TBMM Genel Kurulu'nda, 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ve 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi'nin görüşmeleri başladı.

CHP Grubu adına CHP Genel Başkanı ve Manisa Milletvekili Özgür Özel konuştu. Sözlerine Isparta'da şehit olan altı asker için başsağlığı dileyerek başlayan Özel, bütçe hakkının insanlık ve demokrasi tarihi açısından ağır bedeller ödenerek edinilmiş bir hak olduğunu belirterek, "Bütçe görüşmelerini sadece rakamlardan ibaret görmek, el kaldırıp indirilerek geçilecek rutin bir işlem olarak değerlendirmek milletin beklentilerine ve bu millete verdiği yetkiye açık bir istismar olarak kayıtlara geçecektir" dedi.

Özel, "Bugün milletiyle birlikte Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran ve bu devletin ilk bütçelerini yaparak az zamanda büyük bir kalkınmayı başaran CHP’nin Genel Başkanı olarak karşınızdayım. Geçen sene bugünlerde yeni seçilmiş bir genel başkan olarak bu kürsüdeydim. O gün bugünden farklı olarak ana muhalefet partisi ve son seçimlerin ikinci partisiydik. Şimdi ise milletin iradesiyle 31 Mart seçimlerinde Türkiye’nin birinci partisi olan CHP’nin Genel Başkanı olarak bu kürsüde olmanın hem gururunu hem de sorumluluğunu taşımaktayım" diye konuştu. Özel, şunları kaydetti:

"Devletle millet karşı karşıya gelirse her zaman millet kazanır"

"1980 darbesi tanklarla bütün örgütlenmelerin, bütün siyasi partilerin, bütün sendikaların üstünden geçtiğinden beri siyaset kalesinin başarı kapısı CHP’ye kapalıydı. Biz bu kapıyı, kurucumuzdan aldığımız ilhamla ve onun mirası olan üç anahtarla, yani daha çok kadınla, gençlerle ve bilimle açtık. Kadınların ve gençlerin enerjisini, bilimin gücünü, partimizin 100 yıllık tecrübesiyle birleştirerek açtık. CHP, devlet kuran bir partidir. Partimizin ve tüm üyelerinin devlete karşı saygısıyla, devlet çağırdığında askere koşmasıyla, vergisini vermesiyle ve devleti zor duruma düşürecek her durumda doğru yerde durmasıyla övünürüz. İlkelerimizden biri de devletçiliktir zaten. Ama ne zaman ki devleti yönetenler iktidarı şahsileştirmiş, devleti liyakatle ve adaletle yönetmek yerine kendi çıkarlarına alet etmiş, devlet ve parti ayrımını ortadan kaldırmışsa o zaman birileri devleti milletin karşısına dikmiş demektir. Eğer devletle millet karşı karşıya gelirse her zaman millet kazanır.

"Devleti milletin karşısına dikenler için tarih tekerrür etmiştir”

Kenan Evren, asker kökenli bir başbakan adayı işaret ettiğinde milletin onu seçmediği gibi, 15 Temmuz akşamı Atatürk’ün değil, Fetullah’ın askerleri olanlara milletin göğsünü siper ettiği gibi, 31 Mart seçimlerinin hikayesi bundan ibarettir. Devleti milletin karşısına dikenler için tarih tekerrür etmiştir. Atatürk’ün cepheden doğru haberler versin diye kurduğu Anadolu Ajansı ile 86 milyonun vergisi ile hayatına devam eden TRT’nin muhalefete kapalı, tek sesli yayın organlarına dönüştürüldüğü, kaymakamların seçim gezilerine katıldığı, valilerden il başkanı performansı beklendiği, AK Parti’nin seçim kaybettiği illerde valilerin başarısız olsun diye görevden alındığı, gözbebeği ordumuzun mensuplarından hiç yaşamadıkları ve hiç yaşamayacakları beldelerde, ilçelerde oy kullanmalarının istendiği bir dönemde devletle millet karşı karşıya getirilmiştir. CHP ise böyle bir ortamda yine milletle aynı tarafta durmuş, devletle millet yarışmış ve yine millet kazanmıştır.

"İktidar, seçmenin sandıkta verdiği mesajı almamış, bundan ders çıkarmamıştır"

İçinde siyasi partilerin değil, milletin ta kendisinin olduğu; bölünmeyi, kavgayı, çatışmayı değil, birlik ve beraberliği savunan Türkiye İttifakı kazanmıştır. Türkiye İttifakı’nı bir araya getiren, milletle devleti yerel yönetimlerimizle buluşturan halkçı ve kamucu yönetim anlayışımızdır. Bunu genel siyasete taşıma iddia ve irademizi samimi bulan yurttaşlarımız, ülke yönetiminden beklediğinin kalkınmacı, dayanışmacı, refah temelli bir yönetim olduğunun en güçlü mesajını yine o gece vermiştir. İşte biz nasıl ki belediyelerimizde, yerel yönetimlerde bu anlayışla kamu hizmetini götürüyor ve bu hizmetleri merkezine alan bütçelerle yurttaşlarımızın karşısına çıkıyorsak aynı güçteki bir vizyon ve o vizyonun bütçelerini merkezi düzeyde yapma iddiasındayız. Ama iktidar, seçmenin sandıkta verdiği mesajı almamış, bundan ders çıkarmamıştır.

