Genel

Otuz yıllık mücadele: Evli kadının "soyadı serüveni"

Eşitlik için Kadın Platformu (EŞİK) gönüllüsü Av. Dr. Nezahat Demiray, 9. Yargı Paketi içeriğinde yer alan ve 1 Ekim’de yeni yasama döneminde tekrar görüşülecek olan kadınların evlilik sonrası kendi soyadını kullanmasına ilişkin düzenlemeyi 24 Saat'e değerlendirdi.

Abone Ol

Naz Akman

Anayasa Mahkemesi (AYM) 22 Şubat 2023’te 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 187. maddesinin birinci cümlesini Anayasa’ya aykırı bularak, evli kadının kocasının soyadını almasını uygun gören, önceki soyadını ise tek başına kullanamayacağına hükmeden kuralı iptal etmişti.

AYM kararı Resmî Gazete'de yayınlanıp, yayınlanmasından 9 ay sonra yürürlüğe girecek olan kararın, yürürlüğe girmesiyle birlikte uygulamada boşluk oluşmaması için TBMM tarafından 28 Ocak 2024’e kadar yasal düzenleme yapılması gerektiği belirtilmişti. Ancak AYM’nin “evlenmeden önceki soyadının evlendikten sonra da tek başına kullanılması bağlamında kadın ve erkek arasında kuralla öngörülen farklı muamelenin eşitlik ilkesini ihlal ettiği” tespitiyle ilgili kuralı iptal etmesine rağmen nüfus müdürlüklerine başvuran evli ve yeni evlenecek kadınlara kendi soyadları ile hayatlarına devam etme hakkı verilmiyor.

İçişleri Bakanlığı Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü’ne yapılan başvurularda “yeni bir düzenleme yapılıncaya kadar Nüfus Hizmetleri Uygulama Yönetmeliği’nin 24. maddesine göre işlem yapılmaya devam edilmesi” gerektiği ifade ediliyor. Oysa dayanak yasası iptal edilmiş bir yönetmeliğin de uygulanmaması gerekiyor. Ancak nüfus müdürlüklerindeki durum AYM kararına rağmen kadınların kendi soyadını kullanamamasına neden oluyor.

9. Yargı Paketi kapsamında da tartışmalara neden olan evli kadının yalnızca kendi soyadını kullanma hakkı son olarak 11-12 Temmuz’da TBMM Adalet Komisyonu’nda çoğunluğu oluşturan AKP ve MHP oylarıyla kadına eşinin soyadını kullanma zorunluluğu getiren Medeni Yasa’nın 187. maddesi kabul edildi. İlgili düzenleme 1 Ekim’de başlayacak yeni yasama döneminde genel kurulda görüşülecek.

Bireyin yaşamıyla özdeşleşen kişiliğinin ve kimliğinin ayrılmaz bir unsuru olan soyadı, Anayasa’nın 20. maddesi kapsamında bir haktır. Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Ancak anayasal güvenceyle korunması gereken bu haktan kadınlar faydalanamıyor. Evli kadının soyadı tartışmalarının ilk gününden bu yana kadın örgütleriyle beraber mücadele eden EŞİK’ten gönüllü Av. Dr. Nezahat Demiray ile şimdilik ertelenen soyadı tartışmalarının hukuki alt yapısını, süreç içinde ilgili kanunda değişen hükümleri, kazanılmış hak olan soyadı seçme hakkının kadınlar için önemini ve kullanılamadığı durumlarda oluşacak hak kayıplarını irdeledik.

Medeni Kanun’un 187. maddesi nedir? Son yıllarda soyadı kullanımına ilişkin yapılan yasal değişiklikler nelerdir?

Medeni kanun bir devrim kanunudur, Cumhuriyetin, hukuk devriminin kalıcılığı için merkezi önemde bir metindir. Çünkü laiklik Anayasaya girmeden önce 1926’da Medeni Kanun’da beliriyor. Kadın erkek eşitliğinin temelini atıyor, çok eşli evliliği yasaklıyor, resmi nikahı getiriyor ve kadını birey olarak tanıyor. Şu anda yürürlükte olan Medeni Kanun’ un 2002’de güncellenmiş hali. 1926 düzenlemesi çağın çok ilerisindeydi ancak kadın erkek eşitliği konusunda tartışmalı yönleri vardı. 1990’ların özellikle son yıllarını Türkiye’sini insan hakları konusunda uyanış yılları olarak görüyoruz, dolayısıyla bu dönemdeki kadın hareketi de oldukça güçleniyor ve Medeni Kanun’da iyileştirmeler talep ediliyor. Nihayet 2001’de Mecliste uzun tartışmalar sonucu Medeni Kanun yenileniyor. Ancak bu yenilenmiş metinde bile evli kadının soyadını düzenleyen madde 187 evlenen kadının eşinin soyadını alması gerektiğini belirtiyor ve tartışmalar günümüze kadar devam ediyor. Bu madde kadınlara evlendikten sonra iki seçenek sunuyor; ya erkeğin soyadını alabilirsin ya da hem kendi hem de erkeğin soyadını birlikte kullanabilirsin.

