Ahmet Çağatay Bayraktar
Mevcut Yargıtay Başkanı Mehmet Akarca’nın görev süresinin dolmasının ardından yeni başkanın belirlenmesi için 25 Mart tarihinde başlayan seçim sürecinde 36. tur geride kaldı. Seçim sürecinde ise görev süresi dolan Mehmet Akarca, 3. Ceza Dairesinin Başkanı Muhsin Şentürk ile daha önce Adalet Bakanlığı ve HSYK’de görev yapan Ömer Kerkez aday olarak öne çıktı. Anayasa Mahkemesi’nin Hatay Milletvekili Can Atalay hakkında vermiş olduğu karara direnip AYM’nin 9 üyesi hakkında suç duyurusunda bulunması kararıyla kamuoyunun tanıdığı Muhsin Şentürk 10 Mayıs’ta düzenlenen 35. Turda mevcut başkan Mehmet Akarsu lehine çekildi. Şentürk bu gelişme sonrası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na aday oldu.
Yargının Danıştay ve Anayasa Mahkemesi ile birlikte önemli bir sac ayağını oluşturan Yargıtay’da başkanlık seçim sürecinin bu ölçüde uzaması ile alışılagelen bir durum değil. Kamuoyunda “yargı krizi” olarak tanımlanan Yargıtay başkanlık seçimlerindeki güncel durumu ve seçimin uzama gerekçelerini hukukçular 24 Saat Gazetesi’ne anlattı.
İşgüzar: Sürecin uzamaması için düzenleme şart
Ankara Hukuk Fakültesi’nden Prof. Dr. Hasan İşgüzar, Yargıtay Başkanı seçim sürecine atıf yaparak bu sürecin devam etmesi için herhangi bir madde olmadığını anlattı: “Yargıtay seçimleri beşer tur şeklinde gerçekleşiyor. İlk 3 turda başkanın seçilememesi durumunda 3. turda en yüksek oyu olan 2 aday arasında 4. ve 5. tur düzenleniyor. Yargıtay üyelerinin salt çoğunluğunun oyunu alan başkan seçiliyor. Bu zamana kadar ise hiçbir başkan adayı salt çoğunluk olan 175 oyu alamadı. Fakat ilgili mevzuattaki yasal boşluktan dolayı seçim sürecini kısıtlayıcı herhangi bir madde yok. Yani teorik olarak bu seçim 1 yıl boyunca da sürebilir.”
Prof. Dr. Hasan İşgüzar
Sürecin uzamasının Yargıtay’ın işlerliğine engel olmayacağını fakat kamuoyundaki güvenini sarsıcı sonuçlarının olabileceğine işaret eden İşgüzar, “Şu anda görev süresi dolay Mehmet Akarca halen görevinin başında. Fakat ortada yaş haddinden dolayı emekli olması zorunlu olan bir başkan söz konusu olsaydı burada önemli bir sorun olduğunu söylemek mümkündü” dedi.
Yargıtay üyeliğini hukuk mesleğinin “paşalığı” olarak tanımlayan İşgüzar, adayların farklı hizip ve siyasi gruplara yakın olarak adlandırılmasının tehlikeli olduğuna dikkat çekti: “Kamuoyunda yargının bağımsızlığını zedeleyici tanımlardan tamamen uzak durulmalı. Eğer yargı belli gruplara ayılmış gibi bir izlenim olursa toplumda yargıya olan güven azalır. Nitekim yargı üyelerinin bir siyasi veya dini gruba angaje olması hukuken de yasak.”
Emekli Cumhuriyet Savcısı Ali Özgündüz
Özgündüz: İdeolojik bölünme seçimleri uzattı
Yargıtay seçimlerinin bu ölçüde uzamasının “yargıdaki ideolojik bölünmüşlüğün göstergesi” olarak niteleyen 24. Dönem CHP İstanbul Milletvekili ve Emekli Cumhuriyet Savcısı Ali Özgündüz, “Yargıtay’da görev alan ve çalışan kişiler yetkindir. Ama bu kadar uzamasının sebebi kişilerin arasındaki yetkinlik farkı değil siyasi ve ideolojik bölünmüşlüktür. Bu yaşananlar ise yargı adına üzücü bir durum” dedi. Her yargı mensubunun cübbesini giydikten sonra siyasi ve dini görüşlerini bir kenara bırakması gerektiğini vurgulayan Özgündüz, “Hukuk eğitimini alırken bize bu öğretildi: Cübbe giyildiğinde gözler bağlanır; siyasi, dini ve etnik ayrımlar bir kenara bırakılarak vicdana ve kanuna dayanılarak karar verilir. Bu durum hâkim ve savcı olmanın karakteridir. 25 yıl savcılık yaptım ve siyasi ve dini görüşlerini belli eden kişiler meslekten dışlanırdı. Fakat 2010 Anayasa değişikliği sonrası Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun hâkim ve savcıların seçimle belirlenmesi kararı ideolojik kamplaşmanın zeminini oluşturdu. Şu anda FETÖ’den tutuklu olan dönemin hâkim ve savcıları da o dönem seçim listelerinin oluşturulması için çalışıp o listede yer aldılar. Daha o yıllarda hâkim ve savcıların farklı ideolojilere göre ayrışması net bir şekilde görülmeye başlanmıştı. Şu anda seçimlerde yaşadığımız yargı krizinin temelleri de o zaman atılmıştı” dedi.
