Barış Dönmez / Van
Van Gölü havzasında buharlaşmaya bağlı olarak meydana gelen kuraklık birçok alanı olumsuz etkiliyor. Küçükbaş hayvancılığının merkezi olan Van’da, hayvancılık gitgide azalırken, tarım alanları da olumsuz etkileniyor. Son dönemde meydana gelen yağışlar, çare olacak gibi değil. Havza su kaybetmeye devam ederken göl ve çevresindeki habitat da yok oluyor.
Tarım, hayvancılık ve Van Gölü’ndeki çekilmeyi Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi (YYÜ) Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Faruk Alaeddinoğlu ile konuştuk. Van Gölü havzasına düşen su miktarının doğru bir şekilde yönetilmemesinin, gölgede hem tarım hem de hayvancılığı olumsuz yönde etkileyeceğini anlatan Prof. Dr. Alaeddinoğlu, bölgede bulunan binlerce sondaj kuyusunun yeraltı sularının yok olmasına neden olduğunu belirtti. Buharlaşma ve kuraklık nedeniyle son 20 yılda, bölgede birçok göl ve derenin etkilenip yok olduğunu aktaran Prof. Dr. Alaeddinoğlu, sıcakların artmasıyla Van Gölü havzasının git gide geri çekileceğinin altını çizdi.
Artan sıcak ve şiddetli buharlaşma havzayı olumsuz etkiliyor
Ekolojik dengenin sağlanabilmesi için, her yıl belli miktarda düzenli yağış olması gerektiğini bildiren Prof. Dr. Alaeddinoğlu, şu değerlendirmeyi yaptı:
“Van Gölü havzası, kapalı bir havza. Kapalı havzaların dezavantajı, havzaya düşen yağışın, havzada yaşayan hem canlılar hem de bitkilerin ihtiyacını karşılayacak nitelikte olması lazım. Ekolojik dengenin sağlanabilmesi için, belli miktarda her yıl düzenli yağışın düşmesi lazım. Buharlaşmasının, düşen yağışı yok etmeyecek şekilde düşmesi lazım. Ancak havza, maalesef bütün dünyayı etkisi altına alan küresel iklim değişimi ve onun bir sonucu olan sıcaklardaki artış ve buharlaşmadaki şiddetin artması havzayı olumsuz etkiliyor. Havza, birçok sulak alanı içinde barındırıyor. En büyüğü olan Van Gölü ve beraberindeki irili ufaklı göller, buharlaşmadan etkileniyor. Havzayı düşündüğümüzde kuzeyi çok fazla yağışın düştüğü bir alan değil, çok sınırlı dolayısıyla tarım alanları çok az. Yağışın önemli bir kısmı buraya düşüyor. Doğusu tarımın en fazla yapıldığı alan. Havzanın batısı, Tatvan, Bitlis şehrinin içinde olduğu alana fazlaca yağmur yağar. Burada temel konu şu; havza, özelikle 1990 yıllarında başlarında yağışlardaki artışa bağlı olarak bir seviye artışı yaşadı. Aslında o yıllara gittiğimizde gölün seviyesi, 1645 metreler civarı. O yıllardaki yağışlar, havzada 4-5 metrelik artışa neden oldu. Bugün yaşadığımız şey geçmişten biraz farklı. Bunlardan biri iklimde yaşanan değişim. Küresel ısınma. Bu artık dünyanın bir gerçekliği. Bundan sonra da bu artışlar devam edecek.”
“Buharlaşma, hayvancılık ve tarımı olumsuz etkileyecek”
Artan sıcaklık ve buharlaşmadan dolayı bölgede hem hayvancılık hem de tarımın olumsuz etkileneceğine işaret eden Prof. Dr. Alaeddinoğlu, açıklamalarına şöyle devam etti:
“Su kaybının temel nedeni buharlaşma, hayvancılık ve tarımı olumsuz etkileyecek. Havzada hayvancılık, bölgenin doğusunda artmış durumda. Özalp, Saray, Erciş yağışın en az düştüğü yerler. Buralar aynı zamanda, tarımın en fazla yapıldığı saha. Bu havzanın sulama suyuna ihtiyacı var. Şiddetli buharlaşma gerçekleştiği zaman havzaya düşen yağış, tarım için yetersiz kalıyor. Tarım ve hayvancılık için lazım olan su ihtiyacı sağlanmazsa ya da yeterli altyapıyla desteklenmez ve alanı yönetmiyorsanız bu ciddi bir sorun. Biz işi doğanın kendisine bırakırsak kaybederiz. Dolayısıyla havzayı doğru yönetmemiz lazım. Havzada, 1.2 milyon insan, sanayi tesisi ve tarımla uğraşan insanlar var. Bunları yönetmek çok zor bir şey değil. Sorun şu, siz bu insanların ihtiyaçlarını karşılayacak su altyapısını sağlamazsanız, özelikle ihtiyaç duyulduğu yaz aylarında bunu temin etmiyorsanız dolayısıyla bölgedeki bütün tarımsal faaliyetler ve başta hayvancılık olmak üzere olumsuz etkilenecek ve bu sorun ilerde de devam edecek.
