Haber: Deniz Ali Tatar
“Uçurtmayı Vurmasınlar”ın İnci’si, “Derman”ın Bahar’ı, “Bereketli Topraklar Üstünde”nin Fatma’sı… Beyazperdenin efsane yüzü; hem başarılı, hem çalışkan, hem de usta oyuncu Nur Sürer, bu yıl 34. Ankara Film Festivali’nde verilen "Aziz Nesin Emek Ödülü"ne layık görüldü. Usta oyuncu Sürer, ödül heyecanını 24 Saat’ten Deniz Ali Tatar’a anlattı. Ödülün Aziz Nesin onuruna verildiğini duyunca çok mutlu olduğunu söyleyen Sürer, “Aziz Abi adına verilen bir ödülü almaktan dolayı, gerçekten çok onur duydum” dedi.
“Aziz Abi ile çok anımız var”
2002 yılında 14'üncüsü düzenlenen Ankara Uluslararası Film Festivali’nde “Sır Çocukları” filmindeki rolüyle ‘En İyi Kadın Oyuncu’ ödülü aldığını hatırlatan Sürer, tam 20 yıl sonra yeniden aynı festivalde "Aziz Nesin Emek Ödülü" aldığı için heyecanını şu şekilde anlatıyor: “Oyunculara aslında belli bir yaştan sonra ‘Onur Ödülü’ ya da ‘Emek Ödülü’ veriliyor, ama ben bu duruma asla öyle bakmıyorum. Onur ya da Emek ödülü alındığında bana; sanki işini bitirmiş, her şeyi geride bırakmış oyunculara veriliyormuş algısı yaşatıyor. Ben işine severek devam eden bir oyuncuyum. O yüzden oyunculuğumla ödül almak beni daha çok mutlu ediyor. Ama Emek Ödülü’nü aldığımı öğrendiğimde, ödülün Aziz Nesin adına olduğunu bilmiyordum. Aziz Abi adına verilen bir ödülü almaktan dolayı, gerçekten çok onur duydum. Aziz Abi ile çok anımız var, o yüzden çok farklı hissediyorum ve çok mutluyum.” Ödülün “Cumhuriyetin 100. Yılı”na denk gelmesinden dolayı da ayrı bir mutluluk yaşadığını söyleyen Sürer, “İki katına bir sevinç oldu benim için. Tabii 100. yıl çok önemli. Şimdi baktığımda, çocukluğumda düşünürdüm ‘100. yılı görebilecek miyim?’ diye sorardım, çünkü bizim için çok önemliydi” diye anlattı.
Festivalin açılış töreninde “Aziz Nesin Emek Ödülü”nü Vakıf Başkanı İrfan Demirkol’dan alan Nur Sürer, sahneden duygularını şu şekilde belirtmişti:
“Buradan Mahmut Tali Öngören’ saygılarımı sunarım. Mahmut Abimiz… Ben öyle diyorum, şaşırıyor genç oyuncular. Mesela Aziz Abi diyorum, Aziz Nesin çıkıyor arkasından, bakıyorlar suratıma. Sette genç bir yönetmene ‘’Yaşar Abiyle şuradan çıktık’’ dedim. ‘’Yaşar Abi kim’’ dedi. Yaşar Kemal. ‘’Arkadaşlar seti terk ediyorum şu anda’’ dedi. Çünkü ben gerçekten çok şanslı bir oyuncuyum. 1979’da oyunculuğa başladıktan sonra ülkenin sıkıntıları bizi yazarlarla, şairlerle, heykeltıraşlarla bir araya getirdi -gerçi bu ülkenin sıkıntısı hiç bitmiyor da. Dolayısıyla, 12 Eylül sonrası Aziz Abiyle tanıştım. Sayısını hatırlayamadığım kadar eylemlere gittik. Onun adına böyle bir ödül aldığım için gerçekten çok heyecanlıyım ve mutluyum. O hayatını yüzlerce kitap, yoksul çocuklara adadı. En son Sivas katliamından kurtulan bir adamdan söz ediyoruz. Aziz Nesin’in belki sadece evlatları biliyor ama mezarı yok. Çünkü mezar istememiş. Sadece çocuklar üzerinde gezinsin istemiş. Onun mezarı yok ama onu bütün ülke tanıyor. Dünyada kitapları en çok çevrilmiş yazar olarak üçüncü sırada. Ben çok mutlu oldum Aziz Abi adına bu ödülü almaktan… Gerçekten çok teşekkür ediyorum sizlere… İyi ki bu mesleği yapıyorum. Sürekli ne kadar çok çalışıyorsun diyorlar bana. Çünkü çalışmayı çok seviyorum. Sürekli başka kadınları oynamak çok hoşuma gidiyor. Bu ülkenin kadınlarını oynamak; acılı, dertli, öfkeli… Çok güzel bir şey. İyi ki oyuncu olmuşum.”
