Haber: Ahmet Çağatay Bayraktar
Roman Godi Yönetim Kurulu Başkanı Fatoş Kaytan raporun ayrıntılarını paylaştı
Pandeminin yarattığı ekonomik ve sosyal zorluklar, halihazırda bu zorlukları yaşayan ve ayrımcılığa maruz kalan toplulukları daha fazla etkiledi. Bu toplulukların arasında yer alan Romanların pandemide yaşadıklarını 2022 yılında kurulan Roman Hafıza Çalışmaları Derneği (Romani Godi) Covid-19 Pandemisinden Çıkış Sürecinde Türkiye’de Romanlar raporu ile ortaya koydu. Rapora göre Türkiye’de 3 milyon ile 6 milyon arasında Roman bulunuyor. Sayının bu ölçüde belirsiz olmasındaki temel neden, Romanların sayısı üzerine resmi bir çalışma bulunmaması. Pandemi öncesinde kâğıt ve hurda toplayıcılığı, çiçekçilik ve seyyar satıcılık, temizlik işleri gibi günlük ve güvencesiz işlerde çalışan Romanlar pandemide uygulanan sokağa çıkma yasaklarından etkilendiler; düzenli olmayan gelirleri daha da azaldı. Gelirin azalmasının yanında uygulanan yardımların kısıtlılığı da Romanları etkiledi. Romanların sadece % 37.8’i kamu veya özel kurumlardan yardım aldı. Bu yardımın % 83.7’si sadece ayni yardımlar oldu. Rapor kapsamında yapılan görüşmelerde Romanların yardımlara erişim sürecinde ayrımcılığa uğraması da yer aldı. Covid-19 Pandemisinden Çıkış Sürecinde Türkiye’de Romanlar raporunu Roman Hafıza Çalışmaları Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Fatoş Kaytan 24 Saat’e anlattı.
"Romanlar pandemide de ayrımcılığa uğradı"
Romanların büyük bir kısmı halen çadır kentlerde yaşıyor
Derneğin kurulma hikayesini anlatan Kaytan, ilk olarak inisiyatif olarak yola çıktıklarını, derneğin içinde Romanların da olduğunu belirterek şunları söyledi: “Romanların ötekileştirilmesini ve yoksulluğa iten süreçleri araştırmak ve duyurmak üzere yola çıktık. Derneğimiz içerisindeki arkadaşlarımız da farklı sivil toplum örgütlerinde daha önceden de çalışmıştı. Koordinasyon ekibimiz sekiz kişiden oluşuyor. Ama 15 dernek gönüllümüz de çalışmalarımızda yer alıyor. Derneğimiz ilkesi arasında Romanların sesini duyurmak olduğu için Romanların pandemide yaşadıklarını bir rapor haline getirmek istedik. Aramızda Roman arkadaşlarımız da olduğu için farklı şehirlerde Romanların durumunu da kolaylıkla haber alıyoruz.” “Pandemideki yasak ve kısıtlamalar herkesi olumsuz etkilese de Romanlar gibi ayrımcılığa uğrayan grupları daha çok etkiledi” diyen Kaytan, “Pandeminin başlamasıyla birlikte halihazırda ötekileştirilen Roman mahallelerinin ayrımcılıktan daha çok etkilendiğini tespit ettik. Birleşmiş Milletler’in farklı ülkelerde pandeminin etkisinin ölçülmesi çağrısı üzerine de raporumuz üzerine daha derinlikli çalıştık” dedi.
Temel temizlik ihtiyacı sağlanamadı
Romanların pandemi öncesinde de düşük gelir getiren, sosyal güvenceden uzak çalışma şartları içinde bulunduğunu söyleyen Kaytan, “Özellikle eğlence sektörünün durdurulması, sokağa çıkma yasaklarıyla birlikte hurda ve kâğıt toplayıcılığının zorlaşması karşısında Romanlar çalışamaz duruma geldi. Sigortalı çalışanlar için geçerli olan ‘İşten Çıkarma Yasağı’ndan, ‘Kısa Çalışma Ödeneği’nden ve ‘Nakdi Ücret Desteği’nden yararlanamadılar. Bu durum karşısında Romanlar, pandemi ile artan temizlik ihtiyacına yönelik ürünleri bile karşılayamaz duruma geldi. Romanların yaşadığı yoksulluk, kumaş havlu yerine kâğıt havlu kullanılmasını bile imkânsız kıldı. Özellikle temiz suya erişemeyen ve kanalizasyon sistemine sahip olmayan Roman mahalleleri var. Bunun temel nedeni ise halen çadırda yaşamak durumunda olan Romanların olması. Bu durum Romanların maruz kaldıkları barınma probleminin de en büyük etkisi oldu” dedi.
