Gazeteciler Cemiyeti tarafından yürütülen Medya için Demokrasi, Demokrasi için Medya (M4D) Projesi kapsamında geleneksel olarak düzenlenen Basın Evi söyleşilerinde Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) üyesi İlhan Taşcı, Türkiye'nin seçiminde televizyon yayıncılığının nasıl bir sınav verdiğini “Seçim Atmosferinde TV Yayıncılığı” söyleşisinde değerlendirdi
NAZ AKMAN/ANKARA- Gazeteciler Cemiyeti tarafından yürütülen Medya için Demokrasi, Demokrasi için Medya (M4D) Projesi kapsamında düzenlenen geleneksel Basın Evi söyleşilerinin bu haftaki konuğu Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) üyesi İlhan Taşcı oldu. Taşcı, Türkiye'nin seçiminde televizyon yayıncılığının nasıl bir sınav verdiğini ve özellikle de kamu yayıncılığı açısından nasıl gelişmeler yaşandığını değerlendirdi. Türkiye'nin demokrasiye yakışır, adil seçim ortamı yaşayıp yaşamadığını televizyon ekranı bağlamında değerlendiren Taşcı, Türkiye’nin seçiminde televizyon yayıncılığının nasıl bir sınav verdiğini ve özellikle de kamu yayıncılığı açısından nasıl gelişmeler yaşandığını ele aldı. Gazeteci Yıldız Yazıcıoğlu’nun moderasyonunu yürüttüğü söyleşide, Taşcı’nın analiziyle birlikte uluslararası seçim gözlem heyetince de mercek altına alınan medyanın seçime etkisi irdelendi. [caption id="attachment_313488" align="alignright" width="673"]Yusuf Kanlı[/caption] Kanlı, “BİK, RTÜK cezalandırma müessesine dönüştü” Basın Evi’nde hibrit düzenlenen söyleşinin açılış konuşmasını gerçekleştiren Gazeteciler Cemiyeti Başkan Yardımcısı Yusuf Kanlı, gazetecilerin basın özgürlüğü mücadelesini halkın haber alma özgürlüğü hakkı için verdiğini vurgulayarak, “Biz aracıyız, temsili demokrasilerde halklar sadece ve sadece bilgilenme, öğrenme süreciyle ülkenin ve dünyanın durumu hakkında bilgi edinerek bilinçli karar verirler. Dolayısıyla halkın demokratik hakkını kullanması için basın özgürlüğü çok önemlidir bu nedenle yerel ve uluslararası yasalarla korunmaktadır. Halkın bilgilenme hakkının yerine gelmesi için gazetecinin konuyu lehte ve aleyhte açılardan görmeli, sadece iktidarın değil muhalefetin, aykırının da sesini ortaya koyabilmesi gerekiyor. Maalesef Türkiye’de iktidarın görüşü dışına çıkanlar cezalandırılıyor. Ülkenin denetim kuruluşları BİK, RTÜK gibi kurumlar halkın hakkını korumak için çalışmak yerine cezalandırma müessesine dönüştü. Bunu eleştiriyoruz, raporlarımızda da belirtiyoruz fakat bunu yaptığımız için iktidar tarafından saldırı altına alınıyoruz. Sesimizi kısmayacağız” dedi. RTÜK yapısı yukarıdan aşağıya talimat sistemine dönüştü Yazıcıoğlu’nun sorusu üzerine öncelikle RTÜK yapısı hakkında bilgiler veren Taşcı, “RTÜK’te daha önce sistem aşağıdan yukarıya doğru çalışırdı. Yani izleme uzmanları zimmetli oldukları kanalları izler yayın ilkesi ihlali varsa bunu raporlar ve başkanlık makamına sunardı. Ancak şimdi bu sitem terk edilmiş durumda, yukarıdan aşağıya talimat verilerek raporlar hazırlanıyor. Yukarıdan ilgili programla alakalı yasanın şu maddesi yönünden şu suçlamayla raporu hazırlansın şeklinde talimat verilerek