Son Dakika

Psikiyatristlerin, silah ruhsatı raporu verme sürecindeki rolü…

Abone Ol
Silah ruhsatı almak için başvuranların özel olarak eğitildikleri, sınava tabi tutuldukları bir uygulamanın olmadığına işaret eden Dr. Yıldız, psikiyatristlerin kısa bir görüşmede, ruhsata erişim için olumlu ya da olumsuz kanaat oluşturmanın zor olduğunun altını çizdi. Dr. Yıldız, silaha erişimin ciddi bir şekilde sınırlandırılması, gerçekçi ve uygulanabilir sıkı değerlendirme yapılması gerektiğini vurgulayarak silaha erişimin, ruhsatlandırma sürecinde özel idari birimlerde konusunda uzmanlaşmış birimlerce gerçekleştirilmesinin önerildiğini belirtti
EMRAH BAKIR Hepimizin bildiği gibi bireysel silah ruhsatı almak için en gerekli olan kriterlerden biri de sağlık kurulu raporu. Türkiye Psikiyatri Derneği’ne göre, ateşli silah bulundurmak isteyenlerin akıl hastası veya psikolojik ve nörolojik rahatsızlıklarının olmaması gerekiyor. Ancak silah edinenlere çoğu zaman psikiyatrik muayene uygulanmıyor bile. Silah ruhsatı almak kolaylaştı(rıldı) mı? Psikiyatristlerin buradaki rol ve sorumlulukları, gözlem ve şikâyetleri nedir? Tıp tarihi ve etik alanında akademik çalışmalar yürüten, geçmişte bir süre Psikiyatrist olarak çalışan, doktora tezi, “Psikiyatristlerin Silah Ruhsatı Raporu Süreci ile Bu Süreçteki Rollerine İlişkin Etik Değerlendirme ve Görüşleri” adlı araştırması olan Dr. Abdullah Yıldız ile konuştuk. Söz konusu doktora tezini, gündelik psikiyatri ya da hekimlik pratiğinde karşılaştığı ve gözlemlediği bazı zorluklar nedeniyle hazırlamaya karar verdiğini belirten Dr. Yıldız, şu açıklamayı yaptı: “Amacım psikiyatristlerin silah ruhsatlandırma süreçlerinde hemen herkesten istenen sağlık raporu değerlendirme aşamasındaki yaşantılarını, rollerini ve etik olarak neler yaşadıklarını anlamaktı. Silah gibi riskli bir araca ilişkin olarak ruhsatlandırma süreçlerinde yer almanın Psikiyatristler için nasıl bir deneyim olduğu ve nasıl deneyim edinildiği konusunda bir anlama ve anlaşılır kılınma çabasıydı. Bu bizzat kendimin de yaşadığı profesyonel ve bazen de ahlaki ve başka kaygıların da kısmen bir yansıması olabilir. Yani bir yandan intihar gibi silahın ciddi düzeyde risk olduğu sorunları çözmeye çalışırken bir yandan da bireysel olarak silaha erişim süreçlerinde rol almak hep ilginç bir paradoks gibi görünmüştü. . Çok özetle söylemem gerekirse, silahların özelliklerine göre değişebilmekle birlikte ruhsatlandırma konusunda elbette beklenebileceği şekilde nihai yetki ve karar idari birimlerde, bu da polis teşkilatı ve bağlı olduğu İçişleri Bakanlığı gibi idari birimler demek. Kendi geçmiş deneyim ve çalışmamızda ortaya çıkan söylemler ile bazı literatür bilgileri ışığında, genel olarak silaha başvuran daha doğrusu ruhsata başvuran bireylerin, idari birimlere başvurdukları, sonrasında kendilerinden sabıka kaydı ve ruhsata ilişkin ücretleri içeren kimi belgeler istendiğini biliyoruz. Bunun dışında başvuranların özel olarak eğitildikleri ya da sınava tabi tutuldukları bir uygulama yok maalesef. Neden maalesef diyorum? Aslında gelişmiş pek çok ülkede, silaha erişim sınırlandırılmak istenen bir sorun alanı olarak görülüyor. Bunun yanında da ruhsata başvuran bireylerin çeşitli eğitimlerden ve sınavlardan geçmesi istenebiliyor. Tüm bu süreç, polis teşkilatları içindeki özel birimlerce, bazı ülkelerde de yine bu birimlerdeki yetkili memurlarca yürütülüyor. Ülkemizde maalesef bu türden bir uygulama yok.” Silaha erişim konusunda ciddi sınırlamalar olması gerekiyor Psikiyatristlerin mesleklerinin doğasının insanla sıkı ilişkileri gerektiriyor olması nedeniyle zaten belli zorluklar taşır ve psikiyatristler de bu konularda yetkin bireylerdir. Silah ruhsatı almak için başvuran kişilerin ne gibi süreçlerden geçtiği ve psikiyatristlerin hangi aşamada devreye girdiği konusunda Dr. Yıldız, “tecrübe ile bilenmiş” gözlemlerini şöyle