Refahı paylaşmak

Donbas bölgesindeki Rusya yanlısı ayrılıkçılarla Ukrayna güçleri arasındaki çatışmalar sürerken, dünya nefeslerini tuttu, Rusya-Ukrayna gerilimini dikkatle izliyor, Batı, Rusya’nın her an bölgeye gire...

Abone Ol
*** GEÇÇEK Megastar Tarkan, Pandemi için yazdığını söylese de “Geççek” adlı şarkısı siyasetim gündemine oturdu. Muhalefet Tarkan’a ve “Geççek her şeyin sonu var, bu çile de bitecek, oh oh şındırgadıp oynayacağız o zaman” şeklindeki sözlerle başlayan şarkısına sahip çıkarken, iktidar çevresi alınganlık gösterip, yandaş medyasıyla, trolleriyle sanatçıyı topa tuttu. Ülkemizde yazar, gazeteci-televizyoncu, sanatçı, şarkıcı, sinema-tiyatro-opera dünyasındaki yapımcı ve yorumcu kadroların siyasete “bulaşıp” iktidarları eleştirmesi hoş karşılanmaz, zaten bunun için çok sayıda yazar-çizer-gazeteci içerde değil mi? Bu coğrafyada muhalif olmak sıkıntılıdır dışlanır, işsiz, beş parasız kalır bir köşede unutulursunuz. Ancak gerçek demokrasiye kavuşmak sancılıdır, ağır bedeli vardır. Oysaki uygar dünyada bu iş tam da böyle olur, bu kesim halkın sesine kulak verip sıkıntıları dile getirir. Onlar muhalif kişilikleriyle toplumun “kanaat önderleridir”. Emekli, çiftçi, esnaf, dar gelirli sıkıntı yaşarken, toplumun sorunlarını göz ardı edenler, mutfaktaki yangını görmezden gelip, sadece iktidara “şakşakçılık yapıp”, büyük üstat Cemal Reşit Rey’in “Lüküs Hayat Opereti’ndeki” laylaylom düzenlerini sürdürenler en büyük zararı iktidara verdiklerinin farkındalar mı acaba? *** İNEĞİ KESMEK Yüksek maliyetler süt üreticisini karar aşamasına getirdi. Enerji, yem, mazot ve veteriner gibi giderlerin 1 litre sütün üretim maliyetini 6 liranın üzerine çıkarırken, ortalama 4 buçuk liralık litre fiyatı üreticiye kırmızı alarm verdiriyor. Türkiye'deki işletmelerin büyük çoğunluğu 10 baş altı büyüklüktedir. Mevcut gider tablosu, kısıtlı imkana sahip üreticinin tahammül sınırlarını zorlamaya başladı. Son dönemde artan et fiyatları ineği kesmeyi sağmaktan daha cazip hale getirdi. Avrupa’ya göre ülkemizdeki süt üreticisinin maliyetleri çok yüksek olduğu için inek kesimleri devam ederse tarım ürünlerinden sonra sütü de ithal etmek kaçınılmaz olacak. Fahiş elektrik faturaları, ısıtmanın vazgeçilmez olduğu beyaz et sektörüne de büyük darbe vurdu. Sektör zor günler yaşıyor, büyük artışların dar gelirliyi, etten sonra yumurtaya, tavuğa da muhtaç edecek boyutlara tırmanmamasını ümit ediyoruz. *** KÜME DÜŞTÜK “2022 Ekonomik Özgürlük Raporu” açıklandı, Türkiye, 31 basamak gerileyerek 107’nci sıraya geriledi. Washington merkezli düşünce kuruluşu The Heritage Foundation'ın raporunda Türkiye, “Kısmen Özgür” ülkeler arasından çıkarılıp “Çoğunlukla Özgür Olmayan” ülkeler kategorisine düştü. Keskin düşüşün nedeni raporda ayrıntılarıyla verilirken, “mali sağlıktaki bozulmanın ve hukukun üstünlüğü” konularının etkili olduğu dikkat çekiyor. “Rüşvet ve yolsuzluk” konularındaki ülke notunu gösteren “Kamunun güvenilirliği” de bir başka etken. Raporu ciddiye alıp almamamız, taraflı bulup bulmamamızdan daha da önemlisi, “bir ülkede özgürlükler ne kadar genişse ekonomilerin o kadar sağlıklı büyüdüğü” gerçeğiyle yüzleşmemiz gereğidir. Zenginliğin toplumun tüm katmanlarına yayılması ülkenin topyekun zenginleşmesine neden olur, dış dünyada “itibarımız artar”, uluslararası piyasalardan Amerikan hazinesi yüzde 2’nin altında borçlandığı bir ortamda, Türkiye rekor düzeyde yüzde 7 buçuk faizle borç para almaz. Uygun krediler bulmamız, “yabancı yatırımcının koşarak ülkemize gelmesi” aslında o kadar da zor değil. *** KİMYASAL HADIM Hazreti Muhammed'e Hira'da ilk vahiy olarak inen Alak suresindeki, “Yaratan Rabbinin adıyla oku!” emrine rağmen yurdum insanının önemli bir kesimi okumayı pek sevmez, nadiren okuduğunda da çabucak bunaldığı için etraflıca bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmayı yeğler. Zaten bu nedenle de bu topraklarda yetişen dehaların mesajları bir türlü algılanamaz. Aşık Veysel’in “benim sadık yârim kara topraktır” felsefesini anlayamayan boş beyinler, sözde sevdiklerini, nişanlılarını, eşlerini çok sevdikleri iddiasıyla, “ya benimsin ya da kara toprağın” diyerek kıtır, kıtır doğradıklarına sıkça şahit oluyoruz. Gencecik kızlarımızı gelinliklerini bile giyemeden kara toprağa verip taziyeler sırasında bir iki hamasi cümleler kurup geçiştirirken, canilere verilen hafif cezalar yürek burkuyor. Önlem olarak pasif uzaklaştırma ve kelepçe yöntemleri bu canileri durdurmaya yetmiyor. Antalya Manavgat'ta geçen Temmuz ayında 3 ayrı noktada yangın çıkartırken suçüstü yakalanan, uyuşturucu ve adam yaralama suçlarından sabıkası bulunan faile verilen 15 yıl hapis ve para cezasının, insana, hayvana, doğaya, her tür canlıya yönelik suç işleyenler için örnek teşkil etmesini ümit ediyoruz. Son olarak 16’lık gencecik kızımızı göz göre göre ölüme götüren ihmaller zincirinin yeniden yaşanmaması için tek çözüm caydırıcı cezaların ivedilikle yaşama geçirilmesidir. Kimyasal ya da fiziki hadım da dahil caydırıcı ağır cezalar yaşama geçirilmedikçe, ahlar vahlar, hamasi sözler arasında gencecik yavrularımızı kara toprağa vermeye devam ederiz.