Yusuf Kanlı
Bir yandan sosyal medya platformlarına yasaklar getirilirken, diğer yandan Anayasa Mahkemesi, dezenformasyonla mücadele adı altında yapılan düzenlemeleri iptal ediyor. Türkiye’nin dijital çelişkilerle dolu bu sahnesine daha yakından bakalım.
Instagram’a erişim engeli
Önce Instagram’dan başlayalım. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un, Hamas’ın siyasi lideri İsmail Haniye’nin katledilmesiyle ilgili yaptığı paylaşımı silen Instagram, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’nun (BTK) re’sen aldığı kararla erişim engeline tabi tutuldu.
İletişim Başkanımız Altun, Haniye için yayınladığı taziye mesajının silinmesine büyük tepki gösterdi. Sonuç olarak, Instagram’ın kapatılması için düğmeye basıldı. Türkiye’de taziye mesajı paylaşmak artık bir diplomatik kriz sebebi olabiliyor. Dünyanın terörist olarak kabul ettiği bir şahsın anılması, öldürülmesi ardından ona saygı gösterileri veya dini çerçevede, mevlit okutma gibi etkinliklerin videolarını paylaşmayı reddetmek teröre karşı tavır almak mı, ifade özgürlüğünü kısıtlamak mı oluyor, sanırım tartışmalıyız.
Benzer çerçevede Türkiye’nin terörist kabul ettiği bir şahsın öldürülmesi sonrasında onun yüceltildiği mesajların sosyal medya platformlarında paylaşılması acaba Türkiye ve Türk liderleri tarafından nasıl değerlendirilirdi?
Bu sırada, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, cami görseli eşliğinde “Hayırlı Cumalar” mesajını paylaştı. İlginç bir tesadüf olarak, bu paylaşım Instagram’ın kapatıldığı saatlerin hemen öncesine denk geldi. Anlayacağınız, Instagram’ı kapatanlar bu cami mesajının da önüne geçmiş oldular. Belki de Instagram, cuma mesajlarına karşı bir alerji geliştirdi. Kim bilir?
Facebook da engellenecek mi?
Bu arada, Facebook da İsmail Haniye için düzenlenen mevlit videosunu paylaşan hesapları engellemeye başladı. Haniye’nin ardından paylaşılan her türlü içerik, Facebook’un radarına takılıyor. Şimdi herkesin aklındaki soru şu: Facebook da Instagram gibi engellenecek mi? Yoksa sosyal medya devleri arasında bir “taziye mesajı savaşı” mı çıkacak?
Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararları
Türkiye’nin dijital gündemi, yalnızca sosyal medya yasaklarıyla sınırlı değil. Anayasa Mahkemesi, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’na dezenformasyonla mücadele görevi veren Cumhurbaşkanlığı Kararnamesini, basın ve ifade özgürlüğüne müdahale ettiği gerekçesiyle iptal etti.
Bu kararı önce X hesabından duyuran mahkeme, daha sonra bu paylaşımı sildi. Mahkemenin web sitesine de yoğunluktan dolayı erişilemediği açıklandı. Bir anda herkes, Anayasa Mahkemesi’nin dijital dünyada kendi ayaklarına dolandığını düşündü. Site, bir gün sonra tekrar yayına girdi, ancak bu süre zarfında dezenformasyonla mücadele merkezi, bu kararın çalışmalarını etkilemediğini savundu.
İfade özgürlüğü ve sansür
Sosyal medya platformlarına getirilen erişim yasakları ve Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararları, Türkiye’nin dijital dünyada yaşadığı çelişkileri gözler önüne seriyor. Bir yandan ifade özgürlüğünü savunan kararlar alınırken, diğer yandan sosyal medya platformlarına getirilen erişim yasakları, dijital dünyanın kaotik ve tutarsız yapısını ortaya koyuyor.
Garo Kaprielyan’ın, Kınalıada’da bir markette saldırıya uğraması ve ayrımcı küfürlere maruz kalması, Türkiye’nin yalnızca dijital dünyada değil, fiziksel dünyada da yaşadığı sorunları gözler önüne seriyor. Agos’un haberine göre Kaprielyan’ın parmağı kırıldı ve yüzünde darp izleri var. Bu olay, Türkiye’deki etnik ve dini ayrımcılığın ne kadar derinlerde olduğunu gösteriyor.
Gençler ve siyaset: Umutsuz bir nesil
Areda Survey araştırma şirketinin Türkiye genelinde yaptığı araştırmaya göre, halkın yüzde 72,4’ü gençlerin siyasete ve Türkiye’de olup bitenlere karşı kayıtsız olduğunu düşünüyor. Bu fikre katılanların yüzde 76’sı ise 18-34 yaş aralığındaki gençler. Bu, Türkiye’nin geleceği için endişe verici bir tablo.
Gençlerin siyasete ilgisizliği, belki de dijital dünyada yaşanan çelişkiler ve sansür politikalarıyla bağlantılıdır. Sosyal medyanın, gençlerin bilgiye ulaşma ve ifade özgürlüğü için önemli bir araç olduğunu düşündüğümüzde, bu platformlara getirilen erişim yasakları, gençlerin siyasete ve toplumsal olaylara olan ilgisini daha da azaltabilir.
Çelişkilerle dolu bir Türkiye
Türkiye’de sanal alanda yaşanan bu olaylar, ülkemizin ifade özgürlüğü ve sansür politikaları konusunda ne kadar çelişkili bir durumda olduğunu gösteriyor. Sosyal medya platformlarına getirilen erişim yasakları ve Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararları, dijital dünyanın kaotik yapısını gözler önüne seriyor.
Bir yandan ifade özgürlüğünü savunan kararlar alınırken, diğer yandan sosyal medya platformlarına getirilen erişim yasakları, dijital dünyada yaşadığığımız çelişkileri, savrulmaları ve tutarsızlıkları ortaya koyuyor. Bu çelişkiler, ülkemizin dijital geleceği için endişe verici bir tablo çiziyor.
Bu gelişmeler Shakespeare’in trajikomik eserlerini aratmayacak kadar karmaşık ve çelişkilerle dolu. Bu karmaşık ve trajikomik sahnenin sonunda, Türkiye’nin dijital geleceği için umutlu olmak mümkün mü? Belki bir gün, dijital dünyada ifade özgürlüğünün tam anlamıyla sağlandığı bir Türkiye’yi görebiliriz. Dileriz öyle olur.