CHP lideri Özgür Özel, "Yürünecek yol haritası konusunda Bahçeli'nin koyduğu yolu, Erdoğan aldı başına koydu. Dedi ki ‘Çok önemli bir iş yaptı. Bizi çok rahatlattı.’ Ama bu mesele sahada karşılık bulmuyor, itirazla karşılaşıyor. Erdoğan bu yüzden bence final yapıyor. Zaten onun hedeflediği Abdullah Öcalan'ı Meclis'e getirmek değildi, o da onun açısından sürpriz oldu" dedi.
Gazete ve televizyonların Ankara temsilcileriyle dün akşam bir araya gelen Özel, temsilcilerin sorularını yanıtladı.
“Seçime yakın ittifaklar gündeminize gelecek mi” sorusunu da yanıtlayan Özel, CHP'nin kaçınılmaz olarak daha geniş bir ittifak arayışına gireceğini belirtti.
Özgür Özel'in açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
“İsrail'i yöneten akıl sadece İsrail'de değil, esas aklın kendisi Amerika'daki İsrail lobisinde. Türkiye'ye saldırmaz, saldıracak asgari gücü de yok. Siyasi gücü de yok. Kendisine Türkiye gibi düşman belirlemiş ona bir faydası da yok. Trump döneminde Ortadoğu'da bazı Arap ülkelerin desteğini alan bir politikayla yol yürürken tutup da Arap olmayan, Arap nüfusun çok daha az olduğu, anayasasına göre hiç olmazsa bir hukuk devleti olan, laiklik ilkesinin anayasasında olduğu bir ülkeye ve hem donanması, hem silahlı kuvvetleri, hava kuvvetleri, kara kuvvetleri çok güçlü bir ülkeye saldıracak kadar çıldırmış olamaz. Burada hiçbir menfaati yok. Türkiye için esas tehdit birilerinin yersiz yurtsuz kalan Hamas'a kucak açıp Hamas'a Türkiye'de bir yapılanmaya teşvik etmeleri olur. Ben o işte tehdit olarak onu görüyorum. Ben, CHP Genel Başkanı olduğum günden beri Hamas'a terör örgütü demedim. İsrail'in araçsallaştırmasını bahane edip soykırıma girişmesini de asla meşrulaştırmaz. Ama olaylar Hamas'ın İsrailli sivillere saldırısıyla başladı. İsrail'in beklediği fırsatı Hamas verdi onlara. Hatta belki her illegal yapının içinde, terör örgütlerinin içinde, başka istihbarat elemanlarının da yapılanması ve etkisi vardır. Belki de bunu başlatabilmek için MOSSAD istedi o saldırıyı. İsrail'in istediği bahaneyi verdi.
''Devlet Bey iki ihtimalle yapmış olabilir: Ön kesmek veya ön açmak”
Şunu biliyoruz: Güneydoğu'da yapılacak bir barış yemeğinden önce, Sayın Bahçeli konuşmasını yaparken barış yemeğini organize eden bölgenin milletvekilleri ve iki partinin önde gelenleri var. Bu konuşma odaya bomba gibi düşüyor. Ve o odayı Tayyip Bey arıyor, soruyor. Ben şahitlerinden dinledim. Devlet Bey bir şeyler demiş. ‘Bana onun kaydını yollayın.’ Yani konuşmanın o ölçekte yapılacağından Tayyip Bey'in haberinin olmadığını biliyoruz mesela. Devlet Bey bunu iki ihtimalle yapmış olabilir. Bir tanesi ön kesmek, bir tanesi ön açmak. Ön kesiyorsa büyük bir ittifak kriziyle karşı karşıyayız. Ön açıyorsa büyük bir teknik yetersizlikle karşı karşıyayız.
