İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlui, DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’a iadeyi ziyarette bulundu. İki lider gündeme dair fikir alışverişi yaptı. Yaklaşık 40 dakika süren toplantıda Dervişoğlu’na İYİ Parti Grup Başkanvekili Buğra Kavuncu, Siyasi İşler Başkanı Enver Yılmaz, Mali İşler Başkanı Ersin Beyaz ve Hukuk, Seçim ve Parlamento İlişkiler Başkanı Hakan Şeref Ongun eşlik etti. Babacan’ın yanında ise Kadın Çalışmaları Başkanı Zeynep Aydın Sudan, Halkla İlişkiler Başkanı Mehmet Erdoğan ve Parti İçi Eğitim Başkanı Ahmet Burçin Yereli yer aldı.

''Hukuk ve adalet alanındaki sıkıntıları, sorunları değerlendirdik''

İki lider toplantının ardından basın açıklamasında bulundu. DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan şöyle konuştu:

“Türkiye'mizdeki yaşanılan bir çok sorunu, pek çok sıkıntıyı başlıklar halinde ele aldık, değerlendirdik. Tabii ki en önemli sorun ülkede şu anda vatandaşlarımıza sorduğumuzda geçim, ekonomi, işsizlik bunları konuştuk. Ama bunun hemen yanında hukuk ve adalet alanındaki sıkıntıları, sorunları değerlendirdik. Zaten hukuk, adalet alanındaki sorunlar çözülmeden ekonomide ve gelir dağılımlındaki sorunların çözülmesi de mümkün olmuyor. Yargının tarafsız ve bağımsızlık için çalışamaması, yürütme erkinin yargı üzerindeki etkisinin getirdiği sorunlar sıkıntılar... Bunların hepsini değerlendirdik. Yine başta Suriye olmak üzere, bölgemizdeki gelişmeleri ve bölgemizdeki gelişmelerin Türkiye'nin hem dış politikası hem dış güvenliği açısından etkilerini karşılıklı değerlendirdik. Türkiye'nin iç siyaseti tabii hareketli. İç siyasi gündemle ilgili bazı başlıkları yine hızlı bir şekilde karşılıklı değerlendirme imkanını bulduk. Bundan sonraki süreçte de bu diyaloğumuzu daha sıklaştırarak iki parti arasındaki diyaloğun ve ilerideki muhtemelen işbirliği seviyesinde nasıl geliştirilmesi gerektiğiyle alakalı yine görüşmede bulunduk.”

''Türkiyenin yakıcı sorunlarını ele aldık''

İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu ise şunları kaydetti:

“Sayın Genel Başkanın ifade ettiği gibi Türkiye'nin temeli üzerinde görüş alışverişinde bulunduk. Türkiyenin yakıcı sorunlarını ele aldık. Türkiye'yi bekleyen muhtemel tehlikeler ve handikaplar üzerinde karşılıklı görüş alışverişinde bulunduk. Görünen ve anlaşılan odur ki, Türkiye'nin karşı karşıya bulunduğu tehditler noktasında da hem fikiriz. Türkiye'deki yakıcı sorunların hangi ana başlıklardan ibaret olduğu hususunda da aynı şeyleri düşünüyoruz. Türkiye'nin sıkıntıları çözüm noktasında da ortak bir bakış açımızın olduğu söylenebilir. Bugün itibariyle bu görüşmeleri daha sık bir biçimde gerçekleştireceğiz. Dolayısıyla hem Türkiye'nin sorunlarının tespiti hem çözüm önerilerinin belirlenmesi, onların projelendirilmesi hususunda da karşılıklı görüşleri paylaşmaktan öte ortak çözüm paketi hazırlanması noktasında da hem veri hem bilgi akışını sağlamaya gayret sarf edeceğiz. Siyasi partilerin görevi de budur”

''Erdoğan ve Bahçeli buluşmasına ilişkin soru''

