Kültür-Sanat

Şehir plancıları Başkent’i "Arada Bir Yerden" anlatıyor

TMMOB Şehir Plancıları Odası, "Arada Bir Yerde: Ankara" sergisi ile Ankara’nın farklı yüzlerini ve potansiyelini gözler önüne sererek, Başkentli sanatseverlere şehri yeniden keşfetme imkanı sunuyor. Şehir Plancıları Odası Ankara Şubesi geleneksel Ankara sergilerine bir yenisini daha eklerken şube başkanı Ceren Gamze Yaşar, kenti yaşamaya dair inceliklerin anlatıldığı serginin bu yılki sürecini 24 Saat’e değerlendirdi.

Abone Ol

Nur Yıldız

Başkent oluşunun ilk yıllarından bu yana sürekli değişen ve dönüşen Ankara, geçmişine, geleceğine ve şimdiye dair neler söylüyor? 

Tüm rotalarıyla Ankara; yarım kalmış ve hiç bitmeyecek gibi görünen planlarıyla, sürekli anımsanan geçmişiyle, öte yandan dönüşebileceği tüm olasılıklarına kapı aralayan hiç bitmeyen devinimiyle, geçmiş ve geleceği, eski ve yeniyi, kalıcılık ve geçiciliği bir arada sunup bir ‘araf’ yaşatır Başkentliye. Gri şehir ne siyahtır ne beyaz... O, herkesin kendi anılarıyla boyayabildiği, yaşandığı kadar var olabilen bir hatıra albümüdür. 

Bu albümü geleneksel Ankara sergileriyle her yıl bir başka çerçeveden ele alan TMMOB Şehir Plancıları Odası bu yıl Başkent’e ‘Arada Bir Yerde’n bakıyor.

Çankaya Belediyesi’nin ev sahipliğinde sanatseverlerle buluşan sergi, arada bir kentleşip, arada bir kırsalın ortasında kalan Başkent’i kimi arada bir yere sıkışmış, kimi zaman hatırlanan, kimi zaman unutulan, kimi zaman uğranan, kimi zamansa uzaklaşılan tüm yüzleriyle Başkentliye anlatıyor.

Şehir Plancıları Odası Ankara Şubesi’nden 11 farklı atölyenin katkı sunduğu “Arada Bir Yerde Ankara” sergisi; Doğan Taşdelen Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde ziyarete açıldı. Şehir Plancıları Odası Ankara Şube Başkanı Ceren Gamze Yaşar, kenti yaşamaya dair inceliklerin anlatıldığı serginin bu yılki sürecini 24 Saat’e anlattı. 

“Amacımız Ankara kültürüne katkıda bulunabilmek”

Yaşar, Ankara sergilerine olan ilgi ve katılımın yıldan yıla arttığını gözlemlediğini belirterek şunları kaydetti;

“Bu yıl temamızı, ‘Arada Bir Yerde: Ankara’ olarak belirledik. Çünkü Ankara her ne kadar Başkent olsa da aynı zamanda arada kalmış da bir şehir. Bu arada kalmışlığın tezahürünü görmek istedik. Geleneksel Ankara sergilerimizde bizim için önemli olan Ankara’yı mekan olarak kullanarak pek çok atölyede Ankara üzerine düşünmek ve birlikte bir üretime girmek. Yıldan yıla izleyicilerin arttığı gibi katılımcıların da arttığını gözlemlediğimi söyleyebilirim. Kent üzerine düşünmekten hoşlanan insanlar gün geçtikçe artıyor. Biz her sene bir tema belirleyerek duyuruya çıkıyoruz. Temamız belirlendikten sonra atölyeye yürütücüleri çağırıyoruz. Daha önceden çalışma yürütme konusunda deneyimli gruplarla iletişime geçiyor, diğer yandan da atölye yürütmek isteyen şehir plancısı hoca ve arkadaşlarımızın çağrılarını duyuruyoruz. Böylece doğrudan katılıp üreten sayımız da gün geçtikçe artıyor. Ankara sergilerimiz gelenekselleştiği kadar da kökleniyor diyebiliriz. Amacımız Ankara kültürüne katkıda bulunabilmek.”

“Uğraşılmış çirkinliklerde birçok örneğe sahip şehrimizde, katılımcılardan onları sinirlendirerek güldüren yerlerin fotoğrafların istedik”

Yaşar, Bahadır Duman ve Pelin Kılıç ile birlikte yürütücülüklerini yaptıkları “Ankara I Love You, But You’re Bringing Me Down” atölyesini ise şöyle anlattı:

