M. Salih Sertkal
Özellikle son yıllarda yanlış tarım ve hayvancılık politikaları nedeniyle tarım ürünleri üretimi, her geçen yıl daha da düşüyor. Karasal iklim koşullarının etkili olduğu Doğu Anadolu Bölgesi’nde yetişen sayılı ürünlerden olan ama Türkiye’nin en yüksek şeker polarının olduğu şeker pancarı, artık eskisi gibi yoğun talep görmüyor. Şeker pancarının en yoğun üretildiği Van, Erzurum, Erzincan, Muş, Ağrı’da çiftçiler, tarımdan uzaklaşıyor. Van’da bir dönem başta Havasor Ovası olmak üzere tüm ilçelerde, hatta Van kent merkezinde dahi boş tarlaların şeker pancarı ile dolduğu bir dönemden artık Van genelinde ekilemeyecek duruma gelindi. Bu yıl için şeker pancarının kilosunu 2 lira 37,5 kuruştan devlet fabrikalarına teslim eden çiftçiler, 4 kilogram şeker pancarının bir bardak çay parası etmediğini belirtirken bir düzelme olmadığı taktirde tek geçim kaynakları olan çiftçilikten el çekeceklerini söylüyor.
Çiftçiler üretim alanında tutulmalı
Konuya ilişkin görüş bildiren Van Tuşba Ziraat Odası Başkanı Hasan Özgökçe, bölge illerinde özellikle de Van’da çiftçilik yapanların ve hayvancılık yapanların sayısının her geçen yıl daha da azaldığının altını çiziyor. Van’da tarım ve hayvancılıktan başka bir geçim kapısının olmadığına dikkat çeken Özgökçe, yetkililere şu çağrıda bulundu:
“Van, yüzölçümü bakımından Türkiye’nin en büyük beş ilinden biridir. Geniş tarım arazilerine sahip olduğu gibi aynı zamanda yüksek yaylalara sahip tam bir tarım hayvancılık kentidir. Hayvancılık yapan aile sayısı her geçen gün azalıyor çünkü girdi maliyetleri çok yüksek. Ve bunla beraber onlarca sorunları var.
Aynı şekilde tarımla uğraşan çiftçi sayısı da Van’da her geçen yıl daha da azalıyor. Vatandaşın tarlasından aldığı ürünü sattığından mazota ve gübreye verdiği parayı karşılamıyor. Çoluk çocuğuyla verdiği emeği de çabası. Bu durumda çiftçi ne olur tarımdan kopar sanayileşmenin olduğu başka kentlere göç eder. Onun için yetkililerin bir an önce bu kötü gidişata dur deyip çiftçiyi üretim alanında tutması gerekmektedir.”
İlk babası ekti, son eken olmak istemiyor
Van’ın Gürpınar ilçesindeki Havasor Ovası’nda çiftçilik yapan Musa Sertkal (40), endüstrileşme ve sanayileşmenin olmadığı kentte, tek geçim kaynakları olan şeker pancarı üreticiliğinin, ellerinden alınmamasını istiyor. Köylerinde ilk şeker pancarını ekip yetiştirenin vefat eden babası olduğunu belirten Sertkal, babasının 35 yıl önce başlattığı üretimi yürütmeye çalıştıklarını söylüyor.
Yıllarca devletin teşvik verdiğini ancak her geçen gün üreticilik koşullarının gittikçe kötüye gittiğine değinen Sertkal, şunları anlatıyor:
“Bu şeker pancarı üreticiliği, bizim tek geçim kaynağımız. Bunu ilk babam ekti bu köyde ama son eken ben olmak istemiyorum. Eskiden bu köy yüz evdi yüzü de pancar ekiyordu. O zaman bizim aile yıllık en az 300 ton şeker pancarı üretirken bugün 100 ton üretemiyoruz. Üretimimiz yüzde yüz azaldı. Artık bu köyde sadece 3 kişi ekiyoruz. Ve üçümüz de artık ekmeyi düşünmüyoruz.
Rahmetli babam ilk bu şeker pancarını getirip ektiği zaman herkes şaşırıyordu. Normalde buğday, arpa, yonca eken çiftçiler ilk defa farklı bir ürünle karşılaşıyordu. İlk yıl babam ve bir köylümüz haricinde kimse ekmedi. O zamanlar şeker pancarı, para ediyordu ve devlet çiftçilerin ekmesi için çeşitli teşviklerde bulunuyordu. Örneğin eken ailelere şeker, yağ, kuru gıda veriyordu devlet. Ve ücret mukabili de gayet iyiydi. Bunu gören her çiftçi diğer yıllarda sayıları katlanarak şeker pancarı üreticiliği yapmaya başladılar. Ama geldiğimiz noktada şartların her geçen yıl daha da iyileşmesi gerekirken tam tersi daha da kötüye gidiyor. Şartlar düzelmediği sürece artık ekmeyi düşünmüyorum. Her geçen yıl üretimimiz azalıyor. Geçen yıl 250 ton pancar teslim ettim bu yıl 190. Devletin çiftçinin koşullarını düzeltmesini talep ediyoruz. Aksi taktirde artık ekmeyeceğiz.”
“Bilinçli bir şekilde izin verilmiyor”
Çiftçi Adem Özmen (42) de yanlış tarım politikalarından şikâyetçi. Mevcut tarım politikalarının çiftçiyi artık canından bezdirdiğinin altını çizen Özmen, şunları söylüyor:
“Artık ne yapacağımızı şaşırdık. Başka çalışma alanımız yok. Ailelerimizin tek geçim kaynağı, şeker pancarıdır. Bu verimli topraklarımızı, şeker pancarı tarlalarıyla bezemek istiyoruz ama buna sanki bilinçli bir şekilde izin verilmiyor. Eskiden her aile en kötüsü 100 ton şeker pancarı üretirdi. Bugün benim ailem gibi 30 yıldır şeker pancarı üreticiliği yapan bir aile, ancak 40 ton pancar teslim edebiliyor.