Roman vekilin soru önergesi reddedildi
Pandemide Romanların sadece yüzde 37,8’inin yardım aldığını, bu yardımların yüzde 83.7’sinin ise nakdi yardım olduğunu dile getiren Kaytan, yapılan yardımların ise miktarının yetersiz olduğunu belirtti: “Yapılan yardımlar ise bin lira gibi Roman ailelerinin ihtiyacını karşılayamayacak meblağlardı. Örneğin hurdacılık yapan Romanların hurda taşımak için kullandıkları araçlar hatta evdeki televizyon bile yardım verilmemesi için gerekçe olarak gösterildi. Bu da yardımların eşitsiz şekilde dağıtılması sonucunu ortaya çıkardı. 25 Şubat 2021 tarihinde ana muhalefet partisine mensup bir Roman milletvekilinin “Roman vatandaşların pandemi sürecinde yaşadıkları ekonomik sorunların araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi”nin gündeme alınmasının TBMM’de reddedilmesi de bizce çarpıcı bir örnek. Bu süreçte beni en çok etkileyen okullaşma oranı düşük olan Roman çocukların eğitime erişimde yaşadıkları sorunlardı. Pandemide çevrimiçi eğitime geçildiği için birçok çocuk derslere katılamadı. Çünkü derslere katılmak için gereken bilgisayar, tablet gibi ihtiyaçlar ne ailelerde ne de çocuklarda vardı. Ve Roman evleri genellikle küçük, aileler de kalabalık. Kışın soba kullanıldığı ve ailenin sobalı odada kalması gerektiği için çocukların ders çalışma imkanları da olmadı. Halbuki Roman çocukların ailelerinden yoksulluk içinde geçecek bir hayatı devralmamaları için okula devam etmeleri çok önemli. Görüştüğümüz çocukların yüzde 11.3’ü ise pandemiden sonra okula dönmeyeceklerini söyledi. Toplumsal cinsiyet normlarının dayatmasından dolayı temizlik işlerini üstlenen kadınlar da temiz suya zor eriştiği için temizlik koşulları da yeterince sağlanamadı.”
Hala çadırda yaşayan Romanlar var
Rapor Romanların yaşam koşullarını ortaya koyuyor
Rapor kapsamında Türkiye genelinde çalışma yürüttüklerini söyleyen Kaytan, “Sakarya Karasu, Urla Sıra Mahallesi, Kocaeli Kandıra gibi farklı bölgelerde çalışma yürüttük. Bu çalışmalar sırasında herhangi bir zorlukla karşılaşmadık. Roman mahalleleri bilinenin aksine oldukça misafirperverdir. Ve onları dinlemek, sorunlarını dile getirmek amacıyla gittiğimizi anlayınca da bize yardımcı oldular. Zaten durumu anlatmalarına gerek kalmadan yaşadıkları sorunları anlayabiliyorsunuz. Hala çadır kentlerde yaşayan, altyapı ve temiz sudan mahrum, çocukların oynayabileceği bir parkı olmayan mahalleler var. Çanakkale’de, Kocaeli’de, Tekirdağ’da, İzmir’de, Gaziantep’te, Hatay’da ve Diyarbakır’da Romanların yaşadığı çadır kentler var. Ve bunlar göçebe değil, kalıcı olarak çadır kentte kalmak zorunda kalıyorlar. Bunda yanlış kentsel dönüşüm politikaları da etkili. Bunun en çarpıcı örneği, İstanbul Sulukule oldu. İstanbul’un fethi öncesinde bile Sulukule’de yaşayan Romanlar, buradan tahliye edilerek bölgeye lüks konutlar yapıldı. Bunun birçok örneği hala yaşanıyor. Halbuki tahliye yerine yerinde kentsel dönüşüm yapılarak Roman veya Roman olmayanların sağlıklı şartlarda yaşaması sağlanabilirdi. Şimdi Sulukule halkı bir arada yaşamanın mücadelesini verse de bu ekonomik şartlar da bunu zorlaştırıyor” şeklinde konuştu.