Eski AKP milletvekili Şamil Tayyar, sosyal medya hesabı X'ten (Twitter) limiti 100 bin TL'nin üzerinde olan kredi kartlarından Savunma Sanayii Destekleme Fonuna yıllık 750 TL vergi alınmasına ilişkin yapılan yeni düzenlemeyi eleştirdi.
Tayyar, AKP hükümetleri öncesinde 2002'de Türkiye'nin IMF'den borç alma kararı sonrası ile günümüzdeki devlet-toplum ilişkisi karşılaştırdı. Günümüzde devlet ve toplum arasındaki güven ilişkisinin zedelendiğine dikkat çeken Tayyar, bu güveninin tesisinde sadece vergide adalet değil, toplanan verginin harcamasının da şeffaf olması gerektiğini savundu.
Şamil Tayyar'ın paylaşımı şöyle:
"2002 öncesi hükümet, memur maaşlarını ödemek için IMF’den borç almıştı.
AK Parti 2002 sonunda iktidara gelince genel merkez ve başbakanlığın telefonları kilitlendi, Türkiye’nin her köşesinden arayan vatandaşlarımız, IMF’ye muhtaç olmamak için bütçeye gönüllü katkıda bulunmak istiyorlardı.
Aradan geçen 22 yıl sonra bankaların iletişim hatları kilitlendi, arayanlar kredi kartı limitini 100 bin liranın altına düşürmek için sıraya girdiler.
Aradaki temel fark, toplumla hükümet arasındaki güven duygusunun aşınmasıdır.
Çünkü…
Vergi adaleti, sadece toplarken değil harcarken de esastır.
Toplum, verginin nasıl toplandığı kadar nereye harcandığını bilmek ve emin olmak istiyor.
Mesele, zenginlik/yoksulluk kapasitesi, bu kapasite içinde 750 liranın hacmi değildir.
Mesele, güven..
Zira, kullanımda toplam 125 milyon 925 bin 012 kredi kartı var. Bu sayının 61 milyon 955 bin 106’sının limiti 100 bin liranın üzerinde.
Yani her iki kredi kartından birinin limiti, vergiye tabi.
Yani kredi kartı limiti zenginlik göstergesi değil.
Ayrıca zenginden alınmış olsa bile yoksulun şartlarını iyileştirmiyorsa, anlamı var mı?
Karttan alınacak toplam miktar ise 46 milyar 466 milyon 329 bin 428 lira.
Kur korumanın devlete maliyetinin 850 milyar lirayı aştığı, bir özel kalem müdürünün 60 kilo altınla seyahat yaptığı yerde, bu 46 milyar liranın nereye harcanacağı konusunda şüphe duyuluyorsa, bunun üzerinde oturup düşünmek gerekir.
Hep söylüyorum.
Hükümet, toplumla yeni bir güven köprüsü inşa edemezse, ne kadar iyi niyetli olursa olsun getireceği her vergi düzenlemesi tepkiyi arttırır, siyasi riski azdırır.
Tepkili olanları anlamak ve size güven duymalarını sağlamaya çalışmak yerine, ‘DEM’li, Ermeni, Yunan’ gibi tahkir edici, yakışıksız, tahammülsüz bir üslupla cevap verirseniz, toplumdan iyice kopar, siyasi ömrünüzü kısaltırsınız.
Hatırlatmış olayım."