İki lider, basın açıklamasının ardından muhabirlerin sorularını yanıtladı. Bahçeli - Erdoğan görüşmesine ilişkin soruya Dervişoğlu, “Herhangi bir değerlendirmem yok. Siyasi partilerin ve onların muhterem genel başkanlarının görüş ve kanaatlerini yapımcıların yaptığı videolar üzerinden değerlendirmek geleneklerime uygun bir şey değil. Öncelikle onu söyleyeyim. Bana sorarsanız hiç merakımın ucu olmadı. Yani hiç merak etmedim. Onun içinde ne tür gizemler gizlidir diye de hiç bakma ihtiyacı hissetmedim” dedi. Babacan ise “Bu 1 Ekim’den bu yana devam eden süreci biz hala net olarak anlamış değiliz. Toplumumuzun da anladığını düşünmüyoruz. İki iktidar ortağı arasında bu konuyla alakalı herhangi bir mutabakat var mıdır? Hangi konularda mutabıklardır? Hangi konuda ayrı düşüyorlar. Bu konuda da açıklamaları yapmaları gerekenler kendileri. Ama şu var ki, gerçekten Türkiye'nin 40 yılı aşkın bir terör sorunu var. Bu terör sorununun çözümüne yönük kuşkusuz atılabilecek adımlar var. Ama bu sorunun çözümü ancak kapsamlı bir yaklaşımla söz konusu olur. Diplomasiyi iyi çalıştırarak, yakın coğrafyamızda ve özellikle bölgemizdeki Suriye gibi, Irak gibi ülkelerin de etkisi, başka uzaktan gelip buralara müdahil olmaya çalışan ülkeler de vardır. Dolayısıyla hem diplomasinin dış politika hem güvenlik birimleri tüm bunları bir bütünlük içerisinde gerçekten bir iyi senkronize olmuş bir şekilde hareket ederlerse ancak belki bu işin çözümüyle ilgili sonuç elde edilebilir. Ama bu senkronizasyonun öncelikle siyasette başlaması lazım. Herhalde iktidarın böyle bir niyeti varsa bir çözüm niyeti varsa öncelikle iki ortak arasında bir adım ya da yaklaşım görmemiz gerekiyor. Şu anda böyle bir şey yok. Sadece kamuoyunun ekonomik sorunları, geçim sorunlarını, sosyal sorunları da bir buçuk aydır örtüyorlar“ değerlendirmesini yaptı.

AFAD'dan 50 şehir için turuncu ve sarı kodlu uyarı AFAD'dan 50 şehir için turuncu ve sarı kodlu uyarı

''Sistemden kaynaklı bu olumsuzluklara da sıklıkla işaret ettim''

Ankara Büyükşlehir Belediyesi ve İstanbul Büyükşehir Belediyesine yönelik inceleme ve soruşturmalara ilişkin soruya İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu şu yanıtı verdi:

“Belediyeler kamusal alanlardır. Dolayısıyla kamusal alanlar da denetlenmelidir. Kamusal alanlar soruşturulmalıdır yeri geldiğinde bunda herhangi bir mahsur görmüyorum. Ama bunun kamuoyunda yer işgal etmesinin asıl sebebinin sadece belediyelerin çalışması olduğu kanaatinde değilim. Uzunca bir zamandan beri ne zaman bir basın açıklaması yapsam bu sorularla karşı karşıya kalıyorum. En başından beri de şunu söylüyorum; Türkiye'de en önemli gelişmelerden bir tanesi siyasetin kişiselleştirilmesidir. Yani siyasi partilerde kurumsal anlamda değil de siyasi şahsiyetler üzerinde bir takım tartışmalar yaşanıyor. Bunun sistemden kaynaklandığı kanaatini taşıyoruz. Belediyelerin soruşturulması noktasında herhangi bir şeyim yok. Karşı görüşüm yok. Ama bu şayet önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilişkilendiriliyor ve soruşturulan belediyeler muhtemel cumhurbaşkanı adayı olarak görülüyor ise şayet o zaman meseleye çok kapsamlı bir biçimde bakmak lazımdır diye düşünüyorum. Sistemden kaynaklı bu olumsuzluklara da sıklıkla işaret ettim. Ve gittiğim her yerde söylüyorum. Kamuoyu araştırmaları, gazeteler, televizyonlarda da zaten cumhurbaşkanı adayları yarıştırılıyor. Bizim bugünkü ziyaretimizin de ana konularından biri o, partiler ne yapacak? Ya da Türkiye şunu da düşünür, Kim cumhurbaşkanı olacak? Tayyip Bey mi olacak, Ekrem Bey mi olacak, Mansur Bey mi olacak? Biz iki siyasi parti olarak vatandaşın hali ne olacağı konusuna  odaklanmış durumdayız... Türkiye böyle bir ülke olarak anılmamalı bana göre yani seçimlere endeksli bir biçimde ‘Cumhurbaşkanı’nın acaba rakiplerini tasfiye etmek adına birtakım siyasi hamleler yapar mı’ türünden endişelerle uğraşmaması lazım. 21. Yüzyılın başında Türkiye’nin. Ama maalesef bu yaşanıyor. Bundan kurtulmanın yolu demokrasiden geçiyor. İki partinin de geride bıraktığımız seçimin öncesinde altını imzaladığı bir anayasa değişikliği önerisi var. Bu değişiklik aslında bu sistem değişikliği anlamına geliyor. Türkiye'nin behemahal parlamenter demokratik sisteme geçiş yolunun haritası üzerinde çalışmaya başlaması lazım. Aksi halde bu ceberut sistem, bu ucube sistem demokrasiyle birlikte Türk milletini de boğabilecek endişesini beraberinde getiriyor. Onun için bundan dersler çıkarmamız lazım. Öncelikle saray yönetimi, hükümet ve onlara bağlı idari kadrolar sonra da siyasi partiler durumdan vazife çıkarıp vaziyet almalı ve Türkiye’yi bu karanlık gidişten kurtarmalıdır diye düşünüyorum.” 

