İSTANBUL (AA) - Sahibi olduğu restoran ile Michelin Rehberi'ne giren şef Hüseyin Özer'in hayatını konu alan belgesel, gala gösteriminde izleyiciyle buluştu.
Özer'in çocukluğundan, İngiltere kraliyet ailesine Türk yemekleri yapan ünlü bir şefe dönüşüm hikayesini anlatan filmin gösterimi Cinetime ÖzdilekPark'ta gerçekleştirildi.
Gösterim öncesi AA muhabirine açıklamada bulunan yapımcı ve yönetmen Erol Koçan, babası ile Hüseyin Özer'in yakın arkadaş olduğunu, kendisinin de Özer ile uzun yıllar önce başlayan bir dostluğu olduğunu söyledi.
- "Sanatsal ve yeni bir üslupla meseleye yaklaştım"
Koçan, filmin ortaya çıkış hikayesine değinerek, "1983 yılında Tokat Reşadiye'ye gittim. Orada şefin hikayesini duydum. Filmi yapmaya o anda karar verdim ve hikayeyi yazmaya başladım. Bu yazım süreci oldukça uzun sürdü. 1996'da hikayeyi bitirdiğimde bunu Hüseyin Bey'e gönderdim. Hüseyin Bey, hikayeyi yakın arkadaşı Hıncal Uluç'la paylaşmış. O zaman Hıncal Bey, bu proje için henüz erken olduğunu söyledi ve film bundan dolayı askıda kaldı." dedi.
Özer'in daha sonra kendisine ulaşarak, yarım kalan projeyi tamamlamak istediğini aktaran Koçan, "Bunun üzerine her şeyi sıfırdan yazmaya başladım. Daha sanatsal ve yeni bir üslupla meseleye yaklaştım ve ortaya çok güzel bir belgesel çıktı. Belgeselimizin ilk gösterimi, İngiltere'de gerçekleşti. Sinemaseverlerin belgeseli seveceğini düşünüyorum." diye konuştu.
Erol Koçan, belgeselin biyografik bir malzemeyi ele aldığını ve bunun kendilerine sinematografik açıdan oldukça büyük imkan sağladığını vurgulayarak, şöyle devam etti:
"Hüseyin Bey'in yaşadıkları zaten fazlasıyla gerçek ve orijinal. Onun hikayesi bu açıdan bizim önümüzü açtı. Hüseyin Özer'in hayatı, dramatik açıdan ayrıca bir kurgu yapmamıza gerek bırakmadı. Karşımızdaki hikaye bizi zorlamadı, tam tersine işimizi kolaylaştırdı. Şefin hikayesi öyle güzel ve şahane bir malzeme verdi ki bize sadece bunu seyirciye ulaştırmak kaldı."
Belgeselin odağında Özer'in hayatıyla mutfak kültürünün ve yemeklerin de olduğunu aktaran Koçan, "O gerçekten çok büyük bir usta. Onun elinden bir balık yediğinizde daha önce hiç balık yemediğinizi anlıyorsunuz. Onun gibi büyük bir değerimizin hayat hikayesini anlatmak benim için çok önemliydi." ifadelerini kullandı.
- "Çocukluğumda yaşadığım hayat gerçekten de çok zordu"
Şef Hüseyin Özer ise oldukça zor bir çocukluk geçirdiğini belirterek, bu nedenle belgeselin, "Çocukken çektiğim zorluklar beni hayata karşı güçlendirdi." ifadesiyle başladığını dile getirdi.
Hayatındaki en büyük arzusunun okumak olduğunu, fakat yaşadığı olaylardan dolayı bunu gerçekleştiremediğini söyleyen Özer, şu bilgileri verdi:
"Çocukluğumda yaşadığım hayat gerçekten de çok zordu. Aşağılandım, acı çektim. Bütün bunların sonucunda aslında çok kötü bir yola düşebilir ve şu anda olduğum bu durumda olmayabilirdim. Annemin isteği üzerine babamı vurmak için para kazanmaya, kazandığım parayla da silah almak üzere Ankara'ya gönderildim. Bir namus temizliği yapacaktım. Fakat çok şükür, bu girdaptan kurtuldum."
Özer, çocukken sokaklarda kaldığını ve kimsenin kendisine iş vermediğini aktararak, "Elime geçen üç beş kuruşla sırtıma bir ceket aldım. Kalan paramla da bir kömürlük tutum. Orayı temizledim, kendime bir döşek aldım ve orada yaşadım." dedi.
Yaşamını İngiltere'de sürdüren şef Özer, yurt dışında yaşayan her Türk'ün, ülkesinin bir temsilcisi olduğuna dikkati çekerek, "İşini iyi yaparsa doğru, yanlış yaparsa kötü bir temsilci olur. Temel düşüncem, ülkemi yurt dışında güzel temsil etmektir ve yaptığım işlerdeki hareket noktam budur." değerlendirmesinde bulundu.
- "PKK benden haraç istedi ve buna direndim"
Hüseyin Özer, bir ev hanımı titizliğinde, samimiyetle yemek yaptığını söyleyerek, şunları kaydetti:
"Bir ev hanımı, yemek yapmayı da servis yapmayı da bilir. Kaynanasının hem paltosunu tutar hem de ona yemeğini ikram eder. Yani onu her anlamda memnun eder, gönlünü alır. Ben de böyle olmaya çalıştım. Genel olarak işletmelerimiz de bir branşlaşma var. Oysa ben her şeyi bir bütün olarak düşünerek kendimi yetiştirdim ve meseleyi böyle anlamaya, sunmaya çalıştım. Bir ev hanımı bütün bunları yapıyorsa ben de böyle yapmalıyım diye düşünüyorum. Bu fikirle Tokat'ta eski bir ev satın aldım ve burada meseleyi bütün olarak kavrayan güzel aşçılar yetiştirmek istiyorum."
Belgeselde, yaşadığı hayatın ve olayların oldukça net bir şekilde ele alındığının altını çizen usta şef, "Ben okula gidemedim ama kendimi yetiştirmeye çalıştım. İngiltere'de Kraliyet ailesine yemekler yaptım. Bunu kendi değerlerimi unutmadan ve evrensel ruhla uyum sağlayarak yaptım. İngiltere'de terör örgütü PKK benden haraç istedi ve buna direndim. O zaman anladım ki orada geçerli olan, PKK'nın hukukuymuş. Allah'ın yardımıyla, bir mucize eseri sahip olduğum her şey elimde kaldı. Tıpkı çocukluğum gibi, kalan hayatım da zor oldu ama direnmeye ve işimi iyi yapmaya çalışarak bugünlere geldim." dedi.
Çekimleri İstanbul ve İngiltere'de gerçekleşen belgeselin galasına, Ankara Vali Yardımcısı Hasan Ersan, MHP MYK Üyesi Güllü Yener, Darülaceze Başkan Yardımcısı Mustafa Özkul, gazeteci yazar Haluk Şahin, yönetmen Kamil Çetin ve oyuncu Arzu Yanardağ da katıldı.