Alican Uludağ
“Sinan, tehditler başladığından bana aslında ‘İzzet Ulvi Yönter ile Semih Yalçın benim öldürülmem için Ahmet Yiğit Yıldırım ile Olcay Kılavuz’a talimat vermişler onlar da kapı kapı kiralık katil arıyorlarmış’ dedi.”
Bu sözler, Ankara’nın orta yerinde 5 kurşunla öldürülen Sinan Ateş’in Ayşe Ateş’e ait.
Ateş, duruşmada söylediği bu sözler ile aslında “asıl faillere” işaret ediyor.
İzzet Ulvi Yönter ve Semih Yalçın, MHP’de Genel Başkan Yardımcısı olarak görev yapıyor. Ahmet Yiğit Yıldırım Ülkü Ocakları Genel Başkanı. Olcay Kılavuz ise dönemin MHP Mersin Milletvekili idi.
İzzet Ulvi Yönter’in özellikle bu süreçte Sinan Ateş haberlerini yapanlara karşı agresif sözleri boşa değil. Soruşturmayla yakından ilgilendiği de sır değil. Kimleri aradığı da. Soruşturmanın nereye uzanacağını gayet iyi biliyordu.
Ayşe Ateş’in sözlerinden sonra Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın artık bu 4 isimle ilgili harekete geçmesi gerekiyor.
Zaten Yıldırım ve Kılavuz hakkında Ankara Adliyesi’nde soruşturma dosyası var. Ancak savcılık, o dosyanın kapağına dokunup açamıyor.
Dokunamamasının nedeni elbette siyasi. MHP, Cumhur İttifakı’nın ortağı olduğu için Kılavuz ve Yıldırım ile ilgili soruşturma dosyası rafa kaldırıldı.
AKP ile MHP arasındaki ittifak sürdüğü sürece, iki isme dava açılması mümkün görünmüyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, belki de bir taşla iki kuş vurmak istiyor. Bir yandan Cumhur İttifakı’nın sürmesini sağlamak, diğer yandan ayrılan dosyayı MHP’ye ayrılan sopa olarak kullanmak.
Elbette MHP de bunun farkında.
Peki, ayrılan dosyanın baş şüphelisi Ülkü Ocakları Genel Başkanı Ahmet Yiğit Yıldırım kim?
Sinan Ateş’in ardından bu göreve getirildi ve Yönter-Yalçın ikilisine yakın bir isim.
Aynı zamanda 4 Mart 2022’de Ülkü Ocakları’nın kontrolünde olan Orhun Haber adlı sitede “Bir ihanet Ateş’i” başlıklı yazı ile Sinan Ateş hakkındaki süreci başlatan isim.
Bu haberle Sinan Ateş önce hedef gösterildi, ardından Ülkü Ocakları merkez, il ve ilçe yöneticileri tarafından sistematik şekilde tehdit edilmeye başlandı.
Perde gerisinden de Yıldırım, Tolgahan Demirbaş’tan Sinan Ateş’in adresinin bulunmasını istedi.
Demirbaş, bunun için Ankara Emniyet Müdürlüğü Cinayet Büro Amiri, Komiser Mustafa Ensar Aykal’a 10 Mart 2022’de “GB istedi” diyerek mesaj attı. Aykal da numaranın “önceki GB’ye çıktığını” söyledi. Demirbaş da “aynen, onun ipini çekmişler” dedi.
Demirbaş her ne kadar savunmasında, Mersin’de 15 Mart 2022 Çağrı Ünel’e saldırı girişimi sırasında bir Ülkü Ocakları mensubunun öldürülmesine tepki olarak pankart asma eylemi için bu adresi istediğini söylese de o tarihte henüz Çağrı Ünel olayı yaşanmamıştı.
Ahmet Yiğit Yıldırım, Sinan Ateş’in yurda giriş yapıp yapmadığını da Demirbaş’tan öğrendi. Demirbaş, eski MİT görevlisi Çağlar Zorlu’dan aldığı konum bilgisini Yıldırım’a “arz ederim” diyerek gönderdi.
Ülkü Ocakları Ankara İl Başkan Yardımcısı Suat Yılmazzobu, Sinan Ateş’in Yenimahalle’deki ev adresini 8 Nisan 2022’de Tolgahan Demirbaş’a gönderdi. Ülkü Ocakları Genel Başkan Yardımcısı Burak Kılıç, aldığı bu adres bilgisi üzerine Sinan Ateş’in Yenimahalle’deki evinin önünden keşif yaparak fotoğrafını Demirbaş’a attı. Kuşkusuz bu yazışmalar, Ülkü Ocakları yöneticilerinin genel başkanlarının talimatı olmadan bu tür işlere girmesi mümkün değil.
Bütün bu yazışmalarda, cinayet organizasyonu için Tolgahan Demirbaş’ın görevlendirildiği açık. Zaten Demirbaş’ın cinayetten sonra tetikçiyi kaçırması da bunun başka bir delili.
Ancak Tolgahan Demirbaş’ın “ipini çekmişler” demesi, ettiği cinayetle ilgili kararı kendisinin almadığı gösteriyor. Deliller Sinan Ateş’in Ahmet Yiğit Yıldırım’ın talimatıyla tehdit edildiğini, takip edildiğini ortaya koyuyor.
Burada sorulması gereken bir soru daha var. Ahmet Yiğit Yıldırım, Sinan Ateş’i takip ettirme işini kimin talimatıyla başlattı?
Bu konuda gözler MHP Genel Merkezi’ne çevriliyor.
Sorunun yanıtını verme makamı da elbette yargı.
Savcılığa düşen, Anayasa’daki bağımsız ve tarafsız konumuna sadık kalarak Ahmet Yiğit Yıldırım’ın arasında bulunduğu 17 şüpheliyle ilgili soruşturma dosyasını tamamlamak.
Ancak bu soruşturma dosyası tamamlanmadan şu an 22 sanık hakkında süren davanın adaletle sonuçlanacağını söylemek gerçekçi olmaz.
Sanıkları ve delilleri eksik olan bu yarım davadan da adalet çıkmaz.