“Erdoğan açısından sürpriz oldu”
İktidarın Abdullah Öcalan ile müzakere ettiği noktasında bir gerçeklik var. Bu konuda hiçbir şüphe yok. Ama yürünecek yol haritası konusunda Bahçeli'nin koyduğu yolu, Erdoğan aldı başına koydu. Dedi ki ‘Çok önemli bir iş yaptı. Bizi çok rahatlattı.’ Ama bu mesele sahada karşılık bulmuyor, itirazla karşılaşıyor. Erdoğan bu yüzden bence final yapıyor. Zaten onun hedeflediği Abdullah Öcalan'ı Meclis'e getirmek değildi, o da onun açısından sürpriz oldu. Bu frenlemede sürekli Devlet Bahçeli'ye şu cümleyi kurdurtuyor: ‘Sözlerimin arkasındayım.’ Bir lider sürekli ‘Sözlerimin arkasındayım’ diyorsa arkasında beklediği birilerini bulamadığındandır. Sürekli ‘Sözümün arkasındayım’ diyorsa artık ‘Benim sözlerimi havada bırakma’ diyor Erdoğan'a.
"Ben Tayyip Erdoğan'ı bin yerde eleştiririm, bu bin birincisi değil"
Kuvvetle ihtimal Trump görev süresinin bir yılını Tayyip Bey ile üç yılını bizimle geçirecek veya çok çok bir buçuk-iki yılını Tayyip Bey ile kalanını bizle geçirecek. Trump'ın da son dönemi. Kişisel ilişkilerle değil, kurumsal ilişkilerle ilerlemek lazım. Cumhuriyetçilerin kampanyası, Demokratların kampanyasına göre Filistin dostu değil ama daha az Filistin düşmanı olmasını bir fırsata çevirmek lazım. Türkiye'nin hem Rusya-Ukrayna arasındaki arabuluculuk süreçlerinde, tahıl koridoru sürecinde takındığı tutum önemli. Ben Tayyip Erdoğan'ı bin yerde eleştiririm, bu bin birincisi değil. Aksine biz de iktidar olduğumuzda bu denge politikasını sürdüreceğimizi ifade ettim, Avrupa'da da. Birazcık kurumsallık çağrısı yapıyorum Sayın Erdoğan'a. Diplomasiye alan açmasını, kişisel ilişkilerinden uzak durmasını...
“ABD’ye bir CHP heyeti gidecek”
ABD’nin uluslararası ilişkileri ne düzeyde ilerlettiğini biliyoruz. Görev devir teslim olduktan ve ABD’de taşlar yerine oturduktan sonra bir CHP heyeti gidecek. Namık Tan'ın ABD’De büyükelçilik yapmış olması büyük şans. Çok güçlü diplomatik bir heyet kurabiliriz. Türkiye-ABD ilişkilerine kalıcı ve olumlu katkı sağlayacak temaslarda bulunuruz. Bunun daha ilerisinde bir temas meselesi bizim arkadaşlarımızın ABD yönetiminin ortaya koyacağı, gerçekleştireceği ikili ilişkilerden sonra ortaya konacak tutumla belli olur. Tayyip Bey, Türkiye'de iktidara gelmeden önce ve geldikten hemen sonra partisinin genel bakanı sıfatıyla iki kez gidip ABD’de temaslarda bulundu. Taahhütlerde bulunduğu meselesini de unutmayalım.”
“81 il başkanının bildirisi çok kıymetliydi”
Sokakta işsizlik, yoksulluk konuşuluyor. Sokak bunu konuşurken biz başka bir şey konuşamayız, konuşmamamız lazım. Bu yüzden de ben dedim ki ‘Bu tartışmayı bitiriyorum.’ Sonrasında da kolay kolay CHP ve siyaset tarihinde yaşanmayan bir şey yaşandı. 81 il başkanı -ki bu arkadaşlar kongre de geçirmediler. 35 tanesi geçen kurultayda beni destekledi. 46 tanesi karşımdaki illerdi- çıktılar ve 'Genel Başkanımıza güveniyoruz, iktidara yürüyoruz, sokakta kurultay sesleri değil, iktidarımızın ayak sesleri var' diye bir bildiri kaleme aldılar. Bu bence çok kıymetliydi ve bütün tartışmalar bitti. Hatta daha önce farklı düşünen arkadaşlar geldi ve dediler ki ‘Sizin yaklaşımınız da çok değerli. İl başkanlarının 81'i bunu söylediğine göre, bundan sonra sizin çağrınıza uygun olarak birlikte çalışacağız.’ Bu bence çok önemli bir aşamadır. Belki bunu biraz daha erken yapmamız gerekiyordu.