"Kadının yalnızca kendi soyadını kullanmasına müsaade edilmiyor"

Kadın bir bireydir, kendi kimlik hakkı vardır, AİHS’te de (Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi) soyadı kadının özel yaşam hakkının bir parçasıdır. Dolayısıyla soyadı kadının tercihine bırakılmalıdır. Evli kadının soyadına ilişkin bu kural üç kez AYM’ye taşındı. 1998 yılında AYM ilgili başvuruyu reddetti, iptal etmedi. 2011’de önceki kararını tekrarladı. Bu yıllarda AİHM (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi) evli kadının soyadı konulu MK  m. 187’nin AİHS’i  ihlal ettiğine dair kararlar almıştı.  AYM ataerkini desteklemek için Türkiye’yi bağlayan AİHM kararlarına daha fazla direnemedi, uluslararası alanda tanınan ve etkili bir iç hukuk yolu olmaktan vazgeçemezdi. Son olarak önüne gelindiğinde, 2023 yılında AYM Medeni Kanun’un iki seçenek sunan bu maddesini iptal etti ve kadına üçüncü bir seçenek sunulması gerektiğine hükmederek Anayasa’nın 10. maddesindeki kadın erkek eşitliği düzenlemesinin ihlal edildiğini belirtti.

Medeni Kanun 187. madde bağlamında birinci cümle iptal edilince hukuken kadının önü açıldı, kadın istediği soyadını alabilmelidir. Ancak fiili durumda nüfus müdürlükleri karara uymuyor. Dolayısıyla fiili durum hukuki durumla uyuşmadı. 9. Yargı paketinde konu tekrar meclis gündemine geldi, belli ki iktidar bu konuda bir düzenleme yapmak istiyordu. Kaynağı resmi olarak açıklanmayan taslak bir metin kamuoyunda elden ele dolaşıp tartışılmıştı, iktidarın kamuoyunu yoklama yollarından biri olarak bu tip taslaklara alışkınız. EŞİK iktidarın 8. Paketten son anda çekilen düzenlemenin 9. Pakette de olduğunu gördüğü için hazırlıklıydı. Kadın hareketinin ve EŞİK’in güçlü iletişim kurduğu muhalefetin çabalarına rağmen madde 187 Anayasa Mahkemesi kararı hiç dikkate alınmaksızın, kararı ihlal eden bir metin olarak yani kadının evlilik öncesi soyadını tek başına alabilme seçeneği olmadan Meclis Adalet Komisyonunda kabul edildi. İptal edilmiş bir metin aynen ve tekrar Medeni Kanun’a alınmak isteniyor. Bu anlamda mücadelemiz devam ediyor, etmek zorunda; çünkü 1 Ekim’de meclis açılınca genel kurulda ilgili düzenleme görüşülecek.

Soyadı seçme hakkı/ kazanılmış haklar kadınlar için neden önemlidir?

Kadınlar, doğumla kazanılan soyadıyla yaşama hakkını önemsiyor bunun için yıllardır mücadele ediyor. Çünkü soyadı kişinin özel yaşamının, kişisel özerkliğinin, kişiliğinin, kimliğinin çok önemli bir unsuru. Evlenirken yaşanan soyadı değişikliği ve erkek eşin nüfus kütüğüne aktarılma zorunluluğu kadının kişisel özerkliği ve kimliğini korumasını imkansız hale getiriyor. Kadının tüm yaşamını etkiliyor, gerek evlenirken gerekse boşanırken kadınlar için hem hukuki hem toplumsal açıdan çeşitli sorunlara neden oluyor. Bunlardan en önemlisi soyadı ve kütüğü değiştiği için tüm resmi kayıtları (kimlik, banka kartları, pasaport vb.) değişmesi gerekiyor. Erkeğin evlenmesi veya boşanması halinde ise sivil hukuk yaşamında hiçbir şeyi değişmiyor. Bu nedenle hukuki ve toplumsal açıdan evlendiğiniz veya boşandığınız bilgisi ki bunlar özel yaşama ilgili konulardır, bu anlaşılır hale geliyor, yani bir tür toplumsal onaya da sunuluyor. Bunlar kadının birey olarak özerkliğine yönelik kabul edilemeyecek ihlallerdir. 

Kadınlar, kimliğinin parçası olan soyadının erkek ekseninde değişmesiyle devamlı ağır sarsıntılar yaşamak zorunda kalıyor. Kadınlar soyadı ve kütük üzerinden göçebe, köksüz hale getiriliyor. Kendi kök ailesinin soyadını taşıma, kimliğini istediği gibi devam ettirme hakkı elinden alınıyor. Kendini gerçekleştirme hakkı elinden alınıyor. Kariyeri, şöhreti medeni halinden etkileniyor. Hem madden hem manen yıpratıcı bir durum. Oysa Anayasa madde 10’da ‘kadın erkek eşittir’ deniliyor ve ikinci fıkrada da ‘bu eşitliği engelleyen düzenlemeleri ortadan kaldırmakla yükümlü olan devlettir’ deniliyor. Devlet bu eşitsizliği ortadan kaldırmak zorunda iken şu anda 9. Yargı Paketi'yle AYM kararını dahi tanımayarak çok ağır bir ihlal peşinde. Bu bir insan hakkı, kadının insan hakkıdır. Kadının kimlik hakkına yönelik pervasızca bir saldırıdır ve AYM kararını tanımamak dahi tek başına ağır bir hukuk devleti ilkesi ihlalidir.

