Olağanüstü Hal…

Yusuf KANLI Farkında mısınız? “Ağır ekonomik bunalım nedeniyle olağanüstü hal ilan edilebilir” demiş birisi. Öyle sıradan birisi değil, Türkiye Bilimler Akademisi üyesi muhterem bi...

Abone Ol
Yusuf KANLI Farkında mısınız? “Ağır ekonomik bunalım nedeniyle olağanüstü hal ilan edilebilir” demiş birisi. Öyle sıradan birisi değil, Türkiye Bilimler Akademisi üyesi muhterem bir kişi. Ceza ve ceza muhakemesi hukuku alanında saygın bir hoca, Prof. Dr. İzzet Özgenç. Bir müddet sonra, Özgenç Hoca açıklık getirme ihtiyacı hissetti. “Ağır ekonomik bunalım sebebiyle olağanüstü hâl ilanına ilişkin açıklamalarım, herhangi bir kişi veya kurumla irtibatlı olarak ya da yönlendirme üzerine yapılmamıştır. Bu açıklamalar, sadece ülkemizdeki ekonomik gidişatla ilgili olarak duyduğum endişelerin ifadesinden ibarettir” mesajını paylaştı. Düşünmek, söylemek zor iş haline geldi. Fiyatlar artık cep yakmıyor, ulaşılmaz oldular. Benzin, motorin, yağ doğal olarak dolarla yarışıyorlar. Kim daha fazla değer kazandı son günlerde? İddia o ki Katar ile yapılan Swap anlaşmasında dolar 24 TL olarak sabitlenmiş. Dedim ya iddia, ancak gerçekten de mevcut hızla kısa sürede sanki o seviyeye gelecek gibi. Tabii, dedi ya arkadaş televizyon gösterisinde sakallı Ahmet ile. Dövizin fiyatı size ne, dolarla mı alıyorsunuz maaşınızı? Duydum… “Keşke” diye haykırdı birileri. Keşke… Asgari ücret artışı diyoruz. Yanlış. Türkiye’de artık genel ücret haline gelen asgari ücretteki TL kaybı dolayısıyla eriyip yok olan alım gücünün ne kadarının halka tekrar verileceği konuşuldu sadece. Sonuç ortada. Model belli. Çin modeli diyorlar adına. Bu günkü Çin ile aslında çok fazla ilgisi yok bu modelin. Daha ziyade 1970’ler sonrası, 1980’lerin, 90’ların Çininden bahsediyorlar. Bugün Çin'deki asgari ücret bile Türk işçisini kıskandıracak kadar yüksek. Modelin temeli çok düşük işçi ücretleri, neredeyse bedava hammadde ve dünyaya ihraç ile ekonomik gelişme sağlanması. Doğrudur Türkiye’de işçiler greve gidemez. Bağırır çağırır arada bir, ama nihayette oturur günün sonunda, verilenle yetinir. Gençlik bile artan kiralarla barınma ihtiyacını karşılayamaz hale geldiği için başkentte gösteri yapmak isterse, Ankara Valiliği “Yassah kardeşim” deyip, döndürür zorla gençleri, dönmeyenleri tıkarlar gözaltına, derslerini verirler. Medya zaten hiçbir şekilde eleştirel bir şey yazamıyor, çoktan hizaya getirildi, vitrin düzenlemesi tamamlandı. Şimdi sırada serbest gazeteciler, youtuberler var. Eleştiren gözaltına alınıyor, mahalle hizaya çekiliyor. İyi de, gazeteci, öğrenci, işçi susturulunca bir şey düzeliyor mu? Yok. Başka birisi konuşuyor, dolar hop sıçrıyor. O başka birisi olmayınca, Maliye sekreteri konuşuyor, yine dolar fırlıyor. Doları kontrol ise amaç, grev yap(a)mayan işçiye, gösteri yapamayan gence önlem almak ne işe yarayacak? Ben mi yanılıyorum TL’nin değerinin bile isteye düşürüldüğüne inandığım için? Ama, Özgenç Hoca haksız. Olağanüstü hale ihtiyaç yok Türkiye’de. 20 Temmuz 2016’da ilan edilen OHAL ile tabii ki çok fazla alakalı olmasa, ya da onun kadar sert değilse de Cumhurbaşkanlığı Yönetim Sistemi denilen bugünkü rejimin OHAL’den ne farkı var? Ülke büyük oranda kararnamelerle yönetiliyor mu? Şüphesiz. Meclis ikincil yapıldı mı? Maalesef. Bakanlar yetkili mi? Bırakın karar almayı, konuşma hakları bile izin verildiği kadar. Genel müdürler, müdürler? Bir de istedikleri kararları verecekler ve uygulayacaklar mı? Ne düşünecekleri, karar verecekleri ve söyleyecekleri onlara bildirilir. Öyle hıyanet içine girilip izin alınmadan enflasyon oranı, faiz kararı falan açıklanabilir mi hiç? Ülkede yönetim sıkıntısı var ama OHAL ilanına hiç ihtiyaç yok. Allah aşkına, Türkiye’de olağan hal var mı? Ya da olağan hal ne imiş hatırlayan var mı? Hani de bu “Çin modeli politikası” bilinçli idi, ihracatı patlatacaktı, Türkiye'yi kurtaracaktı? Maalesef Türkiye Bilimler Akademisi hocasından Maliye sekreterine, hukuk danışmanına herkes endişeli... Hesaplanmayan işler oluyor, TL ve Türk halkı ezildikçe eziliyor. Türkiye bir ekonomik bunalımdan falan da geçmiyor. Yaşanılan korkunç bir savrulma ve bu savrulma ancak seçim sandığının halkın önüne konmasıyla yerini olağan hal’e, güçler ayrılığına ve katılımcı demokrasiye yönelik bir sürece bırakabilir. OHAL ilanına hiç gerek yok… Alası var.