CEMRE POLAT/ANKARA
2024’ün ilk karma resim sergilerinden “Şimdi Sanat Konuşalım 3”, Başçavuşoğlu Hukuk Bürosu’nda düzenlenen açılış kokteyliyle izleyicilerin beğenisine sunuldu. Ay Art Galeri’nin katkılarıyla düzenlenen sergi, örneğine zor rastlanır bir çalışmaya imza atarak hukuk bürosunun çalışma düzeni değiştirilmeden; hiçbir eşya taşınmadan, kaldırılmadan, büronun kendi işleyişine dahil edildi.
Son 3 yıldır ressamları, sanatseverleri ve yargı mensuplarını buluşturan sergi; geleneksel hale geliyor, hukuk ve sanat gibi iki ayrı mecrayı bir araya getirmeye devam ediyor. 28 sanatçının 130’un üzerinde eserinin izleyici karşısına çıktığı sergi, açılış gününün ardından hukuk bürosunun tüm çalışanları ve misafirleri için bir galeri havası yaratmayı amaçlıyor.
Sergi kapsamında ressamlar Akdoğan Topaçlıoğlu, Canan Onur, Devrim Erbil, Enes Timuçin, Funda İyce Tuncel, Hayati Misman, Hikmet Çetinkaya, Hüseyin Macar, Hüseyin Sartaş, İbrahim Gündem Kayhan Aybatlı, Kayıhan Keskinok, Kemal Macar, Murat Özcan, Mustafa Ayaz, Müslüm Teke, Naciye Senem Akgöl, Nermin Alpar, Recai Öztürk, Sabri Akça, Seda Öztürk, Selim Güventürk, Serkan ilhan, Suna Özkalan, Süleyman Şahin (Çoban Ressam), Şenol Sak, Şeyma Öngünç ve Yavuz Bozkurt’un eserleri izleyici karşısına çıktı.
Büro-Galeri
Serginin açılış kokteylinde bir araya geldiğimiz ev sahibi Avukat Orhan Başçavuşoğlu, etkinliğin ayrıntıları hakkında gazetemize açıklamalarda bulundu. Sanatla iç içe bir ortamda çalışmaktan keyif aldıklarını aktaran Başçavuşoğlu, büroda işlerini yaparken aynı zamanda Ankara’nın kültür sanat hayatına dahil olmak istediklerini belirtti. Büro-galeri fikrinin büronun mimarisini beğendikleri için ortaya çıktığını söyleyen avukat, “Burayı çok beğendiğimiz için sadece müvekkillerimize hizmet verdiğimiz bir yer olarak kalmasın diye hem bir çalışma ortamı hem de sanat merkezi olarak kullanmak istedik” sözlerini aktardı.
Genellikle ağır konuların ve problemlerin konuşulduğu hukuk bürolarının duvarlarında renkli tablolar görmenin kendilerine farklı bir alan yarattığını aktaran Başçavuşoğlu, “Buradaki çalışma ortamımıza ait hiçbir şey yerinden kaldırılmadı, yeri değiştirilmedi. Kendi iş yerimizde bu eserlerin içinde çalışıyoruz, bunu paylaşmak çok güzel. Sergimizi gelenekselleştirme yolunda ilerliyoruz ve 3 yıldır düzenliyoruz. Bunu devam ettirebilmek çok değerli” dedi.
Başçavuşoğlu, “Dijital dünyada eski usul sanatı yaşatmaktan keyif alıyoruz”
“Çorbada tuzumuz olsun” diyerek Ankara’nın sanat hayatına katkıda bulunmak istediklerini aktaran avukat, sergileriyle dijitalleşen dünyada geleneksel sanatı yaşatmaya çalıştıklarını aktardı. Başçavuşoğlu, konuya dair “Sanatın bu kadar çabuk tüketildiği dijital dünyada hala eski usul sanatı yaşatmaktan çok büyük keyif alıyoruz. Yaptığımız iş bir deniz yıldızını denize atmak sayılır ama bu sergiler, yaptığımız işin ağırlığının, gerginliğinin yanında biraz mola vermemizi sağlıyor.
Rutinde olmayan bir yöntemle hukuk bürosunda sergi düzenleyerek Ankara’nın kültür sanat hayatına bir renk katmak ve dostlarımızla bir araya gelmek çok önemli. Bir Ankara hukuk bürosu olarak çoğunlukla Ankara ressamlarını ağırlıyoruz, bu da bizim için ayrı bir keyif. Sanatın merkezinin İstanbul’a kaydığının söylendiği bu dönemde Ankara’daki sanat hayatına destek verebiliyorsak ne mutlu” sözlerini aktardı.
Güventürk, “Resim, içinde yaşadığımız ve içimizde yaşattığımız dünyalarda olanların hikayesidir”
Açılış organizasyonunda bir araya geldiğimiz sergi ressamlarından Selim Güventürk de konuşmalarıyla ufkumuzu açtı. 50 yıldır ressamlık yapan Güventürk, eserlerini üretirken hiçbir araçtan yardım almadığını anlattı. Çizim yaparken yalnızca parmaklarını kullandığını söyleyen ressam, “Benim icadım olan bir teknikle çalışıyorum. Fırça veya spatula kullanmıyorum, tamamen ellerimle çiziyorum, ince ayrıntıları ise tırnaklarımla yapıyorum” dedi
Ağırlıklı olarak distopik ve karanlık eserleriyle karşımıza çıkan Güventürk, çalışmalarının ayrıntılarını şöyle anlattı: “Benim için resim kavramı, içinde yaşadığımız ve içimizde yaşattığımız dünyalarda olup bitenlerin hikayesidir. Konularım da genellikle bu tema üzerinden şekilleniyor. Daha çok mitolojik kökenli konularda çalışıyorum.
Hemen hemen bütün mitolojilerde bizim Nuh Tufanı olarak bildiğimiz hikâye geçer. İnsanların güzel şeyleri yok etmesine kızan tanrının onları cezalandırması üzerine düşünüyorum, yok olan bir dünyada yaşayan insanların hikayesini çiziyorum. İnsanlar, kendilerine evrenin başka bir boyutunda yeni bir dünya arıyorlar. Ben de 50 yıldır bunu anlatmaya çalışıyorum. Genellikle karanlık bir dünya arayışını çiziyorum. Temalarım bu fikirle böyle başladı, çalışmaya başladıkça konular kendi içinde açıldı…”
Birbirinden farklı hayalleri ve hayatları yansıtan resimlerden oluşan “Şimdi Sanat Konuşalım 3”, 15 Ocak Pazartesi gününe kadar Başçavuşoğlu Hukuk Bürosu’nda görülebilecek.