Ürettiğimiz yakın bir mesafede teslim edebileceğimiz bir yer bir kantar bulamıyoruz. Mecburi kamyon tutup pancarı 150 kilometre uzaklıktaki Erciş Şeker Fabrikası’na götürmek zorunda kalıyoruz. Ve bir kamyonun yükü en az 20 ton pancardır. Bunu da tarlada çıkartıp hazırlayana kadar bu sefer de şeker pancarı suyunu veriyor haliyle fire veriyor ve hem kalitesi hem de veriminden kayıp oluyor. Bir kamyon nakliye ücreti olarak Erçiş için 10 bin TL istiyor. Üretici, ürettiğini nakliyeye veriyor. Eskiden böyle değildi. Üretimin yapıldığı her yerde devlete ait teslimat yeri ve kantarı vardı. Çiftçi ürettiğini günlük olarak traktörüyle götürüp teslim ediyordu. Bu sorunu defalarca dile getirmemize rağmen çözüm bulunmuyor.”
Son on yıldır devletin çiftçilere kota sistemi getirdiğini ve şeker pancarına biçtiği değerin her geçen gün daha da kötüye gittiğini aktaran Özmen, sözlerini şöyle bitiriyor:
“Yani şeker pancarı ekmememiz için elinden geleni yapıyorlar. Eskiden bir çiftçi üretebildiği kadar şeker pancarı üretmekte serbestti. İster yüz ister bin ton bu fark etmezdi. Hatta daha fazla ürettiğinde devlet ödül veriyordu. Ama şimdi diyorlar ki daha ürün ekilmeden sen kaç ton pancar teslim edeceğini beyan etmek zorundasın. Eğer az ya da fazla olursa her iki ihtimalde de ceza yersin. Güler misin ağlar mısın bilemiyorsun. Ya belki o yıl yağış az oldu su kısıtlı oldu ürün tam suyunu alamadı ya da belki yağışlar fazla oldu barajlar doldu taştı yeterli su geldi verim fazla oldu bunu nerden bileceğiz. Yani 50 ton yazdırmışsa çiftçi 50 ton teslim etmek zorunda artısı eksisi cezaya tabi. Devlet şu an yüksek kaliteli yani yüksek polarlı olan şeker pancarımıza biçtiği kilogram ücreti 2 TL 375 kuruş. Vergiler düşüldüğünde 2,5 TL’ye geliyor. Yani kahvedeki bir bardak çay parası etmiyor. Şimdi çiftçi üretimi bırakmayıp da ne yapsın. Çoluk çocuk aile boyu ilk bahardan son bahara kadar bu tarlaya emek veriyoruz ama boşuna.”
“Yeni destekler olmasa, bu işi yapanların tamamı iflas edecek”
Yirmi yıla yakındır şeker pancarı üreticiliği yapan Yılmaz Gülmez de, birkaç yıl öncesine kadar kendilerinin hem hayvancılık hem de tarımla uğraştığını ama uygulanan yanlış politikalar nedeniyle hayvanlarını satmak zorunda kaldıklarını anlatıyor. Pancar üretimine kota uygulanmasının yeni krizleri getirdiğini belirten Gülmez, şöyle konuşuyor:
“Yıllardır şeker pancarı üreticiliği yapıyoruz ama artık geçinemiyoruz. Arpa ve buğday pek kârlı değil. Eskiden az da olsa para eden şeker pancarının ekilmemesi için devletimiz elinden geleni yapıyor.
Eğer çiftçi, yirmi ton demişse hasat döneminde pancar dairesine otuz ton pancar teslim ederse fazla on tona el konulma gibi bir durum gelişiyor. Bunun yarısını kendisine alıyor. Bunun yanında ekim için hiçbir kolaylık sağlanmıyor. Tam tersine devletin verdiği pancar tohumu fiyatı ile gübre fiyatlarının sonradan misliyle çiftçiden kesiliyor. Böyle giderse hayvancılıktan sonra tarıma da veda edeceğiz. Önceki yıl 240 ton pancar teslim ettim bu yıl 90 ton ancak çünkü ne üretsem boş artık.
Kendi çiftçisini şeker pancarını ekmemeleri için türlü uygulamalara tabi tutuyorlar. İlk yıllarda bölgede halkın şeker pancarı ekmeleri için birçok kolaylık ve jeste bulunurken, şimdi ise ekmemeleri için elinden geleni yapıyorlar. Hayvancılığın bitirilmesiyle beraber halkın fiyatı çok ucuz da olsa şeker pancarı üreticiliğine mecbur bırakılmıştı. Ancak 20 yıldan beridir de devletin pancar üretimine kota uygulaması getirmesi, sınırlı tonda ekimine izin vermesi beraberinde yeni krizleri getirdi. Şeker pancarı kilosunun 20 yıl önce 100 kuruş olmasına rağmen 20 yılın sonra 2 TL 375 kuruş gibi komik bir fiyata satıyoruz. Bu sistem ve uygulanan fiyat tarifesiyle çiftçiyi sömürülüyor. Çiftçi emeğinin karşılığını alamıyor. Devlet buna çözüm getirmelidir. Yeni destekler olmasa, bu işi yapanların tamamı iflas edecektir.”