Ahmet Çağatay Bayraktar 

İstanbul’un sur içi olarak adlandırılan bölgesinde yer alır Oruç Baba Türbesi. Bir rivayet Oruç Baba'nın 1453 yılında İstanbul’un fethinde savaşan bir asker olduğu söyler. Askerlere su ve yemek vermekle görevli olan Oruç Baba’nın, suyun az bulunduğu dönemde bile askerlere su dağıtmayı sürdürdüğüne, “baba” lakabının da buradan geldiğine inanılır. Diğer bir anlatıya göre; Oruç Baba eski yıllarda yaşamış, çok fakir ve ibadetini aksatmadan yapan birisidir. Fakir olduğundan Ramazan ayında iftarlık ve sahurluk yiyeceğinin az olduğu, orucunu tutup iftarını da bir parça kuru ekmek ve sirkeyle açan bir derviş olduğu söylenir.

Anılar ve rivayetler şehri İstanbul’un yüzlerce odak noktasından biri olan Oruç Baba Türbesi, Ramazan’ın yalnızca ilk günü özel bir kalabalığa ev sahipliği yapar. Yılın her günü ziyaret edilebilen türbenin bahçesi Ramazan’da ziyaretçilerini taşıyamaz, sokaklara kadar taşar.

S O K A K1

Türbeye çıkan Kürkçü Bostanı Sokağı'nın başından itibaren yoğunluk kendini gösterir

İstanbul’un 12 kapısından biri olan Topkapı’ya doğru ilerlerseniz surların kıyısında sıra sıra evlerin dizildiği bir sokak arasından girilir. Zamanın gereği bu evler ne tarihidir, ne de ahşap. Fakat yüzyıllardan beri her Ramazan günü türbeye giden sokaklar sirkeyle yıkanır. Tramvay ile Pazartekke durağından inip Topkapı Caddesi’ne girerseniz, kalabalığı görmeden önce havadaki yoğun sirke kokusunu alırsınız. İşte bu türbeye çıkan yolda olduğunuzu gösterir. Her Ramazan ayının ilk günü kimi sağlık, kimi para dileyen insanların hem yemeklerini hem sirkelerini birbirleriyle paylaştıklarına şahitlik edersiniz. Türbeye giden Kürkçü Bostanı Sokağı’nın girişinde yer alan market ve sokağa adını veren Kürkçübaşı Ahmet Şemsettin Camii de bu kalabalığı paylaşır. Eğer sirke adetini bilmeden geldiyseniz, her çeşit ürünle dolu olan markette sirke rafının bomboş olduğunu görürsünüz. Market çalışanlarından Mehmet, 10 yıldır bu manzaraya alışık olduğunu anlatıyor: “Buraya 10 koli de getirsek 100 koli de getirsek bu sirkeler biter. Burada ilk çalışmaya başladığımda şaşırıyordum kucak kucak sirke alan insanları. Ama artık alıştım.”

Market-3

Tüm raflar dolu olsa da sirke rafları bomboş

Eğer ille de sirke alacağım derseniz kalabalık sokakta açılmış alelade tezgahlardan bulabilirsiniz: Markette 18 ise tezgahta 30 lira. Dua etmek için gelmiş kalabalık ise bu fiyata pek de itiraz etmez. Maksat iyilik olsun. Sirke almayı son dakikaya bırakmış olan Fatma Hanım, hem orucunu açmak hem de dua etmek için Sancaktepe’den gelmiş Oruç Baba’ya: “Yolda ‘nasıl olsa orada bir market vardır alırım diye düşündüm’ ama kalmamış. Olsun o kadar yoldan geliyoruz, aradaki fark da sirkeciye helal olsun” deyip alıyor iki şişe sirkesini. Burada sirke sadece ekmek ile oruç açmaya değil paylaşmaya da yarıyor.

Sirke

Sirke satıcılarına iftardan sonra bile rağbet var

Bu yüzden ellerinde kavanoz, boş şişe hatta yoğurt kovası ile gezip elinde sirke olanlara “dağıtıyor musunuz?” diye soranlar olursa yadırgamayın. Çünkü orucu sirke ile açmak kadar eldeki sirkeyi hatta yiyecek ne var paylaşmak da pek sevap. Sokakta ilerledikçe burnunuz sirke kokusuna alışırken kalabalık daha da artar. Trafiğe açık olan sokağa girme gafletinde bulunan şoförlerin şaşkın bakışlarına korna sesleri ve selektörler eşlik eder.