''Yargı süreçleri bağımsız ve tarafsız yürümüyor''

Ankara Büyükşlehir Belediyesi ve İstanbul Büyükşehir Belediyesine yönelik inceleme ve soruşturmalara ilişkin DEVA Partisi Genek Başkanı Ali Babacan ise şunları kaydetti:

“Şu anda baktığımızda yerel seçimlerin üzerinden yedi buçuk ay geçmiş durumda. Şu an yerel seçimlerde dört yıl iki ay var. Dolayısıyla beş yıllığına seçilmiş büyükşehir belediye başkanlığından burada söz ediyoruz. Yani beş yıl boyunca seçildikleri şehre hizmet vermesi gereken, seçildikleri şehirleri önceliklendirmesi gereken belediye başkanlarından sözediyoruz. Şimdi Türkiye'de yargıyla ilgili konu. Yargı süreçleri eğer siyasetle içiçe bir takım konularsa yargı süreçleri bağımsız ve tarafsız yürümüyor. Bugüne kadar baktığımız zaman siyasi içerikli siyasi süreçlerin pek çoğunda yoğun bir şekilde iktidarın müdahalesini görüyoruz. Keşke bağımsız ve tarafsız bir yargı süreci olsa, keşke gerçekten desek ki belediyeler tarafsız ve bağımsız bir şekilde denetleniyor. Bu belediyenin idari denetimi olabilir. Sayıştay denetimi olabilir. Yargı denetimi olabilir. Belediyelerin aslında 3 ayrı denetimi var. Bu denetimler iyi ve faydalıdır. Çünkü doğru hesaptan kaçmaz. Işini düzgün yapan belediye başkanları da denetlenmekten bir denetleme raporlarını düzgün çıkmasından memnun olur. Ama bu işin idealinde maalesef ki bu ideal üzerinde yürümüyor. Ve biraz önce değerli Genel Başkanımızın da söylediği gibi yani parlamenter sistem Türkiye'de tam demokrasiyle, gerçek bir hukuku üstlendiği ilkesiyle uygulanmadığı sürece de Türkiye'nin başı dertlerden kurtulmaz. Her ne kadar düzgün insanları yerleştirirseniz yerleştirin sistem yine ülkeyi kötüye götürür. Onun için hem sistem iyi olacak hem de tek tek düzgün insanlar tarafından ülkenin yönetilmesi gerekir. Bu sistem değişikliği acilen acilen Türkiye'de gerçekleşmesi gerekiyor. Ve bu konuda bizim duruşumuz çok net. Yani İYİ Parti'nin de kurumsal olarak bu konuda parlamenter sistemin arkasında çok net bir duruş ortaya koyması çok çok kıymetli. Ve asıl büyük hedefi mutlaka gerçekleşmek için, yılmadan, bıkmadan usanmadan çalışmak gerekiyor. Ancak böylelikle bu ülke kalıcı olarak daha sorunlarını çözülebilen ve vatandaşlar için üretilen bir imkan. Ancak dediğim gibi bu bahsettiğimiz süreçler ki daha öncekilerde de gördük. Maalesef hükümet farklı farklı durumlarda yargıyı bir sopa gibi kullanabiliyor. Ve bu doğru değil. Doğru değil.”

Editör: Erva Gün