"İktidar, Meclis’e getirdiği bu bütçeyle yanlış tarafta durmakta ısrar ettiğini 86 milyona göstermektedir"

İktidar, bu Meclis’e getirdiği bütçeyle yine yanlış tarafta durmakta ve yanlış tarafta durmakta ısrar ettiğini 86 milyona göstermektedir. Bu bütçe kalkınmacı değildir, dayanışmacı değildir, refah temelli değildir. Vergi toplarken adaletli değildir. Yine ve ağır vergi yükü yoksulların ve ücretlilerin sırtındadır. Hakça bölüşüm yoktur. Bütçe imkanları bu toplumun büyük bir bölümünü oluşturan yoksulların değil, zengin bir çevrenin lehine kullanılmaktadır. Siyaset öncelik belirleme işidir. İktidar siyasi tercihinin ne olduğunu, önlerinizdeki bütçe teklifinin maddelerinde ikrar etmektedir.

"Anormal siyaseti normale çevirmek için mücadele verdik"

Milletin sandıktaki mesajını doğru okumaya gayret ettik. Millet siyasete, ‘Kavgayı bırakın, benim derdimi çözün’ dediği için anormal siyaseti normale çevirmek için mücadele verdik. Bu sene yeni yıla girerken Türkiye’nin ikinci partisi olarak Sayın Meclis Başkanımızı ve Meclis’te bizden sonra temsil edilen partilerin genel başkanlarını, milletvekili sayılarına göre sırasıyla tek tek aradım ve yeni yıllarını tebrik ettim. O gün genel başkan seçildiğimde beni aramayan Erdoğan’ı aramamıştım. Yerel seçimlerden sonra 10 Nisan’da, Ramazan Bayramı’nda, bu kez Türkiye’nin birinci partisi olmanın verdiği sorumlulukla Erdoğan dahil 16 genel başkanımızı arayarak bayramlarını kutladım. 2 Mayıs’ta Erdoğan’ı AK Parti’nin Genel Merkezi’nde ziyaret ettim. 11 Haziran’da kendisini partimizde ağırladık. Aynı zamanda diğer siyasi partilerin sayın genel başkalarını, sayın eş genel başkanlarını partimizde ağırladık ya da talep ettiğimiz randevularla onları genel merkezlerinde, Meclis’teki makamlarında ziyaret ettik.

"Normalleşme siyasetin kısır kavgalarından, şahsi tartışmalarından arınıp sadece milletin gündemine yoğunlaşmaktır"

Yaptığım her görüşmede elbette güncel, sıcak siyasi konuları da konuştum ama ısrarla emeklilerin, asgari ücretlilerin, çiftçilerin, atanmayan öğretmenlerin, adalet bekleyenlerin sorunlarını gündeme getirdim. Çünkü normali buydu, normal olan zaten buydu. ‘Normalleşme nedir’ diye soranlara bir kez daha ifade edeyim: Normalleşme siyasetin kısır kavgalarından, şahsi tartışmalarından arınıp sadece milletin gündemine yoğunlaşmaktır. Normalleşme anormal siyasetin konforuna kapılarak ülkeyi kutuplaştırıp yerini sağlamlaştırmak isteyenlere karşı, milletin konforunu düşünen bir siyaseti var etmektir. Ancak iktidar bu konfordan kurtulmayı kendi adına maliyetli gördüğü için attığı her adımda bu konuda bir samimiyet ortaya koymamıştır.

"Hiçbir çıkar kavgasının milletin sesini bastırmasına izin vermiyoruz, bundan sonra da vermeyeceğiz"

Bu Meclis’in emekliye hakkını vermek için mesai yapması normaldir ama onu konuşmayıp, kavga edip bu Genel Kurul salonunun mermerlerine kan dökmek normal değildir. Bu Meclis’te emekçiler için, atanmayan öğretmenler için, kadınlar ve çocuklar için önerge verilmesi normal; bunları görmeyip, duymayıp, el kaldırıp reddetmek ise anormaldir. Hatay’ın seçilmiş milletvekili Can Atalay’ın bugün burada oturması ve aldığı oyları veren Hatay halkını temsil etmesi normaldir ama cezaevinde bir siyasi esir gibi tutulması normal değildir. Tayfun Kahraman’ın serbest kalması, Vera’nın babasına kavuşması, Gezi tutuklularının özgürlüğü hukukun gereği olduğu için normaldir. Biz 86 milyonun tamamı için ‘Karşımızda ne yapıyor’ diye bakmadan, ‘Bundan kim siyasi menfaat sağlıyor’ diye düşünmeden bütün millet için normal olanı yapmaya, talep etmeye bunun için mücadele etmeye devam ediyoruz. Biz artık hiçbir suni gündemin, hiçbir çıkar kavgasının milletin sesini bastırmasına izin vermiyoruz, bundan sonra da vermeyeceğiz.