“Çok iyi bir yönetmen, sıradan bir senaryoyu bile iyi bir film haline getirebilir”
Sinemaya başladığı “Bereketli Topraklar Üstünde” filminden bu yana hep istediği çizgide ilerlediğini söyleyen Sürer, dönemin ‘güçlü kadınları’nı canlandırmaktan mutluluk duyduğunu söylüyor. Her dönem ayakta kalabilen ve dönemin popülaritesinin önemine de dikkat çeken Sürer, dizilerde özellikle izleyicinin talep ettiği şekilde başarılı bir ilerleme yaşadığını ifade etti. Sürer, sözlerine şu şekilde devam etti: “Ben sinema filmlerine baktığım zaman, mesela benimle aynı dönem sinemaya başlamış bir oyuncunun 100’e yakın filmi olabilir. Ama benim 74 civarı filmim var. Şimdi bizim ‘bağımsız film’ olarak adlandırdığımız filmlerde oynamıştım o zaman da, o zamanlar tam olarak bu tanım değildi. Benim için önemli olan, bir film teklifi geldiğinde yönetmenin kim olduğu birincil sorum ve seçeneğim oluyor. Çok iyi bir yönetmen, sıradan bir senaryoyu bile iyi bir film haline getirebilir diye düşünmüşümdür. İyi bir yönetmen, kuşkusuz iyi bir ekip de kuruyor. Hem oyuncu hem teknik ekip anlamında. Ben geçmiş dönemde; Atıf Yılmaz, Zeki Ökten, Erden Kıral ve Şerif Gören gibi o dönemin iyi film yapan yönetmenlerini seçtim ve çalıştım. ‘Keşke oynamasaydım’ dediğim filmler de var tabi ki, ama onlar bile farklı oyuncuların oynamak istediği filmlerdi. Şimdi dönüp bakınca, onları da seçebilirdim diyorum ama öyle bir dönem de geldi geçti. Mutlaka iyi projelerin içinde yer almaya özen gösterdim. Diziler için de aynı şekilde özen gösterdim. Dizi sinema gibi değil, diziyle her eve giriyorsun ve hizmet veriyorsun. Ekranda da asla hata yapmamak gerekiyor.”
İyi yönetmen ve iyi oyuncu buluşmasının öneminden bahseden Sürer, Tunç Başaran ile çalıştığı “Uçurtmayı Vurmasınlar” filminin bu açıdan öneminden bahsetti. Film için Ankara’ya geldiklerini de hatırlatan Sürer, Ankara Kalesi’ndeki çekimlerde cezaevine kuşbakışı bakan alanda unutulmaz anlar olduğunu da söyledi. Berkun Oya ile de yönetmen-oyuncu ilişkisinin abla-kardeş ilişkisine evrildiğini söyleyen Sürer: “Berkun’la senaryosunu yazdığı, Seren Yüce’nin yönettiği “Masum” ve kendi yazıp yönettiği “Bir Başkadır” dizileri sürecinde iyi bir iletişim yakaladık. Berkun ne yazsa, ben onun yazdığı her şeyde gidebildiği kadar oynayacağım. En son “Çocuk” adında bir dizi yaptık onunla ve montaj sürecindeler. O diziyi de heyecanla bekliyorum. “Cici” filminde de bana teklif ettiği ve oynadığım rol çok özeldi. Yeni tekniğe göre karakterin gençliğini de bana oynatacaktı, ama benim vaktim yoktu. Daha sonra Funda Eryiğit oynadı gençliğimi ve çok güzel oldu. Bir de Funda daha önce başka bir filmde de de gençliğimi oynamıştı. Berkun’la buluşmalarımız çok özel oluyor o açıdan” dedi. Dijital platform projelerini de önemsediğini söyleyen Sürer, olabildiğinde içlerinde yer almaya çalıştığını ve kaliteli senaryolarla karşılaştığını da ekledi.
