Gazeteciler Cemiyeti Basın Evi'nde, Medya için Demokrasi(M4D) projesi kapsamında düzenlenen Seçim Atmosferinde Medya: Gazeteci ve Siyaset İlişkisi etkinliğinin konukları Doç. Dr. Ceren Sözeri, Faruk Bildirici ve Ünsal Ünlü oldu.
Haber: Ahmet Çağatay Bayraktar
[caption id="attachment_280566" align="alignright" width="359"] Ceren Sözeri[/caption]Gazeteciler Cemiyeti tarafından yürütülen Medya için Demokrasi Projesi söyleşilerinin konukları Galatasaray Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ceren Sözeri, Medya Ombudsmanı Faruk Bildirici ve Gazeteci Ünsal Ünlü oldu. 24 Nisan Pazartesi akşamı Gazeteciler Cemiyeti Basın Evi’ne gerçekleşen söyleşiye izleyici olarak çevrimiçi platformlardan katılımcılar da dahil oldu. Gazeteci Yıldız Yazıcıoğlu’nun moderatörlüğünde gerçekleşen söyleşide, M4D Proje Direktörü Yusuf Kanlı’nın açılış konuşmasının ardından söz alan Doç. Dr. Ceren Sözeri, her seçim döneminde yapılan anket çalışmalarının medyadaki yansımalarına değindi. İletişim kuramları arasında yer alan “Suskunluk Sarmalı” örneğini vererek şöyle konuştu: “Elisabeth Noelle-Neumann’ın Suskunluk Sarmalı’nın bu gibi dönemlerde çok yaşandığını görüyoruz. Telefonla yapılan anketlerde veya sosyal medyada çokça izlenen sokak röportajlarında ‘Kime oy vereceksiniz?’ sorusunun çoğunlukla cevapsız kaldığını görüyoruz. Bu da cevaplamama durumunun normalleşmesini yol açıyor. Yapılan anketler de medya çalışanları tarafından sağlıklı bir şekilde değerlendirilemiyor. Bu da anketleri manipülatif hale getiriyor. Anket firmasının aldığı siyasi konuma göre çıkan sonuçlar yorumlanıyor. Geçmiş dönemlerde birçok anketin sunduğu öngörü yanlış çıkmış ve bu yüzden artık seçim anketi yapmama kararı alan firmalar olmuştu.”
Anketler olguları sunmuyor
“Gazetelerde çalışan muhabir ve editörler de ‘tık kaygısı’ nedeniyle anket sonuçları manipülatif bile olsa yayınlıyor” diyen Sözeri, “Anket firmaları her gün yeni bir anket yayınlıyor. Buradaki ortak sorun ise sonuçların duyguya dayalı olması. Örneğin son yaşanan seccadeye basma olayı katılımcılara soruluyor. Veya soğan fiyatı ve yerli uçak karşılaştırılıyor. Buradaki sonuçlar anket tekniği açısından yanlış olmasına rağmen asıl sorun medya kuruluşlarının bu anketleri gündem olarak ele alması. Tartışma programlarında bu sonuçlar uzun uzun tartışılıyor. Halbuki duygulara değil olgulara bağlı bir haberciliğe ihtiyacımız var” şeklinde konuştu.
Gazeteci sözcü gibi davranmamalı
Kriminal kişilerin medyadaki ifşa videolarına değinen Sözeri, “Muhammed Yakut, Sedat Peker gibi kişilerin sansasyonel ifşa videoları üzerinden siyaset yürütülüyor. Medya da reyting kaygısı, tık alma sayısı uğruna bu duruma alet oluyor. Gazeteciler elbette organize suça bulaşmış kişilerle haber yapma amacıyla görüşebilir. Fakat bu düşünce dışında bu kişilerle irtibata geçen gazeteciler oldu. Adeta onların sözcüsüymüş gibi hareket ettiler” dedi.
