Deniz Berk

TBMM 2025 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi görüşmelerinde Sağlık Bakanlığı bütçesi kabul edildi. Ancak bütçe artışının TÜİK'in açıkladığı enflasyon oranının altında kalması ve bütçe kalemlerindeki dağılım, halk sağlığı üzerinde ciddi endişelere yol açmaya devam ediyor. Halk sağlığı uzmanları koruyucu sağlık hizmetlerine ayrılan yetersiz kaynaklara, sağlık sistemindeki eşitsizliklere ve kamu hastanelerindeki yatırım eksikliklerine dikkat çekiyor.

Sağlık-Sen: 112 acil sağlık hizmetlerindeki eksiklikler gözden geçirilmeli Sağlık-Sen: 112 acil sağlık hizmetlerindeki eksiklikler gözden geçirilmeli

Bakanlığa ayrılan 1 trilyon 20 milyar 317 milyon TL, merkezi yönetim bütçesinin yalnızca yüzde 6,9’unu oluşturdu. Bu oran, Dünya Sağlık Örgütü’nün önerdiği yüzde 10’luk payın 3,1 puan altında kaldı.

Yeni sağlık bütçesini 24 Saat'e değerlendiren Türk Tabipleri Birliği (TTB) Başkanı Prof. Dr. Alpay Azap, bütçenin halk sağlığına yönelik ciddi riskler barındırdığını vurgulayarak, mevcut kaynakların koruyucu ve tedavi edici sağlık hizmetlerini desteklemekten uzak olduğunu belirtti.

2024 yılında yüzde 6,6 olan Sağlık Bakanlığı bütçesinin genel bütçe içindeki payının 2025 yılında yüzde 6,9’a yükselmiş olmasının yeterli olmadığını ifade eden Azap, Sadece TÜİK’in enflasyon oranı dikkate alındığında bile, bakanlığın bütçesinin en az 1 trilyon 197 milyar 739 milyon 488 bin 33 TL olması gerekirdi. Ne var ki, 2025 yılı bütçesi 1 trilyon 20 milyar 317 milyon 291 bin TL olarak açıklanmış, bakanlık bütçesi bir önceki yıla göre yüzde 17,4 oranında azaltılmıştır. Başka bir ifadeyle, bakanlığa 2024 yılında verilen her 100 TL yerine, 2025 yılında 82,6 TL verilecektir dedi.

720Px Alpay. Azap.01"Aşılar 'erişilmez' kalmaya devam edecek"

Prof. Dr. Alpay Azap, bütçede sağlığa ayrılan payın düşük olmasının özellikle koruyucu sağlık hizmetlerini sekteye uğratacağını belirterek, "Yıllardır pek çok ülkede rutin uygulanmakta olan HPV, rotavirüs, menenjit aşıları bizim çocuklarımız gençlerimiz için erişilmez kalmaya devam edecek. Birinci basamak sağlık hizmetlerinin etkili bir şekilde verilebilmesi için aile sağlığı merkezlerinin sayısının 1,5 katına çıkarılması ve bütün altyapı, ekipman ve personel giderlerinin bütçeden karşılanması talebimiz karşılanamayacak. Kanser taramaları yapılamayacak. Sağlık kuruluşlarında yeterli sayıda hekim ve hekim dışı sağlık çalışanı yine olmayacak. Atanamayan teknisyenler, fizyoterapistler, diyetisyenler işsiz kaldığı gibi ekip hizmeti verilemeyecek” dedi.

"Yenidoğan bebekler özel hastanelere gönderilmeye devam edecek"

Tedavi edici sağlık hizmetlerine ulaşabilmek için vatandaşın daha fazla para ödemesi gerekeceğine dikkat çeken Azap, “Kamu hastanelerine yeterli yatırım yapılamayacağı için yaşlılar, yenidoğan bebekler özel hastanelerin yoğun bakımlarına gönderilmeye devam edecek. Teknolojideki gelişmelerle birlikte yeni geliştirilen tedavilerin ülkeye gelmesinde, SGK tarafından geri ödenmesinde sorunlar olacak. Gelişmiş ülkelerde belli hastalıklar için artık en iyi tedavi olarak kabul edilen ilaçlar ülkemizde bulunmuyor. Bunlar uzunca bir süre daha bulunamayacak" ifadelerini kullandı.