“Emel Göksu ile ‘Aile’ setinde birbirimizi çok sevdik”
Son dönemde rol aldığı “Camdaki Kız” dizisinde canlandırdığı ‘Feride’ karakteriyle bir anda konuşulmaya başlayan Sürer, şu sıralar Kıvanç Tatlıtuğ ve Serenay Sarıkaya ile başrollerini paylaştığı “Aile” dizisiyle gündemde. Her iki dizide de ‘anti’ anne rollerine hayat veren Sürer, bu ‘anti’liğin çocuğunu korumaya çalışan anne üzerinden olduğunu şu şekilde anlatıyor: “Bizim gibi ülkelerdeki bir çok anne bu şekilde aslında, daha çok Orta Doğu’yu örnek gösterebiliriz. ‘Camdaki Kız’ daki gibi kızlarını çevreden korumaya çalışan ve ‘Aile’ deki gibi oğlunu bir başka kadınla paylaşmak istemeyen annelerimiz fazla. Bu açıdan da her iki karakter çok ilgi gördü ve mutlu oluyorum ben de.” Sosyal medyada karakterlerin tepki aldığını söyleyen Sürer, sokakta izleyiciyle karşılaştığında ise durumun farklı olduğunu belirtti: “Beni görünce insanlar katiyen kötü bir şey söyleyemiyorlar. ‘Aile’ dizisinde de, aslıda her ailenin kutsal olmadığı bir hikaye üzerinden annenin antiliğini görüyoruz. ‘Hülya Soykan’ a göre her şey kendi istediği ve tasarladığı gibi olacak. Onu oynamak eğlenceli oluyor” dedi.
Usta tiyatro sanatçısı Emel Göksu ile “Aile” dizisi sayesinde ilk kez beraber rol aldıklarını söyleyen Sürer: “Emel abla daha çok Ankara’da olduğu için daha önce hiç tanışmamıştık. Kendisi yılların oyuncusu tabi ama yaşına rağmen zihni çok iyi çalışıyor, ezber gücü mükemmel. İnanılmaz sevdik birbirimizi ve onu tanımaktan dolayı çok mutlu oldum. Enerjisi çok yüksek bir kadın. Ona bir gün dedim ki ‘Senin yaşına geldiğimde inşallah ben de senin gibi olurum, enerjim yüksek olur’ dedim. O da bana ‘Ben zaten sende o ışığı görüyorum’ dedi. Bazen çekim esnasında babaanne olduğunu unutuyor ve enerjisi yükseliyor, hatta yönetmen de Emel ablaya biraz oyununu düşünmesini rica ediyor. İnanılmaz bir oyuncu ve aynı sette olduğumuz için mutluyum” dedi.
“Proje geldiğinde ilk sorum ‘kim yönetiyor’ oluyor”
“Camdaki Kız” dizisinde canlandırdığı ‘Feride’ karakteriyle dizinin yayınlandığı dönemde çok konuşulan Sürer, dizinin yayınlandığı dönede yaşadığı ilginç bir anıyı da anlatıyor: “Feride karakteri, tabi ki hastalık derecesinde bir karakterdi. Çok ciddi sert bir tepki almadım fiziki, ama bir gün çok garip bir şey yaşadım. Bir gün setten eve giderken, köşede bir adam vardı. O an kafamda da başla konular dönüyordu. O köşeden çok sert bir geçiş yaptım ve oradaki adam bir anda kendine çeki düzen vermeye başladı. Yüzünde de korku ve endişe dolu bir bakış vardı. Sonra döndüm arkama ve ‘Korkmayın, biz aile içi şiddet anlatıyoruz. Sizinle alakalı bir şey yok’ dedim ve gülüştük. Bazen de sokakta görüp ‘Sizi görünce kendimize çeki düzen veresimiz geliyor’ diyenler oluyordu.
Senaryosunu beğendiği çalışmalarda rol almaya devam edeceğini söyleyen Nur Sürer, “Bir projeden teklif geldiğinde ilk sorduğum soru ‘kim yönetiyor’ oluyor. Yönetmeni duyduğumda, eğer ki çalışmak istediğim ve bildiğim bir yönetmen ise, süreç ilerliyor. Bu yaz iki sinema projesinde yer aldım. Bir tanesi, Pelin Esmer’in yönettiği ‘O Da Bir Şey Mi?’. Diğeri ise Osmanlı döneminde geçen ve Erman Bostan’ın yönettiği ‘Cadı’ filmi oldu. Erdem Tepegöz’ün yönettiği “Kül” filmi de Netflix’te yayınlanacak. Birkaç gün önce de, bir kısa filmde oynadım. Kısa film çeken genç yönetmenlere de destek olup kırmak istemiyorum, bir şekilde iyi bir senaryo olduğunda yer almayı seviyorum. Kısa filmi önemsiyorum, çünkü Türkiye’de kısa filmin önemi kavranabilmiş değil bence. Yurtdışında çok ciddi bir karşılığı var” dedi.