Esin Özdemir 

Portakal, mandalina, limon, greyfurt ve turunç gibi ekonomik değeri yüksek olan citrus cinsi meyve ağacı türlerini de kapsayan bir bitki topluluğu olan narenciye, Türkiye için stratejik bir öneme sahip. 

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) yayımladığı verilere göre, ülkemizde 2022 yılında 4,7 milyon ton turunçgil üretimi gerçekleşti. Söz konusu üretim ile dünya turunçgiller üretiminde 8’inci sırada yer alan Türkiye'de, 2023 yılındaki narenciye ürünleri ihracatında mandalina, 577 milyon dolarlık hacimle liderliğini sürdürdü. Limon ihracatı ise yüzde 30’luk artışla 272 milyon dolardan 355 milyon dolara çıktı. 

Çukurova Üniversitesi Suntropik Meyveler Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Doç. Dr. Asime Filiz Çalışkan, Türkiye'nin narenciye ihracatındaki yerini ve iklim krizinin narenciye üretimine etkisini anlattı.

"Türkiye, önemli üretici ve ihracatçı ülkeler ile rekabet ediyor"

Ülkemizin hem narenciye ihracatı hem de üretim açısından dünyanın önde gelen ülkeleri arasında yer aldığını vurgulayan Çalışkan, şöyle konuştu: 

"Türkiye uluslararası pazarlarda İspanya başta olmak üzere narenciye ihracatında önemli üretici ve ihracatçı ülkeler ile rekabet ediyor. Türkiye narenciye ihracatı; Rusya, Irak başta olmak üzere Bulgaristan, Romanya ve Polonya gibi komşu ülkelerde yoğunlaştı. Bu ihracatının birkaç ülkeye bağımlı olması nedeniyle Türkiye’nin narenciye pazar çeşitliliğinin artırılması ve sürdürülebilir bir hale getirilmesi, ihracat artışı için önemli olacak."

Enterdonat limonuna 'ilaç kalıntısı' engeli

Öte yandan, iklim krizinin narenciye üretimine ve çiftçilere olan yansımasını da aktaran Çalışkan, ani hava değişimlerinin özellikle dona hassas olan limon gibi çeşitleri olumsuz yönde etkilediğini söyledi. Hava sıcaklarının aniden yükselmesi sonucunda erken açan çiçeklerden aşırı ürün elde edilebildiğini belirten Çalışkan, enterdonat gibi erkenci limonların dalında kalmasına neden olduğunu kaydetti.

İyi bir ihracat ürünü olan limonun ilaç kalıntısı sorunundan dolayı ihraç edilemediğini de ekleyen Çalışkan, sözlerini şöyle sürdürdü: 

"Limonun rengi sararmaya devam ettikçe ekşi tadın giderek tatlanmaya başlaması iç piyasada da tüketimine engel oluyor. Ayrıca, ekonomik anlamda önemini yitiren narenciye çeşitlerinin sökülerek yerine yeni ve piyasa değeri yüksek çeşitlerin dikilmesi de bazı türlerin yok olmasına neden oluyor. Çiftçiler ani hava değişimlerinden daha çok yeni çeşitlerin dikilmesi, Akdeniz meyve sineği gibi bir zararlının verimi ve kaliteyi etkilemesi ve bu zararlı için kullanılan ilaçların kalıntı problemi yaratmasıyla ihracata engel olması gibi sorunlardan etkilenebilir."

TÜSİAD: Özgürlükleri daraltan düzenlemelerden kaçınmalıyız TÜSİAD: Özgürlükleri daraltan düzenlemelerden kaçınmalıyız

                                   

"Çevre dostu uygulamalar, ihracatta kalıntı problemini ortadan kaldırabilir"

Çalışkan, tarımsal verimliliği artırmanın ve iklim değişikliğinin olumsuz etkilerini minimize etmenin mümkün olmadığını da ekledi. Erken uyarı sistemine işaret eden Çalışkan, "Ne zaman hangi hava olayının gerçekleşeceğini erken uyarı tahmin sistemleri ile belki önceden bilebiliriz ancak sel, aşırı yağmurlar ve dolu gibi hava olaylarına önlem almamız imkansız" dedi.  Ayrıca, narenciyedeki asıl tehditin hastalık ve zararlıların biyolojilerinde ortaya çıkacak dengesizlikte görülebileceğini ifade eden Çalışkan, konuya ilişkin şu örneği verdi:

"Henüz bunun da net belirtilerini henüz göremedik ama görmeyeceğimiz anlamına gelmez. Buna en iyi örnek Akdeniz meyve sineği verilebilir. Çevre dostu uygulamalar dediğimiz biopesitisitler gibi uygulamalar bize bu aşamada yardımcı olacak olup, ihracatta kalıntı problemini ortadan kaldırabilir. Ayrıca biyoçeşitliliğin korunması ile zengin bitki florası ve faydalı böcek faunasının artırılması ile de sürdürülebilirlik sağlanabilir. Dona ya da soğuya dayanıklı çeşitlerin geliştirilmesi de iklim değişikliğinin olumsuz etkilerini bir nebze giderebilir."

Muhabir: Esin Özdemir