Şükrü Karaman
1 Eylül’de denizlere açılan teknelerin ağlarını dolduran palamut 20 gün sonra Karadeniz’den elini ayağını çekti. Bol avlandığında tanesi 50-75 TL arasında olan gariban balığı az yakalanmasından dolayı tanesi büyüklüğüne göre 120-160 TL arasında satılıyor. Ucuz olduğu günlerde balıkçılara akın eden dar gelirli, şimdi pahalı palamudu almaya çekiniyor. Ucuz palamut kırımızı ete ulaşamayan garibanların protein kaynağını karşılıyor. Dar gelirlinin yanı sıra tutkunları da çok. Dönmesini dört gözle bekliyor palamut severler. Öyle ya daha lakerdalar kurulacak, tuzlanacak, kışa hazırlık yapılacak.
Geçen hafta “Denizden palamut fışkırıyor” başlıklı yazımızda bol avlanan balığa dikkat çekmiş, ucuz fiyatı ile garibanların yüzünü güldürdüğüne vurgu yapmıştık. Ne yazık ki, çok değil bir hafta sonra bolluk bitti, garibanlar üzüldü. Herkes gibi ben de beklemiyordum bu kadar kısa sürede kaçacağını.
Deneyimli tekne reisleri palamudun erken Karadeniz’den kaçmasını beklemediklerini, havaların soğuması ile dönebileceği umudunu taşıdıklarını belirtiyor. Eğer gerçeklemezse sezon başı öngörülen palamut bolluğu çok kısa sürmüş olacak. Ki geçen sezon hamside olduğu gibi hayal kırıklığı yaşanacak. Hamsi bu sezon da kıt avlanacak gibi. Sezon başı Marmara Denizi’nde çok az yakalanan hamsi Karadeniz’de balıkçı tezgahlarında yer aldı. Şimdi o da yok.
Eğer Karadeniz’in suyu soğursa palamut geri dönebilir, balıkçı ağlarını yeniden doldurur, halk yine ucuz fiyattan bol alabilir. Damaklarda ayrı tat bırakan Karadeniz hamsisinin avlanması için ekim ayı bekleniyor. Her şey havaların soğumasına bağlı. Avlanan Marmara hamsisi çok yavan ve fiyatı da pahalı. Bu nedenle Karadeniz hamsisinin ağlara takılması gözleniyor.
Aslında denizlerde avlanan balık miktarı ve türü her yıl azalıyor. Sezon başı bol avlanan palamut, hamsi, çinakop ve istavritte sezonun sona erdiği 15 Nisan’dan çok önce kıtlık başlıyor. 7.5 ay süren avlanma sezonunun tamamında öngörülen bolluk yaşanmıyor. Hamsi ya da palamut 3-4 ayın sonunda kayboluyor. Deniz suyunun her yıl ısınması, kirlenme, trol avcılığı ve boy yasağına aykırı avlanma balık miktarını azaltıyor. Denizleri gözümüz gibi korumak, yasa dışı avcılığa ödünsüz uygulama ve denetimler getirmek için Balıkçılık Bakanlığı’nın kurulması şart. Kağıt üzerinde balıkçılığı koruma ve geliştirme adına yasal düzenleme ve kurallar mevcut. Lakin yetersiz kalıyor o düzenlemeler.
Salt balıkçılık ve denizlere yönelik çalışma yürütecek, balıkçılığı geliştirici uygulamaları hayata geçirecek bakanlık gereksinimi açıkça görülüyor. Oluşturulacak bakanlığın çalışma alanı sadece mavi suların korunması ve oradan avlanacak deniz ürünlerinin çeşidini artırıcı işlevde olmalı. Kuzey Avrupa ve Uzakdoğu ülkelerindeki balıkçılıkla ilgili bakanlıklardan esinlenebilinir.
Yılda kişi başına 60-70 kilogram balık tüketilen Norveç, Japonya ve Güney Kore’de balıkçılık son derece gelişmiş durumda. Balıkçılık endüstrileri örnek alınacak düzeyde. Üç yanı denizlerle çevrili Türkiye’de ise yılda kişi başına tüketilen balık miktarı 6-7 kilogram arasında. Aradaki korkunç fark denizlerimizden yeteri kadar yararlanamadığımızın net kanıtı. Başka söze gerek yok. Niye o ülkelerin düzeyine ulaşmayalım? Tek çözüm balıkçılık bakanlığının ivedilikle hayata geçirilmesi.
Bazılarımızın burun kıvırdığı balık tam bir protein kaynağı. Kıymanın kilogramı 600 TL’ye dayanmışken ucuz balık garibanların temel gıdası.