Şükrü Karaman
Bakan Kurum İstanbul için,“Kritik bir süreçteyiz Bu şehirde deprem tehlikesiyle bir arada yaşıyoruz. Pimi çekilmiş bombanın üzerinde oturuyoruz” sözleri aslında geç kalmış acı itiraf. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adaylığı öncesinde aynı görevde bulunan Murat Kurum’un sözleri bir anlamda bu kent için yeterli kentsel dönüşümü hayata geçiremediklerinin de itirafı.
İstanbul’da toplam 7.5 milyon binadan 1.5 milyonu, yani beşte biri çürük ve oturmaya elverişli değil. 2.5 milyon kişinin zorunlu oturduğu 600 bin binanın ivedilikle yıkılması gerekiyor. Yıkılması acil olan binalarda kolonlar ve demirler çürümüş. Üflesen yıkılacak durumda. Hal böyle iken kentsel dönüşüm kağnı hızında ilerliyor, çok yetersiz.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin KİPTAŞ aracılığı ile hayata geçirdiği kentsel dönüşüm gereksinimi tümü ile karşılamıyor. Devletin gücünü daha fazla kullanması gerekiyor. Çevre , Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın “Yarısı bizden” kampanyası olumlu adım olmakla birlikte parası olmayanlar ne yapar, ne eder? Devlet babalığını göstermeli, depreme dayanıklı binalara onları da kavuşturmalı. Artık İstanbul’un bekleyecek zamanı kalmadı.
Türkiye’yi yasa boğan Marmara depreminin üzerinden 25 yıl geçti. 17 Ağustos 1999’daki 45 saniyelik sarsıntı Marmara Bölgesi’nin altını üstüne getirmişti. Resmi rakamlara göre 17 bin 480 kişi yaşamını yitirmişti. Gayri resmi rakamlara göre ise 40 bin yurttaş can verdi.
6 Şubat 2023’te Kahramanmaraş merkezli 7.7ve 7.6 büyüklüğünde meydana gelen ve 11 ili vuran iki depremde resmi rakamlara göre 53 bin 537 can gitti. Yüzyılın felaketi olarak tanımlanan ve yaraları hala sarılamayan 6 Şubat depremi, Marmara depremi gibi Türkiye’yi büyük acıya boğmuştu. Aradan geçen 1.5 yıllık süreye karşın, bölgede sorunlar sürüyor. Zamanında teslim edilemeyen konutlardan ötürü insanlar konteynerlerde yaşamaya devam ediyor.
17 Ağustos 1999 ve 6 Şubat 2023 depremleri Türkiye’nin ne denli büyük tehlike ile karşı karşıya olduğunu kanıtlıyor. Bilim insanlarının gözyaşları ile feryat ettiği gibi Türkiye deprem ülkesi, her an her yerde yeni felaketler meydana gelebilir. Prof. Dr. Naci Görür, Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan, Prof. Dr. Okan Tüysüz, özellikle çok sayıda çürük binanın bulunduğu Megakent İstanbul’da önlemlerin alınmasını, kentsel dönüşümün hızlandırılması çağrısında bulunuyorlar.
Kuzey Anadolu Fay Hattı, Doğu Anadolu Fay Hattı, Batı Anadolu Fay Hattı gibi üç diri pay hattı üzerinde bulunuyor Türkiye. Her an büyük yer sarsıntısı üretecek konumdalar. Nüfusun çoğunluğunu barındıran büyük kentler ve sanayi tesisinin yüzde 75’i deprem tehlikesi altında. Yapı denetimi sistemi eksik ve ihtiyacı karşılayacak düzeyde değil. İşte böylesine olumsuz tablo var ortada.
Hani bir söz var “Deprem öldürmez, bina öldürür” diye. Eğer, çalmadan çırpmadan, depreme dayanıklı binalar yapar, 30 katlı binalara imar izni vermezseniz, diri fay hatları üzerine yerleşim birimi kurmaz, kentsel dönüşümü gecikmeden tamamlarsanız Japonya’da olduğu gibi 7 ve üzerindeki yer sarsıntılarında bile can kayıpları yaşanmaz.
Türkiye, depreme en çok can veren ülkelerin başında geliyor. Acı gerçek ortada iken geçmişten, büyük depremlerden ders alınmıyor, bir süre sonra unutulup gidiyor. Ülke ve insanlar ne yazık ki depreme hazırlıklı değil. Bakan Kurum’un geç itirafı bunun kanıtı. Bilim insanlarının uyarıları doğrultusunda önlemleri alarak depreme hazırlıklı olmamız gerekiyor. Zira vakit daralıyor, bekleyecek ve oyalanacak kadar lüksümüz yok.