Soyadı tartışmasında siyasilerin tutumu nedir?

Kadın hareketi henüz çok genç, yaşı 300 yılı bulmayan insan hakları hareketinden çok ayrılmak istenmese de kendine alan kazanması çok zor oldu ve yıkıcı bir karşıtlıkla mücadele etmek zorunda kaldı. Batı ülkelerinde kadınlar görece şanslı. Türkiye’de ataerki çok güçlü, bu ataerkil zihniyeti tüm yapılarda görmemiz mümkün. Cinsiyetçi kültür bir iktidar formu ve merkezine erkekleri alıyor. Gücünün bölünmesini hele kadınlar tarafından bölünmesini asla kabul etmez. Türkiye’de bu tartışmaların olması teoride oldukça absürt çünkü Türkiye’nin bağlı olduğu hukuk sistemi belli, anayasası belli. Ancak Türkiye’de ataerki silah olarak dini kültürü de kullanıyor. Fakat bu konular dini inanıştan, kültürden, eğitim seviyesinden bağımsız olgular. Maalesef ataerkinin binlerce yıl ürettiği ve güçlendirdiği yapılar. Ülkemizde yürütme organının felsefesi yasama organına aynen yansıyor. Yargının en tepesindeki insanlar, yürütmenin en tepesindeki insanlar yasamanın hiç de azımsanmayacak çoğunluğu ataerkinin takipçisi ve bunun için ellerinde yoğun güç ve araç var, kadın hareketi bunlara karşı direniyor.

AYM kararları Anayasa gereği herkes için bağlayıcıdır, bu konu bir hukuk devletinde tartışmaya kapalıdır. AYM’nin evli kadının soyadı konusundaki iptal kararı doğrudan icra edilebilir, yani doğrudan uygulanabilir kabiliyettedir. Çünkü evli kadının soyadı konusundaki bir sınırlamayı ortadan kaldırmıştır. Zaten hukukta asıl olan özgürlüktür, hukuktan kaynaklanan bir sınırlama yoksa özgürlükler ve haklar doğrudan kullanılabilir. Bir hukuk devletinde aksi bir durum akla dahi getirilemez. Bu nedenle nüfus müdürlüklerinin AYM kararına rağmen kadınların evlilik öncesi soyadlarını kullanma hak taleplerini reddetmesi tamamıyla siyasi bir yaklaşımdır hukuki değildir. İktidar ülkemizde kadın hareketinin AYM’ye tescil ettirdiği bir hakkını görmezden gelerek ataerkinin kalesini korumaya çalışıyor. Çünkü bu şekildeki net, tartışmasız, hukuki kazanımlar dahi ataerkinin binlerce yıllık güç alanına bir saldırı olarak görülüyor. Özellikle arkasına sığınılacak aile, aile değerleri gibi kavramların arkasına sığınıyor ki kadın özgürlüğünü bastırmak için ataerkinin alışıldık yöntemidir.

EŞİK, kadının soyadı seçme hakkının kaldırılmasına karşı neler yapıyor?

EŞİK hakkında kısa bir bilgi ile başlayayım. EŞİK pandemide online örgütlendi, henüz dört yaşında olmasına rağmen 300’ün üzerinde sivil toplum kuruluşuyla beraber hareket ediyor ve kadın hareketine ivme kazandırıyor. İstanbul Sözleşmesinden cumhurbaşkanlığı kararı ile bir gecede çıkılması sürecinde önemli çalışmalar yürüttük. Cumhurbaşkanlığı kararının iptali için Danıştay’ da açılan davaların duruşmalarının organizasyonu ve kamuoyunu bilgilendirme sürecinde yoğun çalıştık. Kadınların yoksulluk nafakası hakkına karşı saldırıları engellemek için kampanyalar yürüttük. Özellikle 8. ve şimdi 9. Yargı Paketi'nde özellikle evli kadının soyadı tartışmasına odaklanmış durumdayız. Türkiye’nin dört bir yanında basın toplantıları düzenledik, “Soyadı Dayatmasına Hayır Kampanyası” düzenledik. Kadınların nüfus müdürlüklerinin evlilik öncesi soyadlarını tek başına taşıma taleplerinin reddi sonrası TİHEK (Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu) ve KDK (Kamu Denetçiliği Kurumu) başvurular yaparak hukuksuzluğu ve eşitliğe aykırı uygulamayı tescil ve tespit eden kararlar almalarını sağlamak üzere çalışıyoruz. Bu konuda kadınlara destek veriyoruz. Aynı destek ve kampanya CEDAW (Kadına Karşı Her Türlü ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi Komitesi) ve AİHM (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi) başvurularını da kapsıyor.