Sirke1

Dağıtılan sirke ne kadar çok kişiye ulaşırsa duanın o kadar çabuk kabul olacağına inanılır

Türbeye ilerlemek isteyen kalabalıkta ise sirke, şeker, su dağıtma telaşı eksik olmaz. Ve bu kalabalık aksi, sinirli ve sabırsız insanlardan oluşmaz. Kimse kimsenin ne istediğini, ne için dua ettiğini bilmez ki sormak da duanın gerçekleşmesini olumsuz etkileyebilir.

Sokak

Türbeye giden dar sokakta iftar saatinden hemen sonra

Sokağın sofra kurulabilecek her köşesini değerlendiren bir grubun yanına yaklaşıyorum. Ramazan’ın ilk orucu olmasına rağmen sabırsızlık yok, ağızlarda sadece dua var. Mütevazı sofranın baş köşesinde sirke ve sokaktaki fırından alınmış taze pide. Çocuklarını toplayıp gelmiş olan Remziye Hanım: “Görüyorsun çocukları. Benim yaşım geçmiş daha ne isterim, sağlıklı olayım yeter. Oruç Baba’dan ne diliyorsam şu çocukların güzelce yetişmeleri için istiyorum.”

Oruçbabaçocuk

Türbe içindeki görevli türbeye asmak için dua edenlerden uzattıkları eşyaları alıyor

Türbe önündeki kalabalık ise mahşeri. Fakat mahşer yerinde tasvir edilen korkular ve acılar yok yüzlerde. Sadece dilek ve dua. Bir de türbenin içindeki adama dilekler neyse onu temsil eden eşyalar verme telaşı. Korkuluklara tırmanmış küçük bir çocuk, ev dileyenlerin uzattığı anahtarı, çocuk isteyenlerin uzattığı bebek kıyafetlerini alır türbenin içindeki görevliye verir. Görevli de bu eşyaları türbenin çeşitli yerlerine asar. Elindeki anahtar veya dileğine göre değişen eşyaları yukarı uzatmış insanlara da ne istersin diye sorulmaz, sorulsa da vereceği cevap hem ellerinin arasında hem de kalbindedir.

Telefon-2

Kimileri de teknoloji sayesinde türbeyi yakınlarına "görüntülü" gezdirdi

Yaklaşık on üç saati bulan oruç okunan ezanla bir anda sona erer. Yılın ilk iftarını Oruç Baba Türbesi’nde açmanın verdiği huzurla eller hemen pide ve sirkelere gider, dualarla uzun uzun çiğnenir ilk lokma. Gün boyu uzun ziyafet sofraları hayal edenler daha ilk lokmada tıkanmıştır. Oruç da bu değil mi zaten nefse karşı mücadele.

Köfte

Oruç Baba'da köfte tezgahları da nasibini arar, müşterilerini çağırır

Erbakan: İsrail ile ticaret yoksa gemiler neden limanda? Erbakan: İsrail ile ticaret yoksa gemiler neden limanda?

Ve birden ortaya çıkan köfte ekmek tezgahlarından yayılan dumanla ortalık tekrar şenlenir. Karnını doyuran ya çay içmeye koyulur ya da tekrar sirke dağıtmaya. Ara sokaklara da yayılan yaygı sofraları kaldırılır ama kalabalık kolay kolay dağılmaz. Şenlik alanına dönmüş türbede kimileri sahura kadar kalmak niyetindedir. Bunlardan birisi de Emine Hanım ve ailesidir. Niyetleri için koli koli su dağıttıktan sonra termoslarındaki çaya da güvenip sahura kadar kalacaklardır: “Yılın bir günü, bir de Ramazan olunca kalmak bizim için de iyi olur. Hem zaten teravih, dua, sohbet derken sahur da geliverir. Sahurda burası da sakin olacağı için daha rahat ederiz. Gelecek hafta da Eyüp Sultan Hazretleri’ne gideceğiz.”

Sirke2

Camiden de sorumlu sirkeci abi: "Yav biri tezgaha baksın da caminin ışıklarını açayım"

Teravih vakti yaklaşırken Emine Hanım’ın dediği gibi türbe biraz daha sakinleşir. Kimi camiye kimi de evine gitmeye hazırlanırken duaları birbirinden farklı olan bu insanların mırıltıları arasında tek temenni ortaktır: “Allah, bir dahaki Ramazan’a tekrar gelmeyi nasip etsin.”

Muhabir: Ahmet Çağatay Bayraktar