Öküz altında buzağı aramak...

Abone Ol
Yusuf KANLI Faiz Sucuoğlu niye Ankara’ya gitti? Zamanı mıydı? Hem hayatını riske atmış hem de Kıbrıs Türküne bulaş tehdidi oluşturmuş olmadı mı? İnsanların ağzı torba değil ki büzesin! Konuşması gerekenler konuşmuyorlar, ama alakasız insanlar küfeyle boş laf ediyorlar. Faiz Sucuoğlu Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay ile görüşecekti. Keza, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk ile bir araya gelecekti. Görüştü mü? Sorulması gereken sorular bunlar. Cevap var mı? Resmi cevap olmadığından bir şey söylemek zor, ancak görüşme olmamışsa eğer ciddi ayıp yapılmış demektir. Oldu veya olmadı, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Selçuk ile görüşmesi dahil, yeniden seçilen TBMM Başkanı Mustafa Şentop’a, Cumhuriyet Halk Partisi lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na nezaket ziyaretleri, TC-KKTC Parlamentolar Arası Dostluk Grubu üyeleriyle yaptığı görüşme ve sair temaslar elbette daha sonra güvenli bir ortamda gerçekleştirilebilirlerdi. Kimse haddini aşıp sayın Sucuoğlu’na “Niye gittin?” ya da mesela “Bu zamanda MÜSİAD ile görüşmenin anlamı ne mirim?” diye sorgulayamaz. Ancak, ister açıklansın ister açıklanmasın, eğer bir şekilde Kıbrıs işlerinin koordinasyonunu da üstlenen ve KKTC’deki son hükümet krizinde tansiyonun düşürülmesi ve Sucuoğlu’nun istifadan döndürülmesinde perde gerisinde çok ciddi katkılar koyan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Oktay ile temas edebilmiş ise Sucuoğlu, bu anlamlı ve önemlidir. Bir tarafta “Kongreye giderim ha… Görürler hepsi de günlerini” söylemleri, diğer yanda “Bu adada davul da tokmak da bizdedir. Biz uç beyiyiz, emir eri değil” diklenmeleri ortamında Kuzey Kıbrıs’ta UBP organları cumhurbaşkanlığı adaylığı konusunda parti adayı, parti genel başkanı ve Başbakan Ersin Tatar’ın arkasında duracağını ilan etti. Bu arada, birileri Sucuoğlu’nun Ulusal Birlik Partisi’ndeki liderlik yarışında Ankara’nın tam desteğini olmaya doğru hızla ilerlediğini kulaklara fısıldamakta. Bir grup hükümetin bozulmasını, Demokrat Parti ve Yeniden Doğuş Partisiyle oluşturulacak yeni bir koalisyonla sadece cumhurbaşkanlığı seçimine değil, erken seçime gidilmesi hesaplarını yapmakta. Bu kazan kaynıyor. Sucuoğlu kimle görüşmüş ya da görüşmemiş olması değil, bu zamanda Ankara’ya gitmek istemesi, Ankara’nın da hangi düzeyde olursa olsun “Gel” demesi, yeterince güçlü bir mesajdır. Sucuoğlu’nu dün istifa ettirip doğacak krizin  kendilerinin ve görüşlerinin ne kadar değerli olduğunu sergileme hevesine kapılanlar açısından istifadan dönülmesi, liderlik yarışına girme iddiasının ortaya konulması, ve akabinde sembolik de olsa Ankara ziyareti birlikte değerlendirilmelidirler. UBP’de yeni bir dönem başlıyor ve bazı eski ana oyuncular artık ne oyun kuran, ne yedek kulübesinde bekleyen ne de “ideolog” rollerinde kendilerine yer bulamayacaklar. Daha önce de anlatmaya çalıştım. Bu seçim federal çözüm adı altında Ruma teslimiyetçi, Türkiye karşıtı ve dolayısıyla çözüm istemeyen cephe ile iki devletli (ister konfederasyon ister AB içinde iki devlet ya da bağımsız iki devlet) çözüm cephesi arasında gerçekleşecek. Bir yanda beş yıl önce büyük umutlarla ve sadece sol değil çeşitli sebeplerle (kendi liderine ihanet dahil) merkez sağdan da oy alarak göreve gelen ve hiçbir sözünü yerine getiremeyen Mustafa Akıncı ile federasyon konusunda kitabı olan, olamayacağını bildiği halde ideolojik sapkınlık nedeniyle “ille de federasyon” diyen Cumhuriyetçi Türk Partisi lideri Tufan Erhürman. Hani o reklamda deniyordu ya “yok birbirlerinden farkları” ama birisi boş sloganla birisi boş umutla federasyoncu. Diğer yanda iki devletli çözümü savunan şimdilik üç aday: Başbakan ve UBP lideri Ersin Tatar, Dışişleri Bakanı ve Halkın Partisi lideri Kudret Özersay ve Yeniden Demokrasi Partisi’nden Erhan Arıklı. Bu cephede tek aday talebi var ama UBP’nin mevcut “ne benle ne de bensiz” siyaseti bırakın tek adayı tüm bloğun kaybetmesine sebep olabilecek gibi görünüyor. Sebeplerini daha önce de yazdım, kendi partisindeki tüm sorunlara rağmen Tatar sürpriz bir şekilde ikinci tura kalsa bile zafer garanti değil. Her şey aslında ortada iken öküz altında buzağı aramanın anlamı yok. Sucuoğlu’nun Ankara “gezisi” incelenirken yaklaşan seçim ve olası erken seçim de dikkate alınmalı.