izleme uzmanlarının talimatla rapor yazmaları bekleniyor. Eğer izleme uzmanı eskiden olduğu gibi kendisi talimat almadan rapor yazarsa bu raporlar da sisteme alınmıyor. Bununla mücadele etmek çok zor, çünkü yasa da üst kurul gündemini belirleme yetkisini sadece başkana tanımlıyor, biz sadece gündem dışı sözler alarak tespitlerimizi yapıyoruz. Tarihe tanıklık eden bir üye olarak tarihe de kayıt geçsin istiyorum” dedi. Değişim olmazsa RTÜK her dönem siyasi iklimin etkisinde kalacak RTÜK yasasında sübjektif ifadelerin bulunduğunu yasanın yoruma açık olduğunu da ekleyen Taşcı, “Yasada milli ve manevi değere aykırı olmak veya genel ahlaka aykırı yayın’ şeklinde ifadeler var. Ahlak konusu ülkeden ülkeye toplumdan topluma hatta aile bireyleri içinde bile farklı yorumlanabiliyorken siz bu madde üzerinden milyonlarca liralık cezalar yazıyorsunuz. Kanunda olmayan ihsas-ı rey de (tarafını belli etme) bulunduğum gibi bir gerekçeyle üst kurul toplantılarından çıkardım. Parlamentoda seçilmiş bir üst kurul üyesiyim, ancak altı kişinin el kaldırmasıyla toplantı salonundan çıkarılabiliyorsunuz. Bunları değiştiremezsek her dönem RTÜK siyasi iklimin etkisinde kalacaktır. RTÜK öncesinde de siyasi iklim etkisinde kalmıştı ancak böylesine doğrudan doğruya siyasetin yapıldığı, yayıncıların nefesinin kesildiği bir dönem olmadı. Son dört yıldır kendini iktidara yakın konumlandıran kanallarla ilgili bir tane bile rapor çıkmadı, ceza verilmiş hiçbir dosya yok. Sadece mahkeme kararı olduğu gerekçesiyle ATV’ye bir ceza verildi, hepsi bu” diye konuştu. “12 Eylül darbe döneminin kurum ve kuruluşlarını mumla aratacak anlayışa sahip” Son günlerde tartışılan gazeteci Çiğdem Toker’in “Demokrasi sandıktan ibaret değildir” ifadesi ardından “Toker’in açıklaması uzmanlarımız tarafından raporlaştırmaya başlanmıştır. Dosya karara bağlanmak üzere gündeme alınacaktır. İzleyicilerden gelen yoğun şikayetler üzerine halkı aşağılayan, hakaret ve saldırılarla necip milletimizin küçük düşürmeye çalışan konuşmalara yer veren Halk TV, Tele1, KRT, Flash Haber ve SZC TV ile ilgili de inceleme başlatılmıştır” açıklamasında bulunan RTÜK’ün bu ifadelerini değerlendiren Taşcı, “Usul ve esas açısından RTÜK’ün bu açıklamasını değerlendirmek istiyorum. Başkan idari yetkisi bağlamında inceleme başlattığını söyleyebilir. Fakat açıklamada ‘yoğun şikâyet’ ifadesinde bulunulmuş, daha önce farklı gerekçelerle kurula çok sayıda şikâyet gelmiştir, onların çoğu hakkında rapor hazırlanmadı. Yine açıklamada ‘seçim sonuçlarının belli olmasıyla birlikte halkı küçük düşüren aşağılayan konuşmalara yer veren kanallar’ın ismi sıralanıyor. Eğer ihsas-ı reyden söz ediyorsanız açıklamadaki bu ifade buna en güzel cevaptır. 5 yıldır ‘yaptırıma yer olmayan’ bir dosyaya oy çokluğuyla karar verilmedi bu bile sistemin nasıl kurguladığını gösteriyor. RTÜK yayınlara göre ceza vermiyor, kanallara göre veriyor. RTÜK’ün 12 Eylül darbesi sonrası kurulduğu zannediliyor bu yanlış ama uygulamasına bakınca 12 Eylül darbe döneminin kurum ve kuruluşlarını mumla aratacak anlayışa sahip” dedi.