Bölgesel eşitsizlikler sürüyor

Sağlık eşitsizliklerine değinen Alpay Azap, deprem bölgesindeki ölüm oranlarına dikkat çekerek, "Hatay’da doğan bir bebeğin 5 yaşına gelmeden ölme olasılığı Zonguldak’ta doğan bir bebeğe kıyasla neredeyse 2 kat daha yüksek. Sağlıkta eşitsizlikleri önlemek için, herkesin eşit ücretsiz nitelikli bir sağlık hizmetine kavuşmasını sağlamak gerekir. Bunun da yolu sağlığa ayrılan payın artırılması, bunun önemli kısmı koruyucu sağlık hizmetlerine ve birinci basamak sağlık kuruluşlarına ayrılarak sevk zinciri ile basamaklı bir sağlık sisteminin örgütlenmesidir" dedi.

Şehir hastanelerinin maliyeti büyük, katkısı küçük

Azap, şehir hastanelerine ayrılan bütçenin kamu hastanelerine kıyasla büyük bir yük oluşturduğunu belirterek "Başlangıçta 31 tane yapılması planlanırken 18’de durmak zorunda kalındı. Yoksa inanılmaz yüksek paralar, Sayın Koca’ya göre 25 yılda 372 milyar Euro ödememiz gerekecekti. Ancak bu yöntemle işletilen 18 hastanenin de ciddi bir yük oluşturduğunu görebiliyoruz. 2025 yılı bütçesinden bu 18 hastaneye en az 104 milyar 602 milyon TL, kira ve hizmet bedeli olarak ödenecektir. Bu rakam Bakanlığın tedavi edici hizmetler için ayırmış olduğu bütçenin yüzde 14.7’sine karşılık gelmektedir. Bir başka ifade ile Sağlık Bakanlığına ait 925 hastaneye bütçenin yüzde 85’i ayrılırken 18 hastaneye yüzde 15’i ayrılmaktadır. Kamu hastanelerine yeterince yatırım yapılamamasının ölümcül sonuçlarını yenidoğan skandalında gördük. Bu 18 devasa hastane yatak sayısında da ciddi bir artışa neden olmamıştır ne yazık ki. 20 yılda bakanlığa bağlı hastanelerin yatak sayısı 1,6 kat artarken özel hastane yatak sayısı 4,5 kat artmıştır" ifadelerini kullandı. 

Performans sistemi hekimleri tüketiyor

Performans sisteminin sağlık çalışanlarının iş yükünü artırdığını ve iş barışını bozduğunu ifade eden Azap, "Hekimler, insanca yaşayabilecek bir gelir elde etmek için insanüstü bir tempoda çalışmak zorunda kalıyor. Performans uygulaması kaldırılmalı ve yoksulluk sınırının en az iki katı düzeyinde maaş ödenmeli" dedi.

"Eşit ve ücretsiz sağlık hizmetinin yolu doğru planlamadan geçiyor"

Sağlıkta eşitsizliklerin önlenmesi ve halk sağlığının korunması için sağlığa ayrılan payın artırılması gerektiğini belirten Azap, "Herkesin eşit, ücretsiz ve nitelikli sağlık hizmetine erişmesi sağlanmalı. Bunun yolu, bütçenin doğru planlanmasından geçiyor" diyerek sözlerini tamamladı.

"Özel sektöre akan kaynaklar kesilmeli"

Sağlık bütçesinin önemli bir kısmının özel sektöre aktarıldığını belirten Azap, kamu sağlık hizmetlerinin güçlendirilmesi için şu önerilerde bulundu:

  • Özel sağlık kuruluşlarına kamu kaynaklarının aktarımı durdurulmalı, bu kaynaklar kamu sağlık kurumlarına yönlendirilmeli.
  • Aile Sağlık Merkezi sayısı artırılmalı, küçük ve ulaşılabilir kamu hastaneleri açılmalı.
  • Sağlık çalışanlarının sayısı artırılarak insanca çalışma koşulları sağlanmalı.

Editör: Deniz Berk