Alican Uludağ
1 Temmuz’da başlayan Sinan Ateş cinayeti davasında bugün jet hızıyla bir duruşma görüldü.
Gözlerden uzak, Sincan Cezaevi’nde.
Normalde 09.30’da başlaması gereken duruşmayı mahkeme başkanı, yarım saat öne çekti.
Birçok gazeteci ve davanın tarafı henüz yoldayken, savcıya tam 5 dakikada esas hakkındaki mütalaasını okutup duruşmayı 10 dakikada bitirdiler.
Duruşma 30 Eylül’e ertelendi. 4 Ekim’e kadar sanıklar ve avukatları, mütalaaya karşı beyanda bulunacak.
Öyle görünüyor ki Sinan Ateş cinayeti davası, 4 Ekim’e sona erecek.
Mahkeme, görülmemiş bir hızla yargılamayı bitirmek amacında.
Sinan Ateş cinayetinde yazılan senaryo
Tüm bu yaşananlar ortada bir tiyatro oynandığını gösteriyor: “Adaletsizliğin tiyatrosu.”
Yönetmen koltuğunda ise kimlerin oturduğunu tahmin etmek zor değil.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 7 Mayıs’ta ne demişti:
“MHP olarak beklentimiz şudur, iddianame mahkeme tarafından kabul edilip yargılama süreci derhal başlatılmalıdır. Kimin elinde hangi belge ve bilgi varsa mahkemeye sunmalıdır. Hatta şahit olarak dinlenmek istenenlere mahkeme kapısı açılmalıdır. Televizyon ekranlarında mahkeme yargılanamaz. Neyi biliyorlarsa acilen mahkemeye yetiştirmelidirler. Bakalım hukuki süreç Ankara'da mı bitecek yoksa Pensilvanya'ya mı dayanacak, hodri meydan. Hep birlikte göreceğiz.”
Tam da Bahçeli’nin isteği doğrultuda Sinan Ateş davası ilerliyor.
Yargılamanın yangından mal kaçırır gibi hızla bitirilmeye çalışılmasının nedeni ise dosyayı bir an önce kapatıp cinayetin üzerini örtmek.
Zaten duruşmada sanıklar, ezberletilmiş savunmalarında olayı “adi bir cinayet” gibi anlattı. Tetikçi Eray Özyağcı ve Doğukan Çep, cinayetin Hasan Ferit Gedik dosyasını para karşılığı çözmemesi nedeniyle işlendiğini öne sürdü.
Mahkeme asıl failleri sordurmadı bile
1 Temmuz’da başlayan yargılamada mahkeme, cinayetin asıl failleriyle ilgilenmek istemedi. Müşteki avukatlarının, cinayette Ahmet Yiğit Yıldırım, Olcay Kılavuz ve diğer şüphelilerin rollerine ilişkin sorularını sert bir üslupla reddetti.
Mahkeme başkanı açıkça, “ben bu davadaki sanıkları yargılarım, diğerlerine karışmam” demek istedi.
Mahkeme de belli ki kendisine yukarıdan fısıldanan senaryoyu uygulamakla meşgul. Sanıklar gibi olayı “adi bir cinayet” havasına sokup, olayın Ülkü Ocakları bağlantısının kurulmasını istemiyor.
Böylece dosyanın baş şüphelisi ve hakkında yurt dışı çıkış yasağı bulunan Ülkü Ocakları Genel Başkanı Ahmet Yiğit Yıldırım, yardımcısı Burak Kılıç, Ankara İl Başkanı Ömer Şanlı’nın arasında bulunduğu 17 şüpheliye dokunulmayacak. Benzer durum, Olcay Kılavuz için de geçerli.
Her şey bu senaryoya göre ilerliyor.
Bugünkü duruşmada da bu senaryoya uygun bir mütalaa verildi. Savcı, cinayetin diğer şüphelilerin durumunu merak bile etmedi. Buzdağının görünmeyen yüzünü yok saydı.
Soruşturması 1,5 yıl süren bir cinayet davasının duruşmaları şimdi 3 ayda bitirilmek isteniyor.
4 Ekim’de karar çıktığında olay adi bir cinayet denilip dosya kapatılacak.
Bu aşamadan sonra yüksek ihtimal Ahmet Yiğit Yıldırım’ın arasında bulunduğu 17 şüpheli hakkında cinayet suçundan takipsizlik kararı verilecek.
Böylece siyasi bir cinayetin üstü örtülecek.
Ancak unutmamak gerekir ki planlı cinayet suçunun zaman aşımı süresi 30 yıl.
Adalet bugün değil ise yarın er ya da geç gelir…
Davadaki asıl güç kim yanılgısı
Diğer yandan şu yanılgıya da dikkat çekmek gerek.
Şu an 17 kişi hakkındaki dosyanın ayrılması, Erdoğan’ın bunu Devlet Bahçeli’ye karşı bunu “koz olarak kullandığı” anlamına gelmiyor.
Bu soruşturmada başından beri her şey MHP’nin istediği şekilde ilerledi. MHP’nin baskısıyla savcı Ayhan Ay dosyadan alınmadı mı? Yerine yine MHP’nin isteğiyle milliyetçi kökenli başsavcı vekili Durdu Özer getirilmedi mi? O Durdu Özer, milliyetçi olmasına karşın Sinan Ateş cinayetinin üzerine gidince MHP tarafından baskıyla dosyadan alınmadı mı? Yerine başka bir milliyetçi başsavcı vekili Ahmet Altun atanmadı mı? Altun’un bir savcıya yazdırdığı iddianamede Ahmet Yiğit Yıldırım’ın arasına bulunduğu Ülkü Ocağı kökenli şüpheliler nasıl yer almadı?
Özetle soruşturma sürecinde ne zaman asıl faillere gidilmek istenirse bunun önü kesildi.
Bugün davadaki hızlı ilerleme de yine MHP’nin isteği doğrultusunda ilerliyor.
Yani MHP, Sinan Ateş cinayeti davasında Erdoğan’a istediklerini yaptırıyor, kendi adamlarını mahkemeden kurtarıyor.
İktidar da Cumhur İttifakı bozulmasın diye şimdilik her istenileni yapıyor.
Daha dün Özel Harekât Daire Başkanı’nın Devlet Bahçeli’nin elini öptüğünü hatırlatarak şimdilik son noktayı koyalım.