Duygu Kıt

Uzmanlar, dünya ölçeğinde özellikle Covid-19 pandemisinden sonra, artan bir ormansızlaşma yıkımı ile karşı karşıya olduğumuza dikkat çekiyorlar. Dünya Doğal Yaşamı Koruma Vakfı (World Wide Fund for Nature- WWF) tarafından hazırlanıp 2020 Ağustos sonunda yayınlanan “Yangınlar, Ormanlar ve Gelecek: Kontrolden Çıkan Bir Kriz” raporuna göre, orman yangını mevsiminin ortalama uzunluğu, artan aşırı sıcaklar ve değişen iklim koşulları nedeniyle son 35 yılda yüzde 19 oranında arttı. Doğanın zarar görmesini durdurmayı ve verilen zararları onarma amacıyla 1961’de kurulan uluslararası bir sivil toplum kuruluşu olan Vakfın bu raporuna göre, yangınların en önemli iki nedeni, insanlar ve iklim değişikliği. Orman yangınlarının yüzde 75’inin insan eliyle çıkarıldığına işaret edilen raporda, yangınların çoğunun, tarım ve hayvancılık başta olmak üzere, ekonomik nedenlerle kasıtlı olarak çıkarıldığı vurgulanıyor.

“Nüfus artışı özellikle tropikal ormanları tehdit ediyor”

Hacettepe Üniversitesi Biyoloji Bölümü Başkanı Prof. Dr. Utku Perktaş, ile dünyada ve Türkiye’de artan orman kaybını konuştuk. Dünya genelinde orman kaybının, 1990’dan bu yana 178 milyon hektara ulaştığını bildiren Prof. Dr. Perktaş, bu oranın günümüzde Libya’nın yüzölçümüne eşit olduğuna işaret ediyor. 

Sıklıkça dile getirilen iklim krizinin aksine ormansızlaşmanın dünya için birinci sıradaki tehdit olduğunu belirten Prof. Dr. Perktaş, bu sonuç için Dünya Doğal Yaşamı Koruma Vakfı’nın (WWF), “Yaşayan Gezegen Raporu”nu kaynak olarak gösteriyor. Raporun her yıl ormansızlaşma tehdidini ilk sıradan verdiğini vurgulayan Prof. Dr. Perktaş ormansızlaşmada nüfus artışı tehdidine dikkat çekerek şu bilgileri veriyor:

Müsilaj Kurulu toplandı Müsilaj Kurulu toplandı

“Dünya genelinde kriz olarak iklim değişiminden bahsediliyor ama şu anda temel problemimiz ormansızlaşma yani ormanlarımızın kaybı. Çünkü ormanlar, karbon yatağı ve onları atmosferdeki karbondioksit dengesi içinde gezegenin akciğerleri olarak nitelendirebiliriz. Ormanların özellikle 1950 yılı itibarıyla bir darboğaza girdiğini belirtmekte fayda var. 1950 yılında 3,3 milyarlık bir dünya nüfusundan bahsediliyor. 2024 yılındayız ve geçen 74 yılda 5,5 milyara yakın bir nüfus artışı var. 2050’lere geldiğimizde ise dünya nüfusu için 9 milyar öngörülüyor. Hal böyle olunca artan nüfusla beraber gıdaya olan ihtiyaçla tarım alanlarının artması ve insanların yaşayacakları alan arayışları sebebiyle ormanlar hızla yok ediliyor. Özellikle tropiklerin yani biyolojik çeşitliliğin en yüksek olduğu alanlarda nüfus artışıyla beraber insanlar doğal ormanları çok ciddi şekilde suiistimal etmeye başladı.”

“Orman alanlarımız azalmakta”

Anadolu’da orman kayıplarının ciddi boyutlarda olduğunu anlatan Prof. Dr. Perktaş bu gerçekliğe karşın yetkililerin, Türkiye’de orman alanlarının azalmadığını savunduklarını anımsatıp “Türkiye ormanlar açısından çok zengin bir ülke değil” diyor.  

Prof. Dr. Perktaş açıklamalarına şöyle devam ediyor:

“Türkiye’de ormanların bulunduğu yerler, sınırlı ve orman alanlarımız azalmakta. Ormanlık bölgelerimiz için Akdeniz bölgesinde Kızılçam ormanlarının olduğu yerlere, Trakya’ya, Doğu Karadeniz bölgesine bakabiliriz. Bunlar dışında iğne yapraklı ormanları ya da yüksek rakımdaki Karaçam ormanlarını söyleyebiliriz. Özcesi doğal orman olarak baktığımız zaman yoğun bir coğrafya değiliz. Aksine bizdeki habitatın asıl şekillendiği yer İç Anadolu ve Doğu Anadolu’nun ekilmeyen, sürülmeyen alanlarını oluşturan bozkırlardır. Bozkır habitatı da tür çeşitliliği anlamında ormandan çok daha kıymetli bir yapıdadır. Ormana göre katbekat daha fazla tür çeşitliliğine sahiptir. Ama ne yazık ki kıymeti bilinmemektedir.”

Birlikte hareket edip sürdürülebilir çözümler üretilmeli

“Anadolu coğrafyası ormanlık alan bakımından diğer yerlere göre küçük olsa da üç sıcak noktanın kesiştiği, hatta böyle olduğu için dünyada çok önemli bir bölge” diyen Prof. Dr. Perktaş, sözlerini şöyle tamamlıyor:

“2020 yılı itibarıyla yapılan tespitlere göre Türkiye’nin ormanlık alanları, ülke alanının yüzde 29.4’ünü kaplamakta. Bu kadar sınırlı olan ormanlık alanlarımız da inşaatlarla, HES’lerle, yapılaşmayla büyük tehdit altında. 

Sonuç olarak ormansızlaşma, günümüzde dünya ve ülkemiz için acil bir problem. Bu sorun hem yerel hem de uluslararası düzeyde atılması gereken adımları gözler önüne seriyor. Türkiye’nin ve uluslararası toplumun bu sorun karşısında birlikte hareket etmesi ve sürdürülebilir çözümler üretmesi büyük önem taşıyor; ülkemizde de bilim camiasına ve sivil topluma önemli görevler düşüyor.”

Editör: Web Editör