Son 5 yıldır yaşanan şiddetli kuraklık ile birlikte ciddi derecede kayıp yaşandı. Yükseklerdeki göllerin büyük bir kısmı kurudu. Yeterli su yağmayınca insanlar, sondaj vurarak yeraltındaki suyu kullanmak zorunda kaldı. Bu yeraltı suları, aslında bizim rezerv sularımız, o suları hemen tüketemeyiz. İklim krizinin sıkıntılı sonuçlarını, 2030 ve sonrasında yaşayacağız. Bizler henüz bu ciddi sorunları görmedik. Sondajlar nedeniyle yeraltı suları her yıl düştü. Eskiden 5 metreden su çıkarken şimdi 100 metrede bile çıkmıyor. Şimdi bölgede binlerce sondaj kuyusu var.”
“Havzayı, bir su yönetimi anlayışıyla yönetmeliyiz”
Prof. Dr. Alaeddinoğlu, kuraklıkla baş etmek için gerekli araştırmalar yapılması ve su yönetiminin iyi değerlendirmesi gerektiğini vurgulayarak şunları söyledi:
“Havzada bu yıl yağışlar, oldukça yeterli düzeyde gerçekleşti. Havza 1990 yıllardan bu yana ilk defa bu kadar yağış aldı. Bu çok iyi bir şey, havzanın sürdürülebilirliği saçısından çok önemli. Ancak iklim değişikliğinin en büyük sorunlarından bir tanesi şu, bizler geleceği öngöremiyoruz. Bu yıl yağış düştü ama önümüzdeki yıllarda ne olacak? İşte bunu öngörmek zor. Dolaysıyla bu bilinmeyenler bize tek bir çare bırakıyor. Havzanın büyük su bilançosunu, ne kadar giriyor ve ne kadar çıkıyor… Kullanma, içme, yeraltına sızanlar, hepsi birlikte araştırılmalı. Havzayı bir su yönetimi anlayışıyla yönetmeliyiz. Hem de her gün ve adım adım bunu yapmalıyız. Sürekli araştırarak ve yenileyerek bunu yapmak lazım. Hayvanlık ve tarımı bu anlamda düşünmek lazım. Son yağışların da bir çare olmayacağı sadece geçici bir çare olduğunu unutmamalıyız.
Van Gölü, düşen yağışlarla besleniyor. Yeraltı sularının yüzde 30’u gölü besliyor. Ve son 20 yıldır gölde bir azalış var. Sıcaklar dünyada düşecek mi? Hayır. Sıcaklarda artış olursa, bırakın Van Gölü’nü hiçbir göl buna dayanamaz. Bundan dolayı sıcaklık, Van Gölünü etkileyecek. Van Gölü seviye kaybetmeye devam edecek. Göl çevresinde bir sürü sulak alan var. Bu, sulak alanlarda beslenen sucul ve göçmen kuş, sulardaki canlılar, organizmaların yok olması anlamına geliyor. Sulak alanlar kuruyacak, sazlıklar ortadan kalkacak. Kuşlar yeterince üreyemeyecek ve beslenemeyecek. Akarsulardaki azalış inci kefalinin yolculuğunu etkileyecek. Bunun yanında üremesini etkileyecek. Bu şekilde belki uzun zaman sonra balıkların yok olmasına neden olacak. Bütün bunlar göl seviyesinin düşmesiyle doğrudan ilişkilidir. Bunun önüne geçemeyiz. Önümüzdeki yıllarda sıcakların artacağını gösteriyor bize.”
Buharlaşma ve kuraklık göçlere neden olacak
Havzada su yönetiminin sağlıklı bir şekilde sürdürülmemesinin birçok alanı olumsuz etkileyeceğinin altını çizen Prof. Dr. Alaeddinoğlu, olası sonuçları ise şöyle yorumladı:
“Bölgede, tarım ve hayvancılık önemli bir sektör. Havzada su yönetimini sağlıklı bir şekilde değerlendiremezsek, bölgede tarım ve hayvancılığının bir geleceği olacağını düşünmüyorum. Bu anlamda yeni düzenlemeler getirilebilir, gerekirse belirli ürünler teşvik edilmeli ya da daha modern sulama yöntemi kullanılmalı. Bilinç anlamında insanlar bilgilendirilmeli ve su tüketiminin önüne geçilmeli. Yoksa tarım ve hayvancılık git gide azalacak. Kırsaldan kentlere hızlı bir göç hareketini göreceğiz. Bugün var olan bu süreç, daha da hızlanacak. İnsanlar daha sağlam bir ortamda tarımsal faaliyetleri gerçekleştirmek istiyor. Bir yıl su olmadığını düşünsenize hayvancılıkla uğraşan birisi hayvanlarını nasıl sulayacak? Tarımda ürünlerin kuruması nasıl bir sonuç doğuracak? Bunların olmaması için havzanın kesinlikle yönetilmesi lazım.”