arasındaki adaylık tartışmasına da değinen Baydur, “Onların da aralarındaki bağ biraz daha gevşek. Sadece bir siyasal ittifak bağı değil gönül bağı da kopmuş durumda. İstanbul seçimlerine dek tamir edilemezse, üstelik de HDP’nin arka arkaya istanbul seçiminde ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday çıkartmamasından dolayı, kendi camiasının “Kendi partimizden birine oy kullanmayacak mıyız hiç?” diye bir muhalif ses yükseltmesinden gelen bu tepki bağlamında onlar da İstanbul yerel seçimlerinde özellikle İstanbul’da aday çıkarırlarsa İstanbul seçimlerinin bile millet ittifakı açısından tehlikede olduğu görülüyor.” dedi.
“Temel söylem rafa kalktı”
Öncelikle muhalefetin içinde bulunduğumuz siyasal rejimi nasıl tarif ettiğine bakmak gerektiğine dikkat çeken Oğuz, “Millet İttifakı seçimlere kadar bu konuda ortak bir söyleme sahipti. Tek adam rejimi ya da ucube sistem olarak adlandırdıkları cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine karşı güçlendirilmiş parlamenter sistemi savunuyordu. Seçim sonuçları artık bu projeye izin vermiyor dolayısıyla ittifakı bir arada tutan bu temel söylem de kendiliğinden rafa kalkmış görünüyor.” değerlendirmesinde bulundu.
“Erdoğan’a karşı ılımlı bir siyaset izlenecek”
Oğuz, “Yeni kabinedeki isimler Millet İttifakı’nı oluşturan partilerce genel olarak olumlu karşılandı. Yeni isimler “işini bilen” kişiler olarak görüldü, yapılan yorumlarda yeni kabinede “liyakat”a dikkat edildiği vurgusu öne çıkarken, Erdoğan’a “sadakat” boyutu geride kaldı. Dolayısıyla önümüzdeki süreçte Millet İttifakı’nın dağılacağını ve bazı aykırı sesler dışında var olan rejimin “normal” olduğu kabulüyle Erdoğan rejimine karşı ılımlı bir muhalefet sergileneceğini varsayabiliriz.”
Peki ya Emek ve Özgürlük İttifakı?
Prof. Dr. Şebnem Oğuz, Yeşil Sol Parti’nin seçim sonrası yeniden yapılanma sürecini hızla başlatan tek parti olduğunu vurguladı; “Emek ve Özgürlük İttifakı ise siyasal rejimin faşizan niteliği, seçim sonuçlarının gerçeği yansıtmadığı, yeni kabinede isimler değişse de seçim öncesi politikaların derinleşeceği tespitiyle Millet İttifakı’ndan ayrışıyor. Bu noktada Yeşil Sol Parti’nin ayrı bir yeri olduğunu da belirtmek gerekir. YSP'nin seçim sonrasında hem faşizmin kurumsallaşmakta olduğu tespitini sürdüren hem de istenen sonuçları alamadığı için özeleştiri ve yeniden yapılanma sürecini hızla başlatan tek parti olduğunu söyleyebiliriz.” ifadelerini kullandı.
BUNDAN SONRA MUHALEFETİN STRATEJİSİ NE OLMALI?
Oğuz’a göre, “Öncelikle siyasal rejimin bugünkü haline evrilme sürecini anlamak önemli. AKP’nin 21 yıllık iktidarı altında devlet aygıtı köklü bir dönüşüme uğradı, Batı yönelimli sermaye ve emperyal güçlere dayalı iktidar bloğundan uzaklaşarak İslamcı sermayeye ve Batı-dışı emperyal güçlere dayalı yeni bir iktidar bloku oluşturma konusunda köklü adımlar attı. Sadece Diyanet’e ve savaşa ayrılan bütçeye bakmak bile bu dönüşümün boyutlarını görmek açısından yeterli. Bu durum aynı zamanda ekonomik krizin de temel nedenlerinden birini oluşturuyor.”
Oğuz sözlerine, “Seçimden sonra bu yönelimde temel bir değişiklik yapılmaksızın Batılı iktidar bloğuna da bir ölçüde güven vererek ekonomik krizi sürdürülebilir hale getirmek üzere adımlar atıldı. Mehmet Şimşek iktidarın siyasal İslamcı temel yönelimlerini değiştirmeksizin Batı’dan sermaye akışını sağlamak üzere tercih edildi. Ancak bütçenin %20’sinin savaşa ayrıldığı bir rejimde ekonomik krizin bu tür yöntemlerle aşılamayacağı açık. Hakan Fidan’ın Dışişleri Bakanı olarak görevlendirilmesi savaş politikalarının derinleşerek devam edeceğini gösteriyor. Bu noktada muhalefetin öncelikle bu yönelime karşı çıkması önemli.” diyerek devam etti.
“Sol muhalefetin ise artık seçim-sokak ikiliği çerçevesinin dışına çıkması gerekli”
Oğuz, “Seçim sonrasında muhalefette oluşan moral bozukluğunu hızla aşıp seçim çalışmalarında kurulan bağları canlı tutmak gerekiyor. Yerel seçimler bunun için önemli bir fırsat sunuyor. Kılıçdaroğlu’nun özellikle ikinci turda giriştiği milliyetçilik yarışı konusunda özeleştiri vermesi ve sosyal demokrat çizgiye yönelmesi, genel olarak sol muhalefetin ise artık seçim-sokak ikiliği çerçevesinin dışına çıkarması gerekli. Zira seçimler de sokak eylemleri de kitleleri harekete geçirmek açısından önemli olmakla birlikte içinde bulunduğumuz rejimi dönüştürme noktasında yetersiz kalıyor.” dedi.
“Karşı mahalle ile temas”
Oğuz, “Sol muhalefet partilerinin kendi tabanlarını konsolide etmekten çok karşı mahalleye temas ederek, iğneyle kuyu kazarak uzun soluklu bir ideolojik mücadele hattı örmesi gerekiyor” sözleriyle konuşmasını noktaladı.
Bunlar da ilginizi çekebilir