Abdullah Cenkciler
Bunu 40 yıllık deneyimlerime de dayanarak aşağıdaki örnekle pekiştireyim.
Ormanlık bölgelerde doğa olaylarının neden olduğu yangınların başında yıldırımdan sonra rüzgâr gelir. Şiddetli rüzgâr, iletken tellerin içeri veya dışarıya doğru daha fazla sallanarak birbirlerine yaklaşmasına neden olur. (Esasen sene boyu büyük değişiklik gösteren hava sıcaklıklarından ötürü iletkenler saz teli gibi gergin çekilmez, sıcaklık farklarını kompanse etmek amacıyla uygun oranda tellere sehim verilir.) Rüzgâr aynı zamanda kontrolsüz büyüyen ve görevlilerce zamanında kesilmeyen veya budanmayan ağaçların sallanarak iletkenlere yaklaşmasına hatta değmesine de sebep olur. Direnci büyük olsa da özellikle nemli havalarda, yaş ağaç kuru ağaca nazaran çok daha fazla iletkenlik özelliği taşır. Ağaçtan, yangın eşiği olan 300 miliamper akım geçmesi, ağacın yanması için yeterlidir.
Enerji iletim hattı üzerindeki sigortalar, termik manyetik şalterler, bu kadar küçük akımı doğal olarak algılamaz ve devreyi açıp enerjiyi kesmez. Bunun yanı sıra enerji iletim hatlarına çok yakın ağaçlar rüzgâr olmadan da hatlara değerek yine yangına sebep olabilirler.
Orman yangınlarının önlenmesi için ormanda tesis edilen yüksek gerilim enerji hatlarına açılan koridorların, sürekli olarak sorumlu şirketlerce kontrol ve bakımları yapılmalı "saldım çayıra, Mevla'm kayıra" zihniyetinden vazgeçilmelidir.