Seçimlerin uzamasının nedeni olarak siyasi iktidarın müdahalesini işaret eden Özgündüz, “Şu anda hükümet seçimlerden ellerini çektikleri zaman sorun kendi kendine çözülür. Nitekim yargı kararlarına uyulması noktasında hükümetin aldığı kararlar da yargıya müdahalenin en önemli göstergesi” şeklinde konuştu.
Yargıçlar Sendikası eski başkanı Mustafa Karadağ
"Seçimin çoktan sonuçlanması gerekiyordu"
Yargıçlar Sendikası eski başkanı Mustafa Karadağ, Yargıtay başkanlığının “onursal bir görev” olduğuna işaret ederek icra organı olmayan bir başkanlığın seçiminin uzamasının bir kriz olduğunu belirtti: “Mahkemelerin bağımsızlığı esas olduğu için Yargıtay başkanlığı esasında temsili bir görevdir. Başkan sadece Yargıtay’ın idari işlerinin düzenlenmesinden sorumludur. Ve bunu da başkanlık divanı ile birlikte yapar. Dolayısıyla böyle bir görev için çekişme yaratılması esasen bir krizdir. Bu seçimin çoktan sonuçlanması gerekiyordu. Cumhuriyet tarihinde de buna benzer ölçüde uzayan bir seçim yaşanmadı.”
Adayların dini oluşumlarla yakınlığının normalleştirilmesini eleştiren Karadağ, “Televizyonlardaki tartışma programlarında veya gazete sütunlarında adayların bazı tarikat veya cemaatlerle yakın olduğu dile getiriliyor. Öncelikle bu durum Anayasa’nın laiklik ilkesine aykırı. İkinci olarak mahkemelerin, hakim ve savcıların tarafsızlığını zedeler. Bu görüş farklılıklarını demokratik bir zenginlik olarak göremeyiz” dedi.
"Seçim sürece bırakılmalı"
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın seçimlere olan yaklaşımını değerlendiren Karadağ, “Cumhurbaşkanı diyor ki hepsine eşit mesafede olayım. Çünkü yargıya bu gibi cemaat ve tarikat oluşumlarının girmesine herhangi bir müdahalesi olmadı. Çünkü geçmişte FETÖ’nün bulunduğu yerlerde şimdi başka cemaatlerden ve tarikatlardan kişiler var. 2014 HSYK seçimlerinde de adayların hangi etnik, dini ve siyasi bağlılıkları olduğuna kadar dile getirildi ve tartışıldı. Yargıda Birlik Platformu’nun FETÖ’ye karşı bir duruşu gereği bu tanımlamalar dillendirildi” şeklinde konuştu. Peki Yargıtay seçimlerinin uzaması durumunda herhangi bir düzenleme yapılması gerekiyor mu? Karadağ şu şekilde yanıtladı: “Olağan akışında bırakmak gerekir. Yargıtay’ın içinde kurumun hafızası niteliğindeki kişilerin birbiriyle diyalog kurması ile görüşmeler sağlanır. Böylece bir kişi başkan olarak seçilir. Herhangi bir yaptırım veya değişiklik Yargıtay’ı dışa müdahaleye açık hale getirebilir.”
Emekli Savcı İlhan Cihaner
"15 Temmuz sonrası FETÖ gitti ama..."
Yargıtay seçimlerinin uzamasında temel neden olarak yargının kendi dinamikleri dışında gruplaşmaların olmasını neden olarak gösteren Emekli Savcı ve eski CHP Milletvekili İlhan Cihaner, “Siyasi iktidar, yargıyı fethetme bakışından kopmuş değil. İktidar, 15 Temmuz sonrası Fethullahçı yapıyı yargıdan temizlerken onun yerine tarafsız ve bağımsız yapı inşa etmek yerine başka yapıları yerleştirerek yargı iktidarını elinde tutmayı amaçladı. Şu anda da bunun sonuçlarını Yargıtay seçimlerinin uzamasında görüyoruz” dedi.