anlattı: “Av tüfeği ruhsatları için aile hekimleri, diğer silahlar için ise tam teşekküllü bir kamu hastanesinden başvuran bireyin silah ruhsatı alması konusunda sakınca olmadığına ilişkin sağlık raporu almak ve bunu daha önce bahsettiğim idari birimlere sunmak gerekiyor. Psikiyatristler, bu süreçte, yani sağlık kurulu raporu aşamasında devreye giriyor. Konuyu biraz daha açmak gerekirse, sonuçta silah ruhsatına başvurmak isteyen her bir birey, aile hekimi ve çoğu durumda da psikiyatristle karşılaşmış oluyor. Aile hekimleri, bana kalırsa haklı sayılabilecek kaygılarla başvuranları genellikle yine tam teşekküllü birimlere ya da psikiyatristlere yönlendirebiliyorlar. Silah gibi bir konuda bir bireye kendi başına rapor vermek zor görünse gerek. Bir kere psikiyatristlerin, silah ruhsatına ilişkin değerlendirmeleri, büyük ölçüde gündelik hastane uygulamalarının hengâmesi içerisinde gerçekleştirdikleri anlaşılıyor. Değerlendirme sürecine ayrılan zaman, son derece sınırlı... Hem başvuranların hem de kurumların beklentisi, bu sürecin hızlıca tamamlanması yönünde. Bu durum, silah ruhsatında değerlendirici konumundaki psikiyatristleri hem mesleki, hem ahlaki, hem de duygusal olarak zorluyor. Zira kısa bir görüşmede, silah ruhsatına erişim konusunda kolayca olumlu ya da olumsuz bir kanaat oluşturmak zor. Bu, insan ruhsallığı ve davranışlarıyla ilgili bir alanda çalışıyor olmakla ilgili temel bir zorluk. Biraz da psikiyatri disiplinin kendine özgü özelliklerinden kaynaklanıyor. Silah ruhsatlandırma mevzuatının muğlâk tanımları, tehlikelilik ve psikiyatrik hastalıklar gibi konuları bir arada içermesi de, psikiyatristler üzerinde vicdani bir baskıya neden oluyor. Örneğin araştırmaya katılan psikiyatristlerin neredeyse tamamı, bireysel silahlanmanın yaygınlaşmasına olumsuz bakmakta ve silahın güvenlik güçleri ile sınırlı olması gerektiğini düşünüyor. Buna karşın oldukça fazla kişinin silah ruhsatına başvurması, onları kaygılandırıyor. Aynı zamanda bu sürecin bir parçası olmak da bu kaygıya ekleniyor. Kısa sürede yapılan değerlendirmelerin niteliğine ilişkin bir kaygı da var. Psikiyatristler öncelikle silaha erişimin ciddi bir şekilde sınırlandırılması, konuya ilişkin multidisipliner değerlendirme süreçlerinin olması gerektiğini belirtiyorlar. Ruhsata ilişkin başvuruların olumsuz değerlendirilmesinde, genellikle sağlık sistemi veya hekimler sorumlu olarak görülüyor. Gerçekte nihai karar ve sorumluluk, idari birimlerde (polis teşkilatında) olsa da sanki silaha erişime engel olan psikiyatrist ya da hekimmiş gibi bir algı ortaya çıkıyor. Biliyorsunuz hekimler, şiddet riski altında çalışıyorlar. Bu açıdan silah ruhsatı raporuna ilişkin değerlendirme süreçleri, psikiyatristleri başvuranlarla karşı karşıya kalma açısından kaygılandırdığından son derece yalnız ve korunaksız hissettikleri bir süreç olarak deneyimleniyor. Oysa bazı psikiyatristlerin de belirttiği gibi aslında gerçekte yaptıkları bir bilirkişilik hizmeti ancak sanki ruhsatı veren kendileriymiş gibi bir izlenimden bahsetmek mümkün. Ruhsatlandırma süreçlerinde, sağlık sistemi ve psikiyatristlerin, doğrudan bir şekilde bu denli önemli bir rol üstlendiği bir örneğe dünyada rastlamak zor. Belli durumlarda hekimler idari birimlerle işbirliği yapabiliyorlar. Ancak her bireyin psikiyatristçe değerlendirildiği bir sisteme, en azından araştırmamız sırasındaki literatür taramasında rastlamadık. Yani ülkemiz, bu açıdan ilginç bir örnek gibi görünüyor. Araştırmamıza katılan psikiyatristlerin bize söylediği en temel şey, silah ruhsatı raporu değerlendirme sürecinde yer almanın psikiyatristleri mesleki, ahlaki ve duygusal olarak zorladığı gerçeği. Bir taraftan bir hakkı kullanmak isteyen bir birey, diğer taraftan da bunu değerlendirmesi istenen ve bir sorun olup olmadığını değerlendirmesi gereken biri var. Bu değerlendirme, neredeyse ruhsatlandırma sürecinin en