"AK Parti, ‘Ben neden kaybettim’ diye düşünmek yerine, anormal siyasette ısrarı tercih ettiler"

Biz bu anlayışla yerel seçimlerden hemen sonra, bir yandan iktidarın çaresiz bıraktığı vatandaşlarımıza destek olmak için belediyelerimizde var gücümüzle çalışmaya başladık. Bir diğer yandan da mağdur olan ve hak arayan hangi kesim varsa onlara ses olmak için meydanlara çıktık. İstanbul’da eğitim mitingi, Ankara’da emekli mitingi, Hayrabolu’da buğday, Rize’de çay mitingi, Gebze’de emek, Giresun’da fındık, Gaziantep’te fıstık mitingi, Manisa’da çiftçi mitingi, İstanbul Beşiktaş’ta teröre ve şiddete karşı yaşam hakkı mitingi yaptık. Ama bugün iktidarda olanlar bu sorunları duymaya, görmeye, konuşmaya yanaşmadılar. AK Parti, 22 yıl sonra ilk kez seçim kaybetti. Ama ‘Ben neden kaybettim’ diye düşünmek, milletin sandıktaki mesajını doğru okumak yerine, anormal siyasette ısrarı tercih ettiler. Bugün milletimiz kendi menfaatini, Türkiye’nin menfaatinin üstünde gören bir iktidara ve onun adaletsiz politikalarına muhataptır. Yerel seçimlerden bu yana, tam da bu amaçla hem bize hem de millete suni gündemler dayatılmaktadır.

“CHP, mevcut Anayasa’ya uymayanlarla anayasa masasına oturmamıştır, oturmayacaktır”

Önce ‘Yeni Anayasa’ denilerek gerçek gündeme sis etkisi yapacak yapay bir tartışma başlatıldı. 86 milyon insan, yalnızca tek bir kişinin siyasi ikbalinin anayasal kılıfa uydurulması için meşgul edildi. Bunun için Anayasa’nın ilk dört maddesi bile hedef alındı, tartışmaya açılmaya çalışıldı. Bu tartışmayla vatandaşın gerçek gündemi ve gerçek sorunların üzerinde bir sis perdesi çekilmek istendi. Bu nedenle CHP şekerle kaplanan zehri yutmamış, millete de yutturmamıştır. CHP, mevcut Anayasa’ya uymayanlarla anayasa masasına oturmamıştır, oturmayacaktır.

“İktidar dikkatleri başka yöne çekmek için ‘İsrail bize saldıracak’ tartışmasını başlatmayı tercih etti”

İktidar bundan sonuç alamayınca, millet hayat pahalılığı altında ezilirken; kadınlar, çocuklar, bebekler şiddete uğrarken dikkatleri başka yöne çekmek için ‘İsrail bize saldıracak’ tartışmasını başlatmayı tercih ettiler. CHP, Türkiye’nin nasıl bir tehditle karşı karşıya olduğunun anlatılması için Meclis’te kapalı oturum talep etti. Kamuoyunun bilmediği hiçbir şeyin söylenmediği kapalı oturumla kurmaca ortaya çıktı. Bu gündem üzerinden vatandaşın sırtına yeni vergiler yüklemeyi de amaçlayan kanun teklifi dahi geri çekildi.

TBMM Başkanı Kurtulmuş, Küresel Gazeteciler Konseyi heyetiyle bir araya geldi: TBMM Başkanı Kurtulmuş, Küresel Gazeteciler Konseyi heyetiyle bir araya geldi:

"CHP, tarihsel birikimiyle Kürt sorununun çözümünün doğru tarifini Türkiye’nin önüne koymaktadır"

Ardından ‘Türkiye’de Kürt sorunu yoktur’ diyen iktidar, ‘Öcalan gelsin, Meclis’te konuşsun, bu iş çözülsün’ diyerek başka bir tartışmayı başlatmayı tercih etti. ‘Ben yaptım, oldu’ anlayışıyla yeni bir dayatma içine girdiler. Ancak CHP, tarihsel birikimiyle Kürt sorununun çözümünün doğru tarifini Türkiye’nin önüne koymaktadır. Bu sorun demokratik, barışçıl yollarla mutlaka çözülmelidir. Önerimiz; samimi, şeffaf, toplumsal mutabakata dayalı bir sürecin hiçbir aktör dışlanmadan 86 milyonu temsil eden Meclis zemininde yürütülmesidir. CHP, aynı zamanda şehit aileleri ve gazilerin rızasının alınmadığı, onların ‘evet’ demeyeceği hiçbir sürecin de içinde olmayacağını daha ilk günden ifade etmiştir."

Editör: Erva Gün