Eski Ülkü Ocakları Sinan Ateş'in öldürülmesine ilişkin davanın ilk duruşması, Ankara 32. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'nde görüldü. Duruşmada sanıklar hazır edilirken, duruşmayı müştekiler ile bazı siyasiler de takip etti.
Duruşmaya, tutuklu sanık eski Ülkü Ocakları yöneticisi Tolgahan Demirbaş'ın savunmasının alınmasıyla devam edildi.
Hakkındaki suçlamaları reddeden Demirbaş, "Benim böyle bir işin içinde olmam söz konusu değil. Maktulle hiçbir husumetim ve tanışmışlığım yoktur. Diğer sanıklarla da hayatımın hiçbir anında bir araya gelmedim. Ben onları tanımam, onlar da beni tanımaz" dedi.
Ateş'in öldürüleceğinden haberinin olmadığını savunan Demirbaş, "Benim bu olayla hiçbir alakam yoktur. Hayatımda hiç kimseyi bir suça sevk etmedim. Dosya FETÖ iltisaklı basın mensuplarına sızdırılarak bu süreçte algı operasyonu yürütülmüştür. Benim vicdanım rahat. Olay olup bittikten sonra bir camiayı zan altında bırakmak maksadıyla yapılmış olan kamuoyu baskısı ve algı operasyonuyla tutuklanan bir kişiyim ben" ifadelerini kullandı.
Olayın ardından kendisi hakkında medyada "komplo teorilerinin yer aldığını" savunan Demirbaş, buna rağmen Ankara'dan ayrılmadığını, davet üzerine de savcılığa gittiğini anlattı.
Sanık Demirbaş, cep telefonunda yer alan bilgileri sakladığı iddiasını yalanlayarak, "Kamuoyu, sosyal medya baskısıyla değil, somut delillerle bir yargılama olursa aklanacağıma inanıyorum." diye konuştu.
Telefonunda yapılan incelemelerde Sinan Ateş'le ilgili araştırmaları neden yaptığı sorulan Demirbaş, şöyle devam etti:
Ben cep telefonumu 'bu olayla hiçbir bağım, alakam yok' diyerek kendi rızamla şifresiyle teslim ettim. Bu cep telefonunda çıkanlar olaydan 8 ay önce olup, bu olayla alakalı değildir. Geçmişte üzüntü verici bir olay yaşanmıştı. Yaşanan üzüntü verici olay sebebiyle kendisine camiada bir tepki oluşmuştu. Bu sebeple de arkadaşlar maktulün evinin önüne pankart asarak protesto yapmak istediler. Herkes kendi çapında pankartın asılacağı yerle ilgili çaba sarf etmişti. Ben de bu çabayı gösterdim. O bilgilerin maktulün ev adresi olduğunu bilmiyorum. O eve hiç gitmedim, kimseyi de yönlendirmedim. Maktule ait uçuş bilgisini kimseye atmadım, kimseyi yönlendirmedim.
Sanık Demirbaş, hiçbir kamu görevlisinden maktul veya bir başkası için bilgi talep etmediğini öne sürdü.
Davanın sanıklarından dönemin Cinayet Büro Amiri Mustafa Ensar Aykal ile yaptıkları görüşmeye ilişkin soru üzerine Demirbaş, "Bu kişinin beni aradığı doğrudur. 'Çukurambar'daki olaydan haberin var mı?' diye sordu. Ben de 'Haberim yok' dedim, 'Tamam' dedi, kapattı. Birinci konuşmadan sonra bir kez bile hiçbir yerde hiçbir şekilde kendisiyle iletişim kurmadım." savunmasını yaptı.
Demirbaş, soru üzerine, davanın tutuklu sanıklarından Çağlar Zorlu'nun kendisine bir bilgisayar programından bahsettiğini, bilgileri girince ilgili kişilerin yerinin program tarafından tespit edildiğini söyledi.
"Ateş'in evinin önüne pankart asmak" için Ateş'in bilgilerine bakmasını istediğini aktaran Demirbaş, "İki adres verdi, o adreslerin hiçbirine gitmedim, kimseyi yönlendirmedim. Zaten o adresler de sahtedir, raporlarda da ortadadır. Ben, 'haylazmış, kulak çekeceğiz' gibi hiçbir ifade kullanmadım." diye konuştu.
Cinayetten önce Emre Yüksel'e konum gönderdiği, konumun tetikçi Eray Özyağci'ye gelen konum ile aynı olduğunun hatırlatılması üzerine Demirbaş, şu iddialarda bulundu:
"Bunun nasıl olduğu hakkında bir fikrim yok. Sosyal faaliyette bulunmak için yıllardır gittiğim bir çiftlik evine gitmeye karar verdim. Emre Yüksel bir gün önce ruhsatlı tabanca almıştı, atış yapacaktı. Olay günü Yüksel ben babamlarda otururken beni aradı, yanında arkadaşı olduğunu söyledi. Bana ne yapacağımı sorunca ben de çiftliğe geçeceğimi söyledim. Ben geçtim, merkezi bir yerden kendisine konum attım. Emre gecikeceğini söyleyince benzinliğe girdim. Bu arada Yüksel misafirinden ayrılamadığını söyleyince ben direkt çiftliğe geçtim. Sonra Emre beni aradı, misafirle beraber yemeğe gideceğini söyledi. Ben de onlarla buluşmak için Ankara'ya döndüm ve beraber yemek yedik. O konumun başka birinde çıkmasından bilgi sahibi değilim."