önemli basamağını oluşturuyor. Daha önce belirttiğim gibi başka bir eğitim ya da sınav basamağı yok. Bazı ülkelerde bu türden basamaklar mevcut. Bu durumda bir psikiyatristin normal mesleki etkinliklerinin ötesine uzanan sorunlarla karşılaşma olasılığı artıyor. Buna gündelik pratiğin zorlukları ve yoğun iş yükünü eklediğinizde zorlanma kaçınılmaz hale gelebiliyor. Elbette silaha erişimde sıkı değerlendirme önemli bir gereksinim. Ancak bunun gerçekçi ve uygulanabilir olması gerekiyor. Bunun da yolu, psikiyatristler için, öncelikle silaha erişime ilişkin sınırlayıcı politikalar ile pek çok paydaşın yer aldığı, sorumlulukların uygun biçimde belirlendiği ve paylaşıldığı özel değerlendirme süreçleri gibi görünüyor. Psikiyatristlerin önerisi de genelde bu şekilde. Yine sorumlulukla ilgili olarak psikiyatristlerin değerlendirdikleri kişilerin gelecekte silahla gerçekleştirebilecekleri olumsuz eylemlerle ilgili de kaygıları bulunuyor. Bazı psikiyatristler, ‘En iyi şekilde değerlendirme yapsak ve hiçbir sorun bulmasak bile o insan, gelecekte olumsuz bir şey yaparsa, vicdan azabı yaşanabilir.’ Bu, ahlaken ve duygusal olarak değerlendirme sürecini sorumluluk ekseninde zorlayıcı hale getiren bir deneyim elbette.” Çözüm için gerekenler… Dr. Yıldız, ruhsatlandırma sürecinin sağlıklı yürümesi için hem kendisi hem de konu ile ilgili görüşme yaptığı psikiyatristlerin çözüm önerilerini şöyle açıkladı: “Silah, pek çok standart araçtan farklı olarak zarar verme potansiyeli olan bir araç. Bu açıdan önceliği sağlık ve ruh sağlığı olan bireylerin ki; bunların önemli bir kısmının silahlanmaya karşı oldukları düşünüldüğünde bu sürecin içinde yer almak, başlı başına bir zorluk, bana kalırsa buna varoluşsal bir zorluk da denebilir. Ancak psikiyatristlerin bundan çok pratik zorluklardan bahsettiklerini, buna eklenen ahlaki ve duygusal zorluklar yaşadıklarını ifade edebiliriz. Bu açıdan en temel sorun silah ruhsatına başvuran birey sayısının fazlalığı gibi görünüyor. Yani insanlar silahı kullanılması gereken temel bir hak gibi görüyorlar ve kolayca başvuruyorlar. Bu durumda da süreçteki değerlendirmeler topluma veya bireye ilişkin koruyucu bir önlem olarak algılanmaktan çok, bir prosedür olarak algılanıyor. Oysa silah ve silahlanma konusu özenle yaklaşılması gereken bir konu olarak nitelendiriliyor psikiyatristler tarafından. Bu bağlamda psikiyatristlerin söylemlerinden ortaya çıkan çözüm önerileri anlamlı görünüyor. Çözüm önerileri açısından öncelikle vurgunun, bireysel silahlanmanın sınırlandırılması gerektiği üzerine olduğunu söyleyebilirim. Diğer çözüm önerisi ise silaha erişimin sınırlandırılması. Buna ek olarak silaha erişimin, ruhsatlandırma sürecinde özel idari birimlerde konusunda uzmanlaşmış birimlerce gerçekleştirilmesi öneriliyor. Psikiyatristler, şiddet görme riski yaşamak istemediklerini, başvuran ya da başkaları tarafından baskı görmedikleri, gündelik hastane uygulamalarının dışında, uzun izlem ve değerlendirmeleri de içerebilecek uzmanlaşmış ve özel süreçlerini istediklerini vurguluyorlar. Kurumlar arası işbirliği ve toplumda silaha ilişkin beklenti ve yargıların değiştirilmesi de öne çıkan öneriler arasında. Psikiyatristlerin dillendirdiği öneriler, bence de anlamlı ve uygulanabilir gibi görünüyor. Bunlara şunu da eklemek gerekiyor: Bazı ülkelerde, silah ruhsatlandırma ve silaha erişim süreçlerinde aile içi, kadına yönelik şiddet gibi konular ciddiye alınan ve engel teşkil eden durumlar dolayısıyla bu konular idari birimlerin değerlendirme süreçlerine dâhil edilebilir. Yine mevcut ruhsatlı silahlarla ortaya çıkabilecek kazaları önlemeye yönelik uygulamalar önemli. Özellikle çocukların silaha erişmemesi ya da evdeki ruhsatlı silahların başka bireylerce kullanılmaması için silahların saklanması ve sorunlu durumlarda idari birimlerce teslim alınması gibi uygulamaları da gündeme almak gerekli olabilir.”