"Atölyenin ismi esasen Amerikalı bir yazarın kitabından geliyor, “Paris I Love You, But You’re Bringing Me Down” Bu kitabı yıllar önce okumuştum, birisi bunu bir duvara yazmış. Güzel bir şehirsin ama bazen beni çok yoruyorsun, diyor. Bütün bir kitabın teması bu. Bir yandan Paris’e övgü düzerken diğer yandan ne biçim şehirsin diyor; bizim de Ankara’ya yönelik hislerimiz bunlar. İçimizde gerçek bir Ankara sevgisi var. Bilhassa biz mimarlar Ankara’nın Cumhuriyet mimarisinden hoşlanan insanlarız. Diğer yandansa yeni nesil belediyecilikle bunun ne kadar postmodern bir şehir olduğunu görüyoruz. Şehrin içinde yaşanamaz bölgeler var, arabalar yönetiyor şehri. Hatta atölyelerden birisi de tam olarak bunu anlatıyor, ‘Arabada kaldım’ atölyesinde, Ankara’da yürünemeyen yollarda yürüyorlar ve şehrin esasen arabaların tahakkümü altında olduğunu gösteriyorlar.

Bir yandan bu şehri seviyoruz evet ancak insanı gerçekten zorladığı kesin, isim de tam olarak bunu söylüyor. Takım elbiseli şehrimizde, Ankara sevgimizden bu şehrin güzel yanlarını görmeye epey uğraşıyoruz fakat bu şehir başkent olduğu kadar da uğraşılmış çirkinlikler diyarı. Boş duran Gökkuşağı refüj çarşısını görünce sinirleniyorduk ama çarçur edilmiş kaynaklara ve kent mekanına göre göre gülmekten başka yapacak bir şey kalmadı. Kaç günde yapıldığı ile övünülüp isim olarak konan sonrasında bir de su basan 'battı çıktılar', bir dünya para gömülmüş kent kapıları, kim kırdı değil kim yaptı demek gereken fıskiyeler, inşasıyla-işletmesiyle safi kamu zararı dinazorlu dev parklar, plastik kayalar, olmadık kuleler, geçilemeyen katlı kavşaklar, tarlalara yayılmış birbirinin aynı yavan ve biçimsiz apartmanlar, 80 santimlik kaldırımlar, iki üç katlı mahallelerin ortasında yükselmiş, kendini kanıtlama derdinde fallik binalar ve üzülerek bulacağınızı bildiğimiz niceleri. Uğraşılmış çirkinliklerde markalaşacak kadar çok örneğe sahip şehrimizde katılımcılardan bu defa onları sinirlendirerek güldüren, o yerlerin ve o anların fotoğraflarını istedik.”

“Ankara’nın çirkinliklerini siyah beyaz fotoğraflayınca havalıymış gibi oluyor”

On yıldır süregelen geleneksel Ankara sergilerinde bu atölyeyi ikinci defa gerçekleştirdiklerini dile getiren Yaşar, şöyle devam etti:

“Geçen sene, hep birlikte fotoğraf çekmeye çıkarak birtakım toplantılar sonucu oluşturduğumuz atölyeyi bu yıl Ankara’nın çok sevdiğimiz halde canımızı sıkan yanlarını yakalayan kara mizah temalı fotoğraflar istedik ve bu şekilde çağrıya çıktık. Görsel bütünlük arz etmesi bakımından fotoğrafları siyah beyaz istedik. Bir yandan da kara mizahın siyah beyaz fotoğraflarla yakalamanın zor olduğunu biliyorduk çünkü Ankara’nın çirkinliklerini siyah beyaz fotoğraflayınca havalıymış gibi oluyor. Bu sanırım fotoğrafın azizliği. 40 kişi katıldı, atölyeye katılanlar kente nispeten mesleki gözle bakan bir çevre olduğundan gelen fotoğraflar da öyle oldu. İzleyici ilk anda anlamayabilir ama tek tek vakit ayırarak incelerseniz göreceksiniz ki bazı fotoğraflar bir sosyoloğun dert edindiği bir sorunu temsil ediyorken bazı fotoğraflar bir mimarınkini gösteriyor. Atölye adına aynı isimle oluşturduğumuz Instagram hesabından hepsini paylaşacağız.”

“Olasılıklar Üzerine: Ankara”, Urban Metamorphosis, ra(ba)da Kaldım! - Araç Odaklı Mekânlarda Yaya Olmak, Ank-Ara‘da Bir Yerde- Kendine Ait Bir Oda, Bir Sokak, Bir Şehir,  [De]Coding Ankara, Mekansal Aralıklar, Örüntüler, Bir Tahammül Egzersizi: Ankara, hikâye, o şarkı…, Kent Merkezlerinin Değişim/Dönüşüm Sürecinde Arada Bir Yerde Sokak Deneyimleri, Kamusal Mekan Deneyimi, Psikocoğrafya, Arada Bir Yaşam ve Ankara I Love You But You`re Bringing Me Down olmak üzerek 11 atölyeden oluşuyor. 

Sergi, 26 Eylül’e kadar Başkent’e ‘Arada Bir Yerde’n bakmak isteyen sanatseverler için Doğan Taşdelen Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde ziyarete açık olacak.