Künyesi olmayan haber siteleri var
Türkiye’de medya sahipliğinde görülen şeffaflığın giderek azaldığını vurgulayan Sözeri, “Türkiye’de artık büyük medya kuruluşlarının sahiplerinin de kim olduklarını, ilişki ağlarını bilememeye başladık. Künyesi olmayan haber siteleri ve gazeteler var. Üstelik sadece haber siteleri değil kim olduğu bilinmeyen adeta bir haber merkezi görünümünde olan Twitter hesapları var. Fakat bu hesapların kime ait olduğu, amaçları belli değil; künyeleri yok. Bu durum eski Sovyet ülkelerinde oligarkların yavaş yavaş medyayı ele geçirmesine benziyor. Akademide de birçok öğrencim staj yaptığı medya kuruluşunun sahibinin kim olduğunu bilmiyor” diye ekledi.
Söyleşiye katılan Gazeteci Ünsal Ünlü, Türkiye’de kuralsızlığın bir çeşit kural olduğunu söyleyerek, “Geçmişte seçimlere dair kimi kurallar vardı. Bu kuralların içinde de siyasilerin tartıştığı televizyon programları vardı. Bu kültürü nasıl kaybettiğimize bakmak lazım. Tartışma programlarında artık siyasetçiler değil, onları temsilen gazeteciler yer alıyor adeta bir parti sözcüsü gibi davranıyorlar” şeklinde konuştu.
Siyasetçiden tekrar gazeteci olmaz
Geçmişte gazetecilik yapmış isimlerin zamanla milletvekili olması konusunda Ünlü şunları söyledi: “Türkiye’de gazeteci, uzmanlık alanına göre o mesleği de sahipleniyor. Örneğin dış politika muhabiri ise diplomat gibi, ekonomi muhabiri ise Merkez Bankası Başkanı gibi, polis-adliye muhabiri ise savcı gibi konuşur. Siyaset elbette ki herkesin hakkı. Fakat gazetecinin uyması gereken bir ‘Hak ve Sorumlulukları Bildirgesi’ var. Ve buna rağmen milletvekili aday adayı olup seçilememesinden sonra gazeteciliğe devam edenler var. Bence gazeteciden siyasetçi olur ama siyasetçiden gazeteci olmaz, olmamalıdır.”
Sokağın nabzı tutulamıyor
“Özellikle seçim dönemlerinde ve siyasi tartışmalarda herkes fikrini söylüyor ama haber veren çok az” diyen Faruk Bildirici, “TV kanallarını izlerken, gazeteleri okurken farklı bir hava, sokak röportajlarını izlerken bambaşka bir hava var. Peki sokak röportajları gazetecilik faaliyeti mi? Bence değil. Ama koca haber merkezleri sokağın nabzını izleyemediği için bu gibi YouTube kanalları izleniyor. Burada en büyük sorun medyanın sokağın nabzını tutamaması.” şeklinde konuştu.
Öncelik kamu çıkarları olmalı
“İlkeler, vazgeçildiğinde kaybolur” diyen Bildirici “Partilerin seçim bildirisini adeta bir parti sözcüsüymüş gibi sunan ve kendine gazeteci diyen kişiler var. Gazetecinin zaten aday olma düşüncesi varsa mesleğini başka bir noktaya götürüyor. Medya üzerinden kamuoyunu bilgilendirme görevini değil adeta insanları ikna etmeye, rıza mühendisliği yapmaya çalışıyorlar. Aday olmak isteyen gazetecilerde ilk baktığım, bu kişinin gazeteci olmasaydı aday olup olamayacağı oluyor. Gazetecinin bir siyasi kimliği olabilir ama gazeteciliğini kullanarak siyasi emeller elde etmek istiyorsa bu mesleğin güvenilirliğini zedeler. Siyasi haberler yaparken bile gazeteci öncelikle kamuoyunun çıkarını gözetmeli. Kariyerinde bir basamak olarak görmek bile meslek güvenilirliğini azaltabilir. Medya sürekli bir değişim içinde. Bence yeni medyayı kuracak olanlar da gazeteciliğin temel ilkelerini benimsemiş, temas ve mesafeyi gözeten kişiler olacak” diye belirtti.