Ankara emniyetinden cinayetle ilgili bilgi notu
Tolgahan Demirbaş, telefonuna Ankara emniyetinden cinayetle ilgili bilgi notu gelmesine ilişkin soru üzerine ise "Bilgi notunu ben talep etmedim." dedi.
Sanık Demirbaş, "Ben ve ailem mağduruz. Olayla hiçbir alakam yokken 'azmettiren' deniliyor. Tahliyemi, davanın sonunda da beraatimi talep ediyorum" ifadelerini kullandı.
Olay günü cep telefonundan Sinan Ateş'le ilgili neden arama yaptığına dair soru üzerine Demirbaş, olay gecesi İstanbul'da bulunduğunu anımsatarak, "geçmişte camiada görev almış biriyle ilgili gelişmeleri takip ettiğini" belirtti.
"Olay günü Olcay Kılavuz ile görüştüğümü hatırlamıyorum"
Demirbaş, soru üzerine, "Olay günü Olcay Kılavuz ile görüştüğümü hatırlamıyorum, olay başka yöne çekilmek isteniyor. Tespit vardır bilemem, varsa bilirkişi raporu hatalıdır." diye konuştu.
Sanık Aykal ile bir yazışmasında Sinan Ateş'i kastederek, "Onun ipini çekmişler" ifadesinin ne anlama geldiği sorusu üzerine Demirbaş, "İpini çeken eden yok. Ben böyle bir şeye hiçbir ortamda şahit olmadım. Orada 'ipini çekmişler'den kastım; teşkilatla, camiayla bir bağı olmadığı, aforoz edildiği anlamında kullandığım bir tabirdir" iddiasında bulundu.
Tetikçinin evinde kaldığı sanık savunma yaptı
Savunması alınan sanık Zekeriya Asarkaya, hakkındaki suçlamaları kabul etmediğini söyledi.
Ateş'e Allah'tan rahmet, ailesine de başsağlığı dileyen Asarkaya, "İstemeyerek böyle bir işin içinde bulunduğumdan kendimi suçlu hissediyorum. Sanki rüyadaymışım gibi geliyor. O kadar cezaevi hayatım var ama böyle bir şey görmedim" dedi.
Kendisini arayan, dosyanın sanıklarından Hakan Saraç'ın arkadaşının kalacak yere ihtiyacı olduğunu söylediğini ifade eden Asarkaya, "Bana, 'Misafir edebilir misin?' dedi. Ben de bir müddet düşündükten sonra kabul ettim. Bu kişiler, birkaç gün evimde kaldı. Bana, alacak meselesi olduğunu o yüzden Ankara'ya geldiklerini söylediler. Suçsuz yere cezaevinde yatıyorum. Haberim olmadan kullanıldım. Böyle bir cinayet işleneceğinden haberim yoktu. Beraatimi talep ediyorum" diye konuştu.
Diğer sanıkların savunmaları
Savunma yapan sanık Hakan Saraç da suçlamaları kabul etmediğini belirterek, 16 yıldır kaldığı cezaevinden izinle çıktığını söyledi.
Sanık Suat Kurt'un kendisini arayarak Ankara'da kalacak yer sorduğunu anlatan Saraç, "Bana, hastası olduğunu, otelde kalacak parasının olmadığını söyledi. Suat Kurt'la bir samimiyetim yoktu, bu soruyu sormasına şaşırdım. Kendisi de daha önce cezaevinde kaldığı için üzüldüm. Cezaevinden arkadaşım Zekeriya'yı arayıp ona sordum. Benim hikayem bundan ibaret. Rahmetli Sinan Ateş'in adını cezaevinde duydum. Bu olayla bir ilgim yok" dedi.
Sanık Aşkın Mert Gelenbey ise Özyağci'yla çocukluk arkadaşı olduğunu belirterek, 2019'da polis memuru olarak İstanbul'a tayininin çıkmasının ardından kendisiyle birkaç kez görüştüğünü anlattı.
Özyağci'nin 26 Aralık 2022'de kendisini arayarak Ankara'ya gitmek isteyip istemediğini sorduğunu söyleyen Gelenbey, "Maddi durumumun müsait olmadığını söylemem üzerine, 'Ben aracı ayarlarım, sen de orayı gezmiş olursun.' dedi. Ben de kabul ettim. Bana aranması olduğunu söylemedi. Söyleseydi asayiş ekiplerine teslim ederdim" diye konuştu.
Dosyanın sanıklarından Murat Can Çolak'a Ankara'ya birlikte gitme teklifinde bulunduğunu aktaran Gelenbey, Ankara'ya gitme amacının hem ağabeyini görmek hem de bir mekanda eğlenmek olduğunu savundu.
Aşkın Mert Gelenbey, "Kocaeli civarında Murat Can uyumaya başlayınca Eray ön koltuğa geldi. Ankara'da ağabeyimi arabaya alınca Eray arka koltuğa geçti ve uyudu. Eray'ı gideceği adrese bırakmaya yakın bir yerde uygulama noktasına geldik. Aracın iç ışıklarını açtım. Ekipler, 'Gençler geçin' dedi. Eray'ı gideceği adrese bıraktıktan sonra bir büfeden alkol aldım. Murat Can, İstanbul'dan Ankara'ya kadar hep uyudu. Murat Can uyanmayınca, ben de ağabeyimi gördüğümden İstanbul'a geri döndük" ifadelerini kullandı.
Savunmanın ardından mahkeme başkanı, bugünkü duruşmada 8 sanığın savunmasının alındığını belirterek, duruşmanın yarına bırakıldığını bildirdi.