“Kemal Bey ile bir müzakere açmayı doğru bulmam”
Şu an için öyle bir ihtiyaç görmüyorum. Bugüne kadar ikili temaslarımızda çok nezaketli bir üslubu hep tercih ettik. O konuda da Kemal Bey'e haksızlık yapamam. Kemal Bey'e yakın, geçmişteki kurmaylarından gelen birtakım şeyleri Kemal Bey'e mal edip, gidip Kemal Bey ile böyle bir müzakere açmayı da doğru bulmam açıkçası. Artık genel başkan ‘Ben tartışmayı bitiriyorum’ dedikten sonra burada daha fazla bir spekülasyon ve tartışma alanı olmayacağını da ümit ediyorum. Ama yine de farklı çıkışlar, söylemler olursa da onlara da CHP genel başkanının göstermesi gerektiği sabrı göstermeye devam edeceğim. Ama ben CHP'de genel başkan ve 81 il başkanı aynı şeyi söyledikten sonra bu rüzgara karşı kimsenin kürek çekmeye, yelken açmaya çalışacağını da doğru bulmuyorum. Çünkü bu partinin menfaatine olmadığı çok açık.
“İnsanlar sizden her konuda çatır çatır siyaset bekliyor"
Ben siyasi ittifaklara karşı değilim. Ama şuna karşıyım: Seçim oluyor, seçim bitiyor -geçen sefer yaptığımız, ders almaya çalıştığım hata bu- seçimin ertesi günü bir sonraki seçimin ittifakları konuşulmaya ve oluşturulmaya başlanıyor. Kendi gözümde canlandırdığımda önce dört, sonra altıya çıktı sayı. Koşacak bunlar, birbirine belinden zincirle bağlıyorsunuz, biraz öne gideni öbürü arkadan çekiyor. ‘Efendim İYİ Parti ile ittifakınız var. O seçmenin hassasiyetleri var. Saadet Partisi ile ittifakınız var. O seçmenin hassasiyeti var.’ Herkesin birbirine engel olduğu, ister istemez birbirine zincirle bağlı altı koşucunun yan yana koşması gibi. O zaman optimum sürat geliştiriyorsunuz. O da maalesef güçlendirilmiş parlament sistem iletişiminden öteye geçemeyen bir şey oluyor. Oysaki insanlar sizden her konuda çatır çatır siyaset bekliyor. Bir de herkes kendisi olmaktan çıkıyor.
"Adil dağılımlarla Meclis aritmetiği içinde ittifaklar yapılabilir"
Şüphesiz. Eğer CHP tek başına ya da kurduğu küçük, basit bir ittifakla yüzde 51'i sağlayamıyorsa, kaçınılmaz olarak daha geniş ittifak arayışına girecektir. Ülkeyi yöneten AK Parti bile geçtiğimiz seçimlerde kendini dörtlü bir ittifaka mecbur hissetmişken ‘Efendim biz tek başımıza gireceğiz.’ Böyle bir lüksümüz yok. Çünkü bir yandan bir cumhurbaşkanı adayı belirleyeceksiniz. Ama bu partilerin birbirini şimdi kısıtlamadan ve ulaşabildikleri en iyi oy oranına ulaştıklarında ölçme değerlendirmeyle, adil dağılımlarla Meclis aritmetiği içinde ittifaklar yapılabilir. Ayrıca, küstahlık ve kibir olarak algılanmasın, görünen o ki en güçlü ve diğer partiler şimdi yüzde 10'un altında ölçülüyorken bugünlerde yüzde 30'un üstünde ölçülen bir parti olarak CHP cumhurbaşkanı adayını belirleyecek. Bunu belirlerken olası ittifakların bileşenleriyle de mutlaka görüşecek ve uygun bir aday belirleyecek. Bu adaya cumhurbaşkanlığı seçiminde destek sağlamak da bu adayın arkasında duracak 300'ün çok üzerinde bir Meclis çoğunluğunu sağlamak da bizim görevimiz. Onun için aday belirlenme süresine birkaç ay kala bu görüşmelerin yapılması olasıdır. Gönlümden geçen, eğer biz ittifak yapmadan 300'ün üzerinde bir milletvekili çıkarabiliyor ve adayımızı seçtirebiliyorsak Türkiye İttifakı ile yol yürümek gönlümüzden geçer. Bu rejimin dayattığı ‘her an ittifak konuşmak’tan kendimizi kurtardık biz. Aday belli değil ve sürekli aynı gündeme Türkiye'yi mahkum etmek yerine kendimizi de olası ittifak ortaklarımız veya muhalefet partilerini de AK Parti'nin kurduğu bu sistemin cenderesinden kurtarmış durumdayız.
"Yavaş, Ekrem'e değil de evrene mesaj yollamıştır"
Ekrem'e değil de evrene mesaj yollamıştır. Ben belediye başkanlarının partiye katkı sağladıklarını düşünüyorum. Aralarında böyle bir çelişki, bir tartışma, bir kavga olmasını asla ve asla ben de istemem onlar da istemez. Ekrem Bey ile biz, değişimi Türkiye'de dile getiren ilk iki kişiyiz. Bir yol arkadaşlığımız bir yürüyüşümüz var. Mansur Bey partimizin hem başkenti yöneten, yıllar sonra AK Parti'den başkentin yönetimini alan hem de kendisinin de ifade ettiği kamuoyu araştırmaları noktasında milletin gönlünde olan arkadaşlarımızdan bir tanesi. Süreci çok sağlıklı bir şekilde yürüteceğimizi bir kez daha söyleyeyim. Biz en doğru zamanda en doğru adaylaşmayı yapıp hep beraber bu şu anda 22-23 yılı tamamlamak üzere olan bu iktidarı değiştireceğiz. Bunun için herkes üstüne düşen sorumluluğu alacak. Üstüne düşen fedakarlığı alacak. Bu konuda bir mutabakatımız var.
''Bir sandık olsun, gerekirse çamurdan olsun ama hemen olsun"
Şimdi başka bir hamle yapıyor. Abdullah Öcalan'ın serbest kalması karşılığı geçen hafta Devlet Bey, Erdoğan adına bunu çok net söylemedi mi? Resmen Erdoğan'ın bir kez daha aday olma yetkinliği karşısında Abdullah Öcalan'a temiz kağıdı teklif ediyorlar. Bir sandık olsun, gerekirse çamurdan olsun ama hemen olsun. Biz de ona, ‘Biz bu sandığı kabul etmiyoruz. Aksine biz seni erken seçim sandığına davet ediyoruz’ diyoruz. ‘Abdullah Öcalan serbest kalsın’ lafının önü başka bir laf arkası başka bir laf. Arkası ‘PKK silah bıraksın.’ Nereye gitsin? Anlaşılan ki Rojava'ya gitsin veya orada yerel seçimler yapılsın. ABD, yerel seçimler yapılsın istiyor. ABD’nin, YPG'nin, PYD'nin talebine rağmen Türkiye'nin itirazlarıyla son dakikalarda iptal edilen seçimler var. Benim gördüğüm şu ki eğer Erdoğan ile Bahçeli, Abdullah Öcalan'ı Meclis kürsüsüne çıkarırlarsa Suriye'nin kuzeyinde de mazbata dağıtacaklar ve o sürecin devamı başka bir yere doğru evrilecek. Bu mesele netleşmeden iç ve dış siyasete yönelik yapılan